Türkiye'ye ithal edilen tekstil ürünlerinden balık, kozmetik ürünleri, kırtasiye, çocuk mamaları ,çocuk oyuncakları, hediyelik eşya, melamin, muz, hurma ve sigaraya kadar birçok ürün zehir saçıyormuş.
İsterseniz tekstil ürünlerinden başlıyalım.
Milliyet Gazetesi'nin haberine göre, ithal tekstil ürünlerinde kullanılan azo boyar maddesi kanserojenmiş, dokunmak bile sağlık açısından risk yaratıyormuş. Azo boyar' madde Tekstil boyalarında bulunuyormuş. Bu maddelerden bir kısmı kanserojen 'arilamin' içeriyormuş. 30 ppm'in altındaki miktarlarda azo boyar madde içeren ürünlerin ithalatı serbestmiş. (www.has.hak.com/..).
Geçtiğimiz yıl bunun denetimi için dün önemli bir adım atılmış. Güvensiz madde içeren, sağlık açısından büyük risk yaratan ürünler piyasadan toplatılacak, üreticisine ceza verilecekmiş. Ayrıca gazeteye verilecek, TV'de yayımlanacak ilanlarla zararlı boya içeren bu ürünlerin geri çağrılması sağlanacakmış. Pek çok ünlü firmaya ait kansorejen madde içeren pantolonlar, tişörtler ve şapkalar tespit edilmiş.
İthalatı ya da üretimi yapılan tüm Kozmetik Ürünlerinde de (parfüm, şampuan, makyaj malzemeleri, cilt bakım ürünleri vb.) benzer tehlikeler varmış.(www.sabah.com.tr)
Bir başka iddiayı Takvim gazetesi ortaya atmış. Takvim Gazetesi , İzlanda'da 2010 yılında meydana gelen volkanik patlama sonucu zehirlenen balıkların sadece Türkiye'ye pazarlandığını yazmış ve ortalık karışmış. Sektör temsilcileri, 'Dünyanın yasakladığı balıkların Türk halkına yedirilmesi skandaldır. Sorumluları bir an önce tespit edilmelidir' demiş.
İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kubilay Kaptan, İzlanda'daki volkanik patlama sonucunda ortaya çıkan radyoaktif kimyasal maddelerin deniz suyuna karıştığını ve balıkların da zehirlendiğini ortaya koymuş.
Kubilay Kaptan, İzlanda'daki testlerle ilgili olarak, 'İzlanda Hayvan ve Tarım Bakanlığı'nın yayınladığı raporlarda ve İzlanda üniversitelerinde yapılan araştırmalarda, ülkede üretilen başta balık olmak üzere birçok ürünün kanserojen madde içerdiği açık olarak gözler önüne serilmiştir' demiş.
Çalışmaya göre; ağır kurşun içermesi nedeniyle bu balıkları yiyenler kanser oluyormuş.
Asıl skandal ise bu zehirli balıkların sadece Türkiye ve Güney Afrika'ya satılmış olmasıymış. Dünyanın her yerinde bölgeden balık alımı dururken, İzlanda ve Norveç elde kalan balıkları ucuza satınca ithalatımız da patlamış.
Türkiye'de TÜİK rakamlarına göre ithalat yüzde 150 artmış.
Buna karşılık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İzlanda'da 2010'da yaşanan volkanik patlamanın ardından balıkların zehirlendiği ve bu balıkların Türkiye'ye ithal edildiği iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada, sadece 'Canlı Taze Soğutulmuş ve Dondurulmuş Su Ürünleri İthalatına İlişkin Uygulama Talimatı'na uygun olan ürünlerin ülkeye girişine izin verildiğini bildirmiş.
Bakanlık, iddianın aksine patlamanın ardından Türkiye'nin balık ithalatında önemli artışlar yaşanmadığını ve 'Türkiye'deki balık ve balık yağı ithalatı, iç piyasadaki üretime bağlı olarak yıldan yıla değişiklik göstermekte olup İzlanda'dan 2010'da bin 939 ton ve 2011'de ise 2 bin 199 ton su ürünleri ithalatı yapıldı. Volkanik patlamanın yaşandığı dönemde ve sonrasında AB'nin söz konusu ürünlerin ithalatına yasaklama getiren bir düzenlemesi bulunmamaktadır. 'demiş.
Açıklamada ayrıca, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi'nin (EFSA) 2010'da volkanik patlamayı takiben yayınladığı halk ve hayvan sağlığı için olası risklere dair raporunda, söz konusu kül yağmurunun halk ve hayvan sağlığı açısından dikkate alınabilecek bir risk teşkil etmediğinin belirtilmiş.
Dikkatinizi çekerim. Yazımı dili geçmiş zamanla yazdım.
Şimdi artık merak etmeyelim. Kimi ithal ürünlerinde ortaya çıkan sakıncalar 2013 yılına aitmiş.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ,Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı 2014 yılında gereken önlemleri alacaklarını açıklamışlar idi.
Kimileri, bizi Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesinin sorumlularını yeni öğrenen Yeniçeri'ye benzetebilir.
Ancak buradan dersler çıkarmalıyız diye düşünüyorum.
Not: Ankara Ticaret Odası(ATO)'nın bildirdiğine göre; Avrupa Birliği ülkeleri, standart dışı ürünlerden, ürüne ilişkin herhangi bir ülkede ithalatın engellendiğine dair bilgi de dahil olmak üzere tüm bilgilerin yer aldığı RAPX (Rapeks) adı verilen sistemle kendini koruyormuş, Türkiye AB'ye üye olmaması nedeniyle sisteme dahil edilmiyormuş. ATO, ayrıca ''Avrupa Birliği bize denetimi kaldırın diyor ama kendisi denetimden geçirmeden içeri sokmuyor. Avrupa'ya sattığımız mallar aylarca gümrüklerde bekliyor'' şeklinde açıklamasını sürdürmüş.