Ne ilginç bir coğrafyada yaşıyoruz, farkında mısınız?
Sadece son 48 saatten örnekler verelim…
Barzani, Kuzey Irak'ta referandum yapacağım diye tutturuyor, dikeni bize batıyor…
Yıllardır süregelen TEOG sınavı iki gün içinde tarih oluyor…
Gaddarlığa bak… Sivas'ta oto yıkama dükkanı işleten esnaf, çırağını sandalyeye bağlayıp tazyikli suyla yıkıyor… Bi'de bu görüntüleri utanmadan sosyal medyada paylaşıyor…
Tire'de sapığın biri motosikletle yanından geçtiği anne ile kızı elle taciz ediyor…
14 milyonluk İstanbul'un kıdemli belediye başkanı aniden, 'Hata ile ihanet birbirine karıştırılmamalı' diyerek istifayı basıyor…
Yazmaya kalksak hepsini…
Bu güzel ülkedeki 'hop oturtup hop kaldıran' olayların ardı arkası kesilmez…
***
Ama, bir düğün var ki, neredeyse bir hafta oldu hala dumanı üstünde…
Acun Ilıcalı ile Şeyda Subaşı'nın 'masal gibi düğünü'nden söz ediyorum…
Ege'de SonSöz Ailesi'nin yeteneklerinden Sevda Buldum Genç, bu düğünle bütünleştirdiği bir 'Türkiye Gerçeği'ni öylesine içten duygularla paylaşmış ki sosyal medyada, köşeme almadan edemedim… Hem de, virgülüne dokunmadan… Diyor ki; Sevda…
***
'Günlerdir, (Vallahi takip etmiyorum…) diyenlerin bile nefes nefese izlediği muhteşem düğün... En ince ayrıntısıyla, dur-durak vermeden, mahrem-özel demeden binlerce video, fotoğraf ve paylaşımlarla önümüze serilen 'ışıl ışıl bir hayat'... Derdim Şeyma Subaşı değil... Derdim; bu görüntülere iç geçirerek; çalışmadan, okumadan, emek vermeden, alın teri akıtmadan bir anda para şöhret ve zenginliğe kavuşmak uğruna kendilerini hayatın akışına bırakan(!) kızlarımız... Bizler ki, (Aman kızlarımız okusun, cehaletin pençesinden kurtulsun…) diye altındaki yatağı satıp onları okula gönderen bir millet iken nasıl bu günlere geldik? Kimler bizi buralara sürükledi? Kulağıma inceden bir Sezen Aksu sesi geliyor...
Yağmuru kim döküyor? / Ünzile kaç koyun ediyor? / Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor…
Bunca 'çocuk gelinimiz' varken… Eğitim sistemimiz 'yaz-boz'a dönmüşken… Hayat pahalılığı almış başını gitmişken…
Kızlarımızın…
'Ünzile olmak' yerine… 'Falanca yıldız olmayı' tercih etmelerine şaşırmayalım…
Çok acı ama, ne yazık ki 'gerçek'…
Eskidendi o, 'Her gençkızın rüyası Zetina dikiş makinesi…' gibi süslü reklam repliğinin gücü… Şimdi işe yaramıyor…
İtibarsızlık… Zengin hayranlığı… Şöhret budalalığı… Satılık ruhlar…
Bunlardır, şimdi kızlarımızın 'ruhunu gaspeden…'
***
Sevda böyle diyor ve soruyor: Kurtuluş yolu var mı?
Var: 'Eğitim'…
Öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin üyeleri…
Ve dahi, 'duyarlı anne-baba' hassasiyeti…
Değişim, 'anne-baba-öğretmen' üçgeninin bi'hakkın 'Bunlar bizim kızımız… N'oluyor bize? Bu kızı sokakta mı bulduk?' diyerek başlar…
Tabii, gerçekten 'Kızlarımız ziyan olmasın' istiyorsak…
Bunu gerçekten başabilirsek… Kızlarımızın 'kendi ayakları üstünde' durmalarını sağlayabilirsek… Hele hele, 'Verelim bir zengin adama os'sun varsın bu iş' gevşekliğinden kurtulabilirsek… Onlara, önemli olanın 'para' değil, 'onur' olduğunu öğretebilirsek… Bugünkü olumsuz tabloyu kafadan bitiririz…
Sonsöz: 'Kız çocukları, istediğin gibi değil; yetiştirdiğin gibi olur…'