Türkiye'nin Kırmızı'ya dönmesi ve bir delinin hatıra defteri

31 Mart 2024 seçimleri gösterdi ki Türkiye kırmızı renge doğru yönelmiş durumda. Yönetim tarafının reklamlarında yazan 'Gerçek Belediyecilik' sözü işlememiş, ki gerçek belediyecilikten kasıtları Dünya'yı betonlaştırmak, ülke insanımızın bir zihniyet, sosyal ve kültürel yaşam seçimi yaptığı görülmüştür. Kırmızıya yol alan ülkemizin, gelecek tarihlerde Türkiye'nin tüm renklerini içine alarak rengarenk, refah bir yurt oluşturmasını diliyorum. Bu hayal belki, tüm gezegeni sarar.

Peki Bir Delinin Hatıra Defteri'nin seçimlerle, Türkiye'nin kırmızıya doğru ilerlemesiyle ne alakası var? Cevaplayalım.

Bir Delinin Hatıra Defteri ne düşündürdü? İlk olarak Gogol'ün yazdıklarını düşündürdü tabii ki. Özellikle son sayfasını:

'Hayır, katlanamıyorum artık. Tanrım! Neler yapıyorlar bana! Soğuk sular döküyorlar başımdan aşağıya! Beni umursamıyor, görmüyor, dinlemiyorlar. Ne zararım dokunmuş ki onlara? Neden eziyet ediyorlar bana? Benim gibi zavallıdan ne istiyorlar? Onlara ne verebilirim ki? Kalmadı elimde bir şeyim. Gücüm yetmez buna. Ettikleri tüm eziyetlere takatim kalmadı. Başım alev alev yanıyor ve etrafımdaki her şey dönüyor. Kurtarın beni. Alın beni bunların elinden…Götürün beni bu dünyadan. Uzağa, daha uzağa, her şey gözden kayboluncaya dek…' *

İçinde yaşadığımız sistem üzgünüm ki herkesi bir şey 'olmaya', bir şey 'yapmaya' zorluyor. Sorular çocukluğumuzda başlamıyor mu?

'Büyüyünce ne olmak istiyorsun?'

Bu sorunun cevabı çok zor. Kimileri kendi varoluşundan dolayı bilir bu sorunun cevabını. Kimileri aldanır ve devam eder. Kimileri adaptiftir. Kimileri bilemez ve bu çok normaldir. Maalesef Temel Gelir veya Vatandaşlık Geliri'ne de sahip olan bir ülke değiliz ama kırmızıya doğru gidiyoruz. Bu insani haklar da konuşulacak. İstesek de istemesek de bir şey 'olmak', bir şey 'yapmak' zorundayız. Aslında Ivanov'un katlanamadığı durum bu; bürokrasi, toplum ve düzen eleştirisini gayet güzel yaparken kendini İspanya Kralı ilan etmesi işin trajikomedisi değil mi? Çünkü bir 'şey' olmak zorunda! Hem de 'önemli' bir kişi. Sistem genel olarak bizi en yükseğe gitmeye zorlamıyor mu? Delirmemek elde değil. Bir 'şey' olma zorunluluğuyla o kadar doldu ki zihnimiz, kendimizin ne olduğunu bile bilmiyoruz.

Aklımız düzenle o kadar söyleşiyor ki yeri geliyor gerçeklikten kopuyoruz. Sokaklarda yaşayan ve kendi kendine konuşan insanları görünce bunu düşünürüm hep. Biyolojik olarak hasta olanlardan bahsetmiyorum tabii ki. Geçenlerde bir evsiz kendi kendine düzeni ve ekonomiyi eleştiriyordu sokakta:

'Enteller! Siz de aynısınız. Siz de kurtaramadınız bu ülkeyi. Nasıl yiyeceğiz, nasıl içeceğiz?'

Bir kitabında evsizleri övüyordu Emil Cioran. Hangisiydi?

Bir Delinin Hatıra Defteri ikinci olarak ne düşündürdü?

Genco Erkal'ın 22 Mart 2024 akşamı Bostanlı Suat Taşer Tiyatro Salonu'nda canlandırdığı oyunu düşündürdü. Oyunu anlatmaya gerek yok. İnce ince ve komediyle birleştirilmiş bir delilik canlandırması. Stanford Felsefe Ansiklopedisi'ne göre mental imgeler çoğu insanın deneyimlediği zihinsel aktiviteler ama bunu fazla kaçırdık mı, bir de gerçekliği kaybettik mi yatırırlar hastaneye. İlginç olan şey, mental imgelerin yaratıcılıkla ilişkisinin olduğu düşünülmesi ama bu başka bir konu. Bir kere de olsa görülmesi gereken bir oyun. Genco Erkal'ın kendini kral ilan etmeye başladığı anlar, sahnenin değişimi ve deli gömleğini giydiği dakikalar; deliren bir insan zihninin kendi kendisiyle nasıl söyleştiğini gösteriyor bu oyun.

Peki üçüncü olarak ne düşündürdü Bir Delinin Hatıra Defteri?

Fiyatını düşündürdü. Yok hizmet bedeliydi, yok dijital biletiydi, vergisiz olmaz tabii; tam 509 liraydı bilet. 13 lira toplu taşımayla git, sonra da geri dön; toplamda bir tiyatro izlemek, yolla beraber 535 lira. Bir de insanız, susarız. Yanında da en lüksünden bir su içtin mi 10 liradan, etti sana 545 lira.

YAZIYOR!!! YAZIYOR!!! BİR TİYATRO OYUNU 545 LİRAYA DENK GELİYOR!!!

Böyle manşetler de atılmalı ara sıra. Neredeyse asgari ücretle çalışan vatandaşımızın bir günlük parası.

Sanatı tüm halka yaymamız gerekmiyor mu bizim? Halkın her kesiminin sanata, kitaba, bilime ulaşmaya hakkı yok mu? Biz nasıl gelişmiş bir ülke olacağız bu fiyatlarla, bu gelirlerle?

Kitap demişken; Edip Cansever sever misiniz? Bütün şiirleri iki cilt halinde bulunuyor. TAM 600 LİRA.

600 LİRA!!! YAZIYOR!!! YAZIYOR!!! ŞİİR KİTABI 600 LİRA!!!

Kendi şairimizi bile bu fiyata okuyoruz. Fazla değil mi sizce?

Şu günlerde psikolojik olarak biraz da olsa rahatladık fakat ekonomi böyle giderse, insan beynini en çok besleyen damarlardan biri olan sanattan oldukça yoksun kalacağız.

İşte böyle, Bir Delinin Hatıra Defteri bana bu üç ana maddeyi düşündürdü.

Diyorum ya, BİR TİYATRO OYUNU! BİR DE ŞİİR KİTABI!

* Kapra Yayıncılık'ın Bir Delinin Hatıra Defteri ve Portre Kitabından alınmıştır. Basım yılı: Eylül, 2020. Rusça aslından çeviren: Çağan Er.