Bilgi Üniversitesi çok gerçekçi bir Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü kurmuş… Dilistan Shipman arayıp 'Gastronomi Turizmi konulu bir panel yapacağız, deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?' diye sorunca ben de olur verdim..
Turizm Gazeteciliğinin duayen ismi Fehmi Köfteoğlu yönettiği panelde, Dilistan Shipman, üç ay önce kurulduğunu öğrendiğimiz Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ve Yeme İçme Profesyonelleri Derneği Başkanı Necdet Koç ve bendeniz konuştum.
Geleceğe belge olarak kalsın diyerek dediklerimi bir de burada özetliyorum…
Yeme içme ihtiyacını karşılamanın peşinde olan insanoğlu aslında yemeğin etrafında büyük bir sosyal dünya kurmuş... Yeme içme ihtiyacı zamanla sadece karın doyurmak için işleyen bir aktivite değil artık bir sanat, işletme, gelir, ekonomik ve yatırım kapısı olarak görülmeye başlanması.
Batı ülkelerinde yeme içme alanının bilimsel ortama taşınması ile birlikte bu dalda akademiler kurulmuş ve 'gastronomi' adıyla insanların yeme içme ve ötesindeki ihtiyaçlarını kapsayan bir bilim dalı oluşmuştur. Bu bilim dalına ismini veren gastronomi terimi Yunancada mide kanunları anlamına gelen 'gastronumos' kelimesinden doğmuştur. Zamanla Fransa'da gastronumos gastronomi kelimesine dönüşerek bu bilim alanını oluşturmuştur.
Ülkemizin geçmişine baktığımızda gastronomiden bilimsel olarak bahsetmek mümkün değildir. Fakat buna rağmen uygulama bakımından gastronomi ülkemizin en önemli değerlerinden biri olmuştur. Bunun nedeni ise Anadolu'nun bulunduğu toprakların dünyanın ilk gıdalarının üretildiği, tüketildiği ve dünyaya yayıldığı kilit noktalardan biri olmasıdır.
Yirmi yıl öncesi Türkiye'sine baktığımızda ise gastronomiyle ilgili yatırımlar, ekonomi dünyasının çok ilgilendiği bir alan değildi. Çünkü ülkemizde esas olan esnaf lokantaları veya bunların daha eski adı olan aşçı dükkanları mevcuttu. Esnaf ve aşçı dükkanları genelde çok ucuz olan, insanların çok uygun bir fiyata günlük öğle yemeklerini yedikleri işletmelerdi.
Nüfusun artması ve şehirleşme, yeme içme ihtiyacında radikal değişimlere neden oldu...
Şehirlerdeki sosyal yaşamın da çeşitlenmesi ile birlikte insanların evde yemek yeme kültürü yerini dışarıda yemeye bıraktı ve yemek bir sosyal aktivite olarak benimsendi. Kadının iş hayatındaki yerinin çoğalması ve evlere paket servislerinin yoğunlaşması evde yemek yeme alışkanlığının gün geçtikçe azalmasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla bu etkenler insanları tamamen hazır gıdaya doğru yöneltti. Gıdaların raf ömürlerinin uzaması da evde yemek pişirilmesinin azalmasında ayrı bir faktör oldu. Dışarıda yemek yiyen insan sayısındaki artışla birlikte aşçı dükkanları yerini kurumsal işletmecilere bıraktı.
***
Gerçeği tekrar etmekte zarar yok. Bu yıl turizm sektörümüz yaralıdır. Ve turizmin dünyadaki bir çok ülkede sigortası işlevini gören gastronomi turizmi maalesef ülkemizde istenen seviyeye gelmediği için bizim için aynı işlevi 'sigorta' işlevini yerine getiremiyor...
Gastronomi turizmi, yara alan turizm sektörü açısından daha fazla önem verilmesi gereken bir konu artık... Sigortadan örnek vereyim, Kuzey Avrupa ülkeleri yaptıkları gastronomi turizmi yatırımının karşılığını çok çabuk almaya başladılar bile...
Gastronomi Türkiye'de artık zanaatkar bir operasyon değil, büyük kurumsal bir organizasyona dönüşmüş durumda. Kendi yemek değerleriyle ve yemek türleriyle zengin işletme grupları oluştu ve bunlar yakında tüm dünyaya yayılmaya başlıyor. Gastronomi artık yatırımların arkasından gelen ve geleceğe de planlanan bir mesele haline geldi. Öyleyse gastronomi turizmi de yapılmalı...
Gastronomi turizminin amacı da, yazın güneş, kışın da kayak için ülkeye gelecek turistlerden bağımsız olarak, bütün bir yıl boyunca ülkeyi ziyaret edecek bir müşteri kitlesi yaratmaktır...
O turistler iyi restoranlar ve pazar yerlerinden başlayarak konuyla ilgili tüm sektörlere yıl boyu katkı sağlayacaklardır.
Biz maalesef bunu bir türlü devlet politikası haline getiremedik.
O zaman görev şehirlere düşüyor. Gaziantep başardı… Başka da başarılı örnek yok…
Peki biz bunu yapabilecek güçte ve kapasitede değil miyiz?
***
Gastronomi turizmin içinde çok önemli bir katma değerdir...
Çünkü ülkemiz önce deniz ve kumla, daha sonra şehirlerde oluşmaya başlayan kongre turizmiyle turizm alanında bir yükseliş yakaladı. Ama gastonomi turizmi için gezenler bizim memlekete bir türlü gelmediler...
Gastronomi turizmin içinde çok önemli bir katma değerdir ve bu değeri Türkiye'nin çok iyi kullanması gerekmektedir. Sadece İstanbul için değil, Türkiye'nin diğer bölgeleri de bu alanda çok önemli değerlere sahiptir.
Güney bölgelerinde sadece deniz kum turizmi için gelen turistlerin her şey dahil kapsamındaki otellerdeki yiyecekleri tüketmelerinden dolayı gastronominin katma değer olarak turizme kattığı fayda engellenmektedir.
Eğer bir ülkenin gastronomik ve geleneksel özelliklerini ön plana çıkarırsanız, yurtdışından gelecek insanlar mutlak süreçle bunları denemek isteyecek, markalaşmalar oluşmaya başlayacaktır. Kendi ülkenizdeki gastronomiyi markalaştırma sürecine sokabilirseniz gastronomiden gelen gelirin daha fazla artacağını görebilirsiniz.
Çünkü artık havayolu ulaşımının daha erişilebilir olması hafta sonu turizmini de yoğunlaştırmıştır. Gözlenen şudur ki; gerek Ortadoğu'nun gerek Avrupa'nın hafta sonu turizmi için yılın 12 ayı gelen önemli bir kitlenin var olduğunu görüyoruz. Eğer kaliteli şefler, işletmeler ve önemli bir gastronomik iş çıkaracak olursa gastronominin turizme katkısı müthiş olacaktır.
Ama bunun için Türkiye'deki gastronominin tekrardan şekillenmesi gerekmektedir.
Ülkemizde, gıda ürünleri hala geleneksel yöntemlerle üretildiğinden, gelecekte sağlıklı beslenmeyle ilgili bütün dünyada yoğun bir kampanya oluştuğunda ürünlerimizin daha da değer kazanması söz konusu olacaktır. Türkiye, sağlıklı yiyeceği üreten ender ülkelerden de biridir. Eğer bu sağlıklı gıdalarla birlikte gastronomiyi belirli bir paralele oturtan bir yapı oluşturulabilirse, Türkiye dünyanın en önemli tarım hafızasıdır.
Dünyanın ilk geleneksel ürünlerinin doğduğu topraktır ve dünyanın ilk mutfaklarının doğduğu yer olarak kabul edilir.
Bu stratejiler üreticiye ve gastronomi sektörüne de yansıtabilirse gastronomi bu karakterli yapıyı ortaya çıkarabilecektir. İnanıyoruz ki; insanlar eskiden Türkiye'ye deniz kum güneş tarih için geliyorlardı; şimdi artık kongre turizmi için gelecekler. Bundan sonraki süreçte de gastronomi için gelmeliler…