Her ilde valilikler bünyesinde aylık-rutin il koordinasyon kurulu toplantıları yapılır. Vali ya da katılamadığında vali yardımcısı başkanlığında gerçekleşen toplantılarda bölge ve il müdürleri kendi alanlarında yaptıkları işler hakkında brifing verir. Gerekirse sunum yapar, kentin yakından takip ettiği projeler hakkında ne kadar yol aldıklarını, ne yaptıklarını/yapacaklarını anlatırlar. Toplantıyı idare eden mülki amir de gerekli gördüğünde soru sorabilir, talimat verebilir. Toplantılarda belediye başkanları davet edilir fakat onlar valiliğe karşı direk bağlı olmadıkları için pozisyonları dinleme-izleme ve sorunları aktarmadan ibarettir.
İzmir Valisi Erol Ayyıldız yeni bir uygulama başlattı. OHAL yetkilerinin de getirdiği özgüven, hızlı karar alma ve uygulayabilme olanağı ile koordinasyon toplantılarını ilçeler düzeyine indirdi. Yani durum bundan sonra şöyle olacak. Vali, bir ilçenin kendisine bağlı çalışan kaymakamı başta olmak üzere belediye başkanları ile muhtarlarla bir araya gelecek. Bu toplantıda il ve bölge müdürleri de hazır bulunacak. İlçenin yetkilileri valinin gözü önünde sorunlarını/taleplerini aktaracak.
İşte bu anlayıştaki ilk toplantı İzmir Valiliği'nde gerçekleştirildi. Toplantı Karşıyaka, Buca ve Gaziemir'in içinde bulunduğu birinci gruptan başladı. Uzun süredir her konuda 'protokol-temsil' sorunu yaşayan Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol valilikte yoktu ama Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina hazır bulundular. Tabi ki bu üç ilçenin protokolü ve halk tarafından seçilmiş muhtarları da yerini aldı.
Peki toplantının amacı ne? Vali Ayyıldız ne yapmaya çalışıyor? Bu toplantılarla neyi hedefliyor? Ayyıldız valilikten önce 2006-2013 yılları arasında İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nde daire başkanlığı ve genel müdür yardımcılığı yapmış bir isim. Belediyeler de zaten bakanlık ile irtibatını bu genel müdürlük üzerinden sağlıyor. Yani vali aynı zamanda belediyelerin çalışma sistemini iyi bilen bir yerel idareci mantığına da hakim. Bu yüzden kente gelir gelmez beklenin aksine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu başta olmak üzere ilçe belediyeleri ile 'kavga-gürültü' yerine 'diyalog-çözüm' ortamını seçti. Zaten göreve geldikten sonra alan çalışmalarına başlayamadan malum 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki OHAL süreci geldi. Bu süreç devam ediyor, kamu kurumlarındaki evrak-atama işleri yoğun olsa da belediyelerin taleplerini göz ardı etmemek gerekiyor.
Vali Ayyıldız'ın başkanlığındaki toplantının birçok konu başlığı var. Bunlardan en önemlisi uyuşturucu ile mücadele konusu. Herkesin bildiği gibi bırakın sokak aralarını okul önlerinde bile satılmasıyla gündeme geliyor. Emniyetin tabi ki bu konuda önlemleri var ama bazı yerlerde yeterli gelmiyor. Çeşitli uyuşturucu isimlerini çağrıştıran kelimeler şarkılara bile konu olmuş durumda. Valinin bu toplantıdan çıkan sözleri gerçekten çok önemli. Meseleye DAEŞ, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri düzeyinde bakıyor. Bunlarla nasıl mücadele edilirse uyuşturucuda da aynı kararlılığın olacağını söylüyor. Ve Ayyıldız, 'Her türlü tedbiri alacağız. Uyuşturucu konusunu İzmir'in gündeminden kaldıracağız. Geçici değil kalıcı çözüm olacak. Zehirle mücadele edeceğiz. Bataklığı kurutacağız' diyor. Valinin bir de çağrısı var. O da uyuşturucu bağımlısı olanların en çok yaşadığı sorun olan tedavi konusu. Bu konuda da, 'Etrafınızda ya da mahallenizde bir bağımlı biliyorsanız bize bildirin. Tüm masraflarını valilik olarak biz karşılayacağız' açıklaması yapıyor.
Ayyıldız İzmir'e atandıktan sonra kendisini bizzat ziyaret etmiş, sohbet etmiştim. Ve sonrasında, 'Valinin duruşu bozulur mu?' başlıklı bir yazı yazarak izlenimlerimi anlatmış, mesajlarını aktarmıştım. O zaman, 'Kesinlikle siyasi bir bakış açısı ile görev yapmayı doğru bulmuyorum. Bizler bu görevlere gelirken taraf olmak için değil eşit hizmet için geliyoruz. Görev yaparken bizim yaptıklarımızı farklı yorumlayan, değişik yerlere çekenler olacaklardır. Kim yaparsa yapsın doğruya doğru, yanlışa yanlış derim. Bunun siyaseti de kişisi de olamaz' demişti. Geçen zamanda duruşunu, tavrını bozmadığı, zorlu sürece rağmen çalışmalarını sürdürdüğü görünüyor.
Ve toplantının bir önemli gündem maddesi daha… Vatandaşa yaklaşım yani halkla ilişkiler. Vali bu konuda da çok önemli mesajlar veriyor. Diyor ki; 'Kapım her zaman açık. Bana sürekli ulaşabilirsiniz. Bizzat görüşemediğiniz zaman da hemen not bırakın, dönerim. Kamu kurum yetkililerine özel talimatlarım var. Vatandaşın işini çözeceksiniz. Bir kişi kuruma gitmiş, sorunu dışında yanlış yere gelmiş olabilir. Hemen ilgilenecek, uygun şekliyle izah edeceksiniz. Bir memur benim vatandaşıma yüzünü ekşitirse gerekeni yapmak da bizim boynumuzun borcudur. Vatandaşı hor gören, tepeden bakan kamu görevlisi benim memurum olamaz'.
Bu sözlerin ardından ne mi oluyor? Bürokratlar emir demiri keser anlayışıyla durumu benimsemiş ama şaşkın, sorun çözebilecek mülki amiri bulan yerel idareciler mutlu, muhtarlar ise ayakta. Salonda ise kısa bir sessizlik. Sonrası ise alkış tufanı…