Üç silahşörler!
Oflu falan değilseniz normali şudur. Bir il başkan adayı kongreden önce ilçeleri dolaşır. Demokratik hakkı için ilçe örgütlerini turlar…
İzmir'de olansa tam tersi…
Kongreden önce tek bir ilçeyi bile ziyaret etmeyen İl Başkan Adayı Nevzat Kavalar, seçimden sonra ilçe turlarına çıktı. Hem de yanına Bayraklı-Konak ilçe başkanlarını da alarak…
Tamam, takvim sıkışıktı, falan… Ama bu işte yine de bir gariplik yok mu?
Var…
Kavalar niyetlerinin halis olduğunu, iki başlılık gibi düşüncesinin asla olmadığını söylüyor. Hatta diyor ki, 'Alaattin Başkanım istesin. Beraber gezelim. Bizim niyetimiz basit bir teşekkür ziyareti…'
Ama neresinden bakarsanız bakın 20 Aralık'ta bitmemiş bir kongre görüntüsü var İzmir'de…
Ve Kavalar'ın Bayraklı-Konak ilçe başkanlarıyla birlikte Ankara'ya, Kılıçdaroğlu'na yaptığı kritik ziyaretin akabinde gerçekleşen bu ilçe turları çok şey düşündürüyor.
En başta da Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ'ın kongreden hemen sonra yaptığı o açıklama geliyor akla… Ne demişti Karabağ hatırlayalım…
'Alaattin Yüksel o koltukta rahat oturamayacak. Rahat bir dönem geçiremeyecek…'
Valla Karabağ boş konuşmamış sanki…
Üç ilçe başkanı kah Ankara'da kah Bergama'da fotoğraf verse… İl başkanı olarak ben de rahat oturamam… Bergama demişken… Bugün Kınık, Bergama, Dikili, Aliağa programları varmış üç silahşorların… Gördüğünüz gibi CHP'de her hareketin bir adı vardır.
Bir zamanlar Bülent Baratalı'nın üç vekil arkadaşıyla birlikte (Türkan Miçooğulları, Erdal Karademir, Yılmaz Kaya) başlattığı harekete 'Bahriyeliler' demiştik. Denizciler manasında…
Yahut 2011 seçimlerinden sonra aralarında Hasan Karabağ'ın da olduğu başkanların Kocaoğlu'na başkaldırısına 'Mahşerin 8 Atlısı' adını uygun görmüştük.
Kavalar'ın önderlik ettiği bu hareketin adını da ben koymuş olayım.
Üç silahşörler…
Dumas'ın ünlü kahramanları… Athos, Porthos ve Aramis.
Tabi ki bunlara bir de 'Dartanyan' lazım…
*
Nerede kalmıştık…
Yüksel'in rahat bir dönem geçiremeyeceği meselesi… Ben değil 21 Aralık'ta Hasan Karabağ'ın ağzından çıkan, medyada geniş yer bulan bir açıklama bu. Ve görüntü Karabağ'ı haklı çıkarır nitelikte… Genel başkan danışmanı tarafından Ankara'ya davet edilip, 'Hele bi anlatın bakayım… Kongrede ne oldu? Kim kimin için taraf oldu, neler yaşandı?' meselesinin ateşi sönmeden görevdeki ilçe başkanlarının il kongresi için 'teşekkür turuna' çıkması neresinden bakarsanız bakın 'Dükkan içinde dükkan açma' girişimidir.
Bir zamanlar ilçe başkanlarıyla arası pek de hoş olmayan İl Başkanı Selçuk Ayhan dönemin Bornova İlçe Başkanı Kerim Özer'in afişleme çalışmasını Konak'a bağlı Çamdibi Mersinli Mahallesi'ne taşırmasını, 'Bornova İl Başkanı' yakıştırmasıyla eleştirmişti.
Ayhan bugün görevde olsa Kavalar'ı çoktan '2. Bornova İl Başkanı' ilan etmişti.
Alaattin Yüksel bu konuda daha itidalli davranıyor.
Ama genlerinde koltuğun/devletin selameti için çocuklarına kıymış bir milletin mensupları olarak gördüğüm manzara hayra alamet değil.
*
Belli ki 20 Aralık'ta nefes kesen ve burun farkıyla tamamlanan yarış o salonda bitmemiş. Yoksa adayken gitmediğin ilçelere kongreden sonra gitmenin hem de iki ilçe başkanıyla birlikte gitmenin manası ne?
-Efendim masumane bir teşekkür turu… Amma da büyüttünüz.
Tabi tabi! Öyledir mutlaka. Masumanedir de bizim içimiz kötüdür.
Siyaset dediğiniz böyle bir şeydir dostlar… Kavalar'la konuştum. Niyetinin halis olduğunu söylüyor. Lakin il başkanlığı fikrini ön seçimden bu yana taşıdığını Haziran'dan itibaren de bu yönde çalıştığını, Kocaoğlu'na ve yakın çevresine de bu konuda dönem dönem bilgi aktardığını ekliyor.
Söylüyor söylüyor da…
Şu anda neyin peşinde koştuğundan bahsetmiyor.
PM'nin mi yoksa makul bir süre sonra başlatılacak olası bir imza hareketinin mi?
Bekleyip, göreceğiz.
Söz CHP İzmir'deki bitmek tükenmek bilmeyen kongre tartışmasından açılmışsa… Bu pilav biraz daha su kaldıracak gibi görünüyor. Bu mevzuya yarın devam edeceğiz.
Ama CHP üzerinde bu kadar kalem oynattıktan sonra şehrimizi şereflendirip Binali Yıldırım'ı ve 'yandaş medyayı' eleştirmeye çalışırken bir çuval inciri berbat eden Genel Sekreter Gürsel Tekin'i boş geçmeyelim. Önce hakkını teslim edelim. Mikrofonun azizliğine uğrayıp kamuoyuna mal ettiği, 'S.çmamış, karnını yırtmış' deyişini/deyimini ilk kez kendisinden duyduk. Sayesinde bir yaşımıza daha girdik. Lakin seviyesini yükseltmeyi umduğumuz güzide kentimizin siyaset ikliminde bu küfürlü gaf 2016'nın ilk şoku olarak kayıtlara geçti.
Meselesinin Binali Yıldırım tarafı da var tabi ki. Küfürlü deyişin hedefinde Yıldırım ya da Yıldırım'a yakın çevrenin oluşu Tekin'in bu çirkin gafını yerel siyasetin 2016'daki ilk malzemesi haline getirdi.
Aslında argoya kaçmasa Tekin'in tespiti önemliydi.
Bürokratların yüzde 25 olarak önüne koyduğu otoyol zamlarını Bakan Yıldırım'ın yüzde 16'ya çekmesi muhalefet tarafından tabi ki 'manidar' bulunabilir, eleştirilebilir.
Ama işin içine küfür, argo girince Tekin'in durumu değişti. Teşbihte hata aranmasın ama 'Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen merdi kıpti'den farkı kalmadı.