Ramazan ayında klinik durumu uygun olan ve oruç tutan diyabet hastalarının bir aylık süreçte mevcut dayanıklılığını koruduğunu ancak 9 günlük uzun bayram sürecinde özellikle ilaç uyumu ve diyet konusunda sıkıntı yaşadıklarına dikkati çeken ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gamze Akkuş, uyarılarda bulundu. Bu kişilerin bayram süresince acile ve kliniklere başvurularının arttığını vurgulayan Doç. Dr. Gamze Akkuş, 'Çünkü hastalarımız oruç bittikten sonra diyet ya da ilaç uyumuyla alakalı sıkıntılar yaşayabiliyor. Bu süreçte önlenemeyen şeker yükseklikleri, buna bağlı çok yüksek şekerle birlikte ani şeker düşüklükleri görülebiliyor. Bizler, gelenek ve görenek icabı misafirperverliği had safhada olan bir toplumuz. Bir yerlere gittiğimizde misafirlikte ikram edilen yiyecekler çok fazla kalorili oluyor. Karbonhidrat içeriği yüksek gıdalardan besleniliyor. Tatlı tüketimi çok fazla oluyor. Hastalarımız bazen buna dikkat etmiyorlar. Kesinlikle reddetmeyi de bilmek lazım. Şeker hastası olduğunu aklından çıkarmaması gerekiyor. Bizler klinisyenler olarak bu uzun tatil sürecinde öncelikli olarak kontrollü bir beslenme önerisi, aldığı ilaç varsa mutlaka bunu düzenli bir şekilde kullanması, önlenemeyen şeker yüksekliği de varsa ilgili acil kliniklerine başvurmalarını hastalarımıza öneriyoruz' diye konuştu.

'SEMPTOM VERMEYEBİLİYOR, 45 YAŞ ÜSTÜ RUTİN TARAMA YAPTIRMALI'
Erişkinlikte, hareketsiz yaşam sonrasında ortaya çıkan Tip-2 diyabet hastalığında kötü beslenme koşulları ve hazır gıda tüketiminin çok ciddi risk faktörü olduğunu dile getiren Doç. Dr. Akkuş, şöyle konuştu:

'En büyük risk, aile öyküsüdür. Kişilerde kendinde son dönemde halsizlik, yorgunluk, ağız kuruluğu, sebepsiz yere çok idrara çıkma, geceleri idrara kalkma şikayeti oluyorsa şeker hastası olabileceği, kanda şeker yüksekliğinin olabileceğini akla getirmelidir. Ama bazen hastalar hiçbir semptom veya şikayet göstermeden sadece rutin bir biyokimyasal tetkik yaptırarak da bunun farkına varabiliyorlar. Bazı hastalarda uyku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Bazı hastalar el ayakta yanma şikayetiyle geliyor. Aile öyküsü olan, risk faktörü olan, kilosu olan, bel çevresi kalın olan kişiler rutin tarama programlarından mutlaka geçmek zorundalar. Eğer bu risk faktörünün hiçbiri yoksa zaten 45 yaş sonrası sağlıklı insanlara da bir rutin tarama yaptırmalarını öneriyoruz.'

'ÇOCUK HASTALAR DOKTOR VE EBEVEYN GÖZETİMİNDE OLMALI'
Çocukluk çağında görülen Tip-1 diyabetli grubun ise insülin bağımlı olduğundan kan şekeri takibinin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Gamze Akkuş, şöyle devam etti:

"Diyabetli her 2 kişiden 1'i hastalığı taşıdığından habersiz" "Diyabetli her 2 kişiden 1'i hastalığı taşıdığından habersiz"

'İnsülin bağımlı grup olduğu için kan şekeri takibi bu hasta grubunda çok önemli. Bayram sürecinde yaşları da küçük olduğu için kısıtlamak da çok zor onları. Diyeti mutlaka ebeveynlerinin gözetiminde uygulamaları gerekiyor. Bazen çocuklarımız şeker komasında gelebiliyorlar. Kilo kaybı, gelişme geriliği olabiliyor, okul başarısında düşme, ağız kuruluğu, birden fazla metabolik tablo kendini gösterebiliyor. Tabi bayramda şeker yemek isteyeceklerdir. Kısıtlı, biraz daha miktarı belirli bir şekilde, anne babalarının ve doktorlarının öğütlerine uyacak, kan şekeri takiplerini düzenli yapacak şekilde tüketebilirler.' (DHA)