Türkiye madenciliği ve milli güvenlik

Bilindiği gibi 2000 yılında AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Zirvesi için ülkemize gelen zamanın ABD Başkanı Bill Clinton, konuşmasında Türkiye için şu sözleri sarfetmişti; ’“21. Asrın geleceğini(Kaderini) Türkiye’’nin tavrı belirleyecektir.’”
Bu sözleri duyan herkes, Amerika Başkanının bu sözleri söylemesinin sebebini, ’“Türkiye’’nin Jeopolitik konumunun önemine, enerji köprüsü konumunda olmasına, Türk halkına şirin görünme çabalarına’” bağlamıştı.
Amerika Başkanının sözlerinden birinci derecede kastedilenin;
’“Türkiye topraklarında, dünyanın dengelerini değiştirecek derecede öneme haiz çok kıymetli bazı madenlerin bulunduğu, Türklerin bunu gereği gibi değerlendirdikleri takdirde çağdaş medeniyet seviyesinin en üstüne çıkılacağı’” gerçeği olduğu anlaşılamamıştır.
Üzücü gerçek şudur; Türkiye’’nin sahip olduğu maden varlıkları hakkındaki somut ve bilimsel verilerin, çok açık delil ve ipuçlarının bulunmasına rağmen, konu ile ilgili bilgi ve gözlemleri gerektiği gibi derleyip, koordine edecek aktif bir merkez yoktur. Bugünkü yapının bu ihtiyaca cevap vermesi mümkün değildir.
Dolayısıyla bütün bu hayati bilgiler toplanıp layıkıyla değerlendirmeye tabi tutulamamaktadır. Mevcut durumda veri tabanının doğal olarak eksik kalması, maden varlıklarımız hakkında istenilen düzeyde bir değerlendirme yapılamamasına yol açmaktadır. Alınacak kararlar doğrultusunda harekete geçme kabiliyetine, yetki ve donanıma sahip yepyeni bir yapının kurulması şarttır.
Özellikle ABD, sahip olduğu üstün teknoloji (uydu-elektronik) ile Türkiye’’nin maden varlıklarının önemli bir kısmını tespit edecek gelişmişlik düzeyindedir. Bu durumun öneminin bilincinde olan gelişmiş ülkeler, kendi ülkelerinin refah ve zenginliğine katkıda bulunan bütün şirketleri; kendi Bakanlıkları, Büyükelçilikleri, Ticari Ataşelikleri, Orduları, İstihbarat Teşkilatları ile gizli veya açık olarak bütün varlıklarıyla desteklemektedirler.
CIA’’nin Şili’’deki darbeyi, Şili’’nin zengin Bakır madenleri için yaptırdığı artık sır değildir.
ABD ve Batılı ülkeler, Güney Afrika’’nın ırkçı hükümetinin uzun yıllar iktidarda kalmasına, Ortadoğu’’nun köhne rejimlere, zalim diktatörlüklerine, kıymetli madenler ve petrol için göz yummuşlar ve açık destek vermişlerdir. Bu rejimlerin vahşi ve ilkel uygulamalarını, sırf ekonomik menfaatlerini korumak için görmezden gelmişlerdir. Bunların sahip olmakla övündükleri ’“İnsan Hakları’” anlayışı, üzerine kıymetli maden veya petrol örtülünce görünmez olmaktadır!...
Onmilyonlarca insanın ölümüne yol açan 1. ve 2. Dünya Savaşlarının başlama sebebinin ekonomik gerekçelerden kaynaklandığı kabul edilen bir gerçektir.
Sonuç olarak ülkeler, diğer ülkelere göre ’“Mukayeseli Üstünlük’” sağlayan ürünlerin en iyi şekilde değerlendirilmesini ’“Önemli bir Milli Güvenlik Meselesi’” saymakta ve Milli ekonomik menfaatlerini korumak için savaş dahil her şeyi göze alarak, her türlü eylemi fütursuzca yapmakta bir sakınca görmemektedirler.
Bu hususta tereddüdü bulunanlara veya yazdıklarımı abartılı bulanlara şu soruyu sormak gerekir;
* Örneğin Mobil veya Shell’’in veya benzer uluslararası alanda etkin bir şirketin, yabancı bir ülkede bir iş kurmasına veya yürüyen işlerini aksatmaya, bu şirketlerin ellerindeki hakları almaya yönelik girişimlere karşı, CIA-İngiliz Gizli Servisi veya Mossad adam öldürmek, darbe yapmak dahil, her türlü girişimlerde bulunurlar mı, bulunmazlar mı?
Eğer bulunurlar diyor isek(Yakın tarihte onlarca örnek var) bizim de, Türk Devleti olarak benzer durumlarda kendi varlıklarımızı korumak, gerekli müdahale ve operasyonları yapacak karar mercilerine, imkanlara, bütçeye, yetkiye sahip olacak kuruluşlara ihtiyacımız var demektir.
Bor-Boraks-Throna-Wolfram- Bakır- Fosfat- Vanadyum-Toryum-Uranyum- Platin Grubu kıymetli madenler-Altın-Gümüş-Elmas ayrıca Mersin-İskenderun açıklarında Doğal Gaz, Azerbaycan petrol yataklarının Ağrı Dağının altına uzanması, yabancıların dikkatinin üzerimizde olmasının ve Büyük Ortadoğu gibi projelerin yapılmasının en önemli nedenleridir.
Türkiye’’deki kıymetli madenlerin hangi bölgelerde yoğunlaştığı konusundaki sorulara en gerçekçi cevap şudur; Ermeniler, Türkiye Cumhuriyetinden hangi bölgeleri talep ediyorlarsa ve PKK terör örgütü vasıtasıyla kurulmak istenen ’“Bağımsız Kürdistan’” haritalarda nereleri kapsıyorsa bilin ki oralarda, ülkemizin kaderini değiştirecek zenginlikler vardır.
Atatürk’’ün düşüncelerinden bir parça nasibini almış bir ’“Milli Hassasiyetleri’” olan hükümetin TBMM’’den şu kararı çıkarması, ülkemizin önündeki problemlerimizin çoğunu çözer; ’“Türkiye’’ye ve Türklere açıkça haksızlık veya düşmanlık yapan, Türkleri soykırımcı ilan eden, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhinde faaliyet gösteren kişi ve örgütleri ülkelerinde barındıran, onlara destek veren, yardım eden Devletlere ve bu Devletlerin özel teşebbüslerine, Türkiye’’deki doğal kaynakların, madenlerin işletme hakkı kısmen de olsa verilmez. Türkiye’’de çıkarılan madenlerin veya bu madenlerden elde edilen ürünlerin doğrudan veya dolaylı olarak bu devletlere satılmasına veya sonuç olarak bu devletlere veya bu devletlerin özel kuruluşlarına ulaşmasına izin verilmez’…’”
Bu dediklerimi yapacak siyasi irade Türkiye’’de mevcut mu?
O sizin probleminiz, benim hiç değil!.. Lagara lugara, hakara makara yapmayın, adamın kafasını da bozmayın. Tüpgazdan, nükleer bomba yapacak beceride, astığı astık kestiği kestik bir Başbakanınız var. Verin yine % 50 oy , sizi uzaya bile götürmezse ben de hiçbir şey bilmiyorum’…
Not 1: Bu yazıyı yazmama neden olan geniş ve bilimsel raporu bana gönderen değerli kardeşim M. Cumhur Tezsezen Beyefendiye çok teşekkür ederim.
Not 2: 26 Mart 2011 deki toplantının saati, İzmir’’in İlçelerinden gelen yoğun katılım talepleri üzerine saat 13.30 a alınmıştır. İzmir-Kıbrıs Şehitleri Caddesinde Tansaş önünde toplanıp, Cumhuriyet Meydanına beraberce, gülerek eğlenerek şarkı ve marşlar söyleyerek ’“Hukuk Devletini’” ve ’“Adil Yargılanmayı’” arayacağız. Bulabilecek miyiz acaba, ne dersiniz?...