Vazgeçin bu sevdadan!

Kordon’u bıçak gibi kesen apartman setinin arkasında artık gökdelen setimiz bulunuyor.

İzmir’in imbatının artık şehre yayılması oldukça zor…

En yüksek binanın Hilton binasının olduğu günlerden gökdelen enflasyonuna hızlı bir geçiş…

İzmir kısa zamanda bayağı bozdu, inanılmaz bozdu.

Sadece İzmir değil… Vahşi kapitalizm eliyle şehirlerin dokusu bozuldu, mimari olarak kentler tek düzeleşirken şehirler yaşanmaz hale getirildi.

Alt yapı kaldırmıyor. Artık işin içinden çıkılamaz hale gelindi.

Şehrin gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler şehir dışlarına gözünü dikti. Hobi bahçesi adı altında gecekondular, kırsalda sessiz sedasız yapılmaya devam ediliyor.

Doğaya rahat yok.

*

Bu iflah olmaz uslanmazlığın içinde Alsancak’taki Tarihi Elektrik Fabrikası’na 30 katlı konut yapılması projesi şehre bir katma değer değil olsa olsa yeni bir garabet kazandırır.

Fabrikayı elinde bulunduran Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın gerekçesi ise tasarruf… Devlet bütçesine destek sağlanması… Kala kala 30 katlı gökdelene kaldıysa ülke bütçesi vay halimize…

Bir şehre ne katma değer sağlar?

Elektrik Fabrikası’nın bulunduğu hattan örnek verelim.

TEKEL binalarının Kültür Sanat Fabrikası’na dönüşümü, Tarihi Havagazı Fabrikası’nın restore edilerek konser ve diğer etkinlikler için kullanıma açılması, eski DGM binasının Meslek Fabrikası yapılması bir katma değerdir. Ve aynı hat boyunda bulunan Tarihi Elektrik Fabrikası ile bu alan bir kültürel aktivite alanı haline pekala getirilebilir.

İzmir’in her yanından tarih fışkırdığı ve 60 bin tarihi eserin sergilenemediği bir kentte müze ihtiyacını yapılacak bir restorasyon ile pekala görebilir.

Gökdelen enflasyonunun olduğu bir bölgeye yeni bir gökdelen yapmak katma değer değil ancak görüntünün daha fazla bozulmasına yol açacak.

Ankara her zaman doğruları yapmayabilir. İtiraz da önemlidir. Gökdelen enflasyonun olduğu bir yere bir tane daha 30 katlı gökdelen yapmayı savunmak gerçekten de komik… Savunma durumundan çıkılmalı, sivil toplumun sesine mutlaka kulak vermeli ve bu sevdadan vazgeçilmelidir.

*

Bir diğer konu da kent burjuvazisinin umursamazlığı…

Avrupa kentlerinin birçoğunda şehrin önde gelen sermaye sahipleri, kente katma değer katacak eserler bırakmak adına çalışmalar yaparlar. Opera binaları, müzeler vs.

Biz de ise birkaç tekil örneğin dışında “elini cebine atan” ve şehre katma değer katma adına hevesli olan burjuvalarımızın olmayışı bu kentin şanssızlığıdır.

Opera binası yılan hikayesine döndü. Elektrik Fabrikası için ses çıkaran iş insanı yok…

Kent burjuvazisinin umursamazlığı, neredeyse her konunun büyükşehir belediyesi ve merkezi hükümete bağlandığı bir kısır döngü içerisinde, kent, “gökdelen” tartışmaları ile ancak kan kaybeder.

Yerel ve genel iktidarın iç çekişmeden öteye geçmeyen ilişki biçimi kentin gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu iç çekişmenin içerisinde kent burjuvazisi pekala sahne alabilir ve bu kısır döngü içerisinden kent çıkabilir.

Peki umut ışığı var mı?

Pek görünmüyor.