Turpun büyüğü Menzil’de mi?

Belediyeleri silkelemeye yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma dosyaları ile devam eden iktidar, bunun arkasının geleceğini, “turpun büyüğü heybede” sözü ile bizzat Erdoğan ifadesi ile ilan etti.

Daha önce defalarca yazdık. Bakanlıklar ve belediyeler, eş dost kayırma, ihaleye fesat karıştırma veya adrese teslim ihaleler ile hazine yağmasına dayanan politikalar izlemektedir. Bu politika pratiği AKP/Saray iktidarında iyice kurumsallaştı.

İktidarın bu alandaki başarısı, sadece bakanlıklar ve kendisine ait belediyeler aracılığıyla bu yağma düzenini sürdürmesi değil, aynı yöntemi muhalefet partilerine de benimsetmesi olmuştur. Bu sayede ve bu açıdan iktidar gibi/iktidara benzer bir muhalefet oluşmuştur. Dikkat ederseniz Erdoğan’ın hamleleri karşısında, ama siz daha çok yaptınız savunması ile çıkıyorlar.

Şimdi Erdoğan elinde tuttuğu devlet aygıtları ile kendisine atfedilen suçları muhalefet belediyelerinin işlediğini ifşa etme stratejisine yöneldi. “Turpların büyüğü heybede...” Yani sadece Beşiktaş Belediyesi değil, arkası gelecek diyor.

Bu nedenle Erdoğan ve CHP/İmamoğlu arasında bir siyasi savaşın başladığı açık. Ama savaş bununla sınırlı değil Türkiye’de. FETÖ’den sonra iktidarın beslemesi Menzil Tarikatı’nda da savaş başladı.

Aynen MHP gibi tarikatlar da bu iktidarın ortağı. Aynen MHP gibi onlar da devlet kadrolarında ayrıcalıklı yerleri ele geçiriyorlar. İhaleler alıyorlar. “Ne istediniz de vermedik” yaklaşımı, tarikat değiştirerek devam ediyor. Devlet olanakları ve hazine, aynen MHP gibi Menzil ve benzeri tarikatlara sunuluyor.

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri ama özellikle çok partili hayata geçince sürdürülen kültür savaşı, AKP/Erdoğan döneminde doruğa ulaştı. Modernleşme ve aydınlanmaya karşı büyük bir hınç ve nefretle devam eden bu savaş, İmam Hatip liselerinin, tarikatların, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olağanüstü teşviki ve beslenmesi ile devam ediyor.

Devlet beslemesi bir organizasyon olarak Menzil Tarikatı’nda yaşanan olaylar, çok önemli göstergeleri içermektedir. Şeriatçı bir örgüt, yasa ve hukuk tanımayarak yüz binlerce mürit kazanmış ve giderek adeta bir holdinge dönüşmüştür.

Sahip olduğu para, işletme ve mülkler öyle sadece müritlerinin bağışları ile oluşacak seviyeleri kat ve kat geçmiş gözüküyor. Bunu çeşitli gazeteciler daha önce kitaplar yayınlayarak göstermişti. Ama Tarikat reisinin ölümüyle ortaya çıkan savaşta çok daha çarpıcı bilgilere sahip olduk.

Reis ölünce çıkan kavga, sadece yerine geçme kavgası değil. O da var ama esas mesele, miras kavgası. Yani ümmetin mallarını nasıl paylaşacağız sorunu ortaya çıktı. Üç kardeş birbirini hırsızlıkla suçladı. Şeriat mahkemesi de çözüm olmadı.

Şeriat mahkemesi kurdular suç işleyerek ama hiçbir savcı ses çıkarmadı. Din ve inanç ile ilgili olamayan ihaleler ile kazandıkları milyarlar, kardeş kavgasına neden oldu. Birbirlerinin kirli işlerini ortaya serince, asıl amacın din, iman ve öteki dünya işleri olmadığı ortaya çıkıyor.

Lüks villalar, ultra lüks arabalar vs. Oysa yüz binlerce kişinin, akıl dışı bir şekilde kutsadığı babanın oğullarıydı bunlar.

Öyle “bir hırka, bir lokma” değil, yüz milyarca para için kavga devam ediyor. Oysa ki, bu büyük servetler, ümmetin malıydı. Yani milletin değil. Ama belli ki bu ümmet de bayağı dünya malına kaptırmış kendini.

Şeriat mahkemesi ile çözemedik ümmetin malını paylaşmayı diyor oğullar. Erdoğan çözsün fikri ortaya atıldı. O da bir nevi milletin değil de ümmetin reisi olarak ön plana çıkıyor ki, onun da işi kolay değil. Çünkü ümmet de sermaye ve ihaleye alışmış artık.

Turpun bazıları da buralarda ama bunları heybeden çıkaran olur mu belli değil.