Televizyon

Tuba Ünsal: Şöhretin yüzde 100 bir bedeli var

NTV ekranlarında yayınlanan Empati programına ünlü oyuncu Tuba Ünsal konuk oldu. Ünsal oyunculuk hakkında "Çok büyük bir ateşten gömlek. Ben nasıl aklımı yitirmeden bugün sağ salim buralara kadar gelebildim şaşırıyorum geçtiğim yolları düşündükçe" dedi.

Ahmet Mümtaz Taylan'ın, NTV ekranlarında yayınlanan Empati programına ünlü oyuncu Tuba Ünsal konuk oldu. Gerçek yaşam öykülerinin paylaşıldığı programda Taylan sordu, Ünsal yaşanmış hikayeler ile empati kurdu.

Ahmet Mümtaz Taylan 'Mehmed: Fetihler Sultanı'nda oynuyorsun. Nasıl gidiyor?' sorusuna şu yanıtı verdi:

'Çok iyi gidiyor. Uzun yıllar sonra bambaşka bir alanda bir iş yapıyorum, ben hiç tarihi bir iş yapmamıştım. Çok heyecanlıyım, keyfim yerinde. Oynadığım karakteri çok seviyorum, işin görkemini çok seviyorum. Çok kısa sürede bu işi hayata geçirdik inanılmaz çok dünyalı bir iş olmuş. Platformda Bizi Seyreden Bulutlar diye bir projemiz var. Mustafa Kara'nın yönettiği ve Akın Aksu'nun yazdığı bir proje. Çok güzel bir iş. Mustafa Bey şu an montajda sürekli yazıyorum merak ediyorum ama hiçbir şey göstermiyor çünkü Cihangir hayatını anlatıyor. Oyuncuların, yazarların ve yönetmenlerin hayatı gerçek haliyle anlatılıyor. Ben mesela oyuncuyu oynamıyorum oyuncunun sevgilisi sanatçı bir kadını oynuyorum. Çok güzel bir iş.'

'OYUNCULUK ÇOK BÜYÜK BİR ATEŞTEN GÖMLEK'
Ahmet Mümtaz Taylan'ın 'Şöhret nedir?' sorusuna Tuba Ünsal, 'Mesleğini yaparken kısa yol sağlayan, iyi yapmanında bir şekilde karşılığının olduğu bir alan. Her oyuncu şöhretli değil, her şöhretli iyi oyuncu değil ama hem iyi bir oyuncuysan istediğin şeylere, yolculuğundaki gideceğin noktaya ulaşmak içinde aslında bir avantaj. Öteki taraftanda çok büyük bir ateşten gömlek. Ben nasıl aklımı yitirmeden bugün sağ salim buralara kadar gelebildim şaşırıyorum geçtiğim yolları düşündükçe. Şöhret değil yaptığın işin sertliği, coğrafyanın kültürün sertliği, kadın olmanın ikincilliği bütün bunların hepsini toparlayıp bir de şöhretten de alırsak içine gömleği de giydirirsek üzerine gerçekten çok zor.' yanıtını verdi.

'ŞÖHRETİN YÜZDE 100 BİR BEDELİ VAR'
Ünsal sözlerine şöyle devam etti:

'Birincisi kameranın önünde her türlü duygunu yaşamak zorundasın bu da çok sağlam bir kişilik gerektiriyor. Büyük konuşmayayım ama beni hiçbir şey yıpratamaz, üzemez ya da üstüme almam oradan verilenleri. Eskiden çok dünyam yıkılırdı, çok üzülürdüm, çok anlatmaya çalışırdım. Anlatmaya çalıştıkça başka türlü bocalıyorsun, insanların eline senin hayatını yargılamakla ilgili altın bir anahtar veriyorsun. Ben çok ortalama bir Türk ailesinin çocuğum, babam çok eziyet çekti, elalem ne derciler ile çok uğraştık. Ben diyemedim ki namusumla işimi, gücümü yapıyorum. Benim üzerime atılan her şeyin tortusu kalırdı, yanlış mı yaptım suçlu muyum diye düşünürdüm. Arkadaşlarım bana der ki Stokholm'un en suçlu insanısın. Şöhretin yüzde 100 bir bedeli var.'

'BASAMAKLARI GÖRMEDİĞİM İÇİN ZORLANDIM'
Ahmet Mümtaz Taylan'ın 'Kariyerin basamakları gerçekten var mı?' sorusuna Tuba Ünsal şu yanıtı verdi:

'Ben basamakları görmediğim için zorlandım galiba çünkü ben rahmetli Tanju Korel beni İzmir'de yarışmada buldu, ertesi gün başrol oynuyordum. Çıktığım reklam filmi bütün ülkede en çok izlenen reklam filmi olmuştu. İnsanlar şey diyor 'Biz çocuktuk, size çok aşıktık'. O yarışma güzellik yarışmasıydı, herkes 17 yaşında gibi davranıyordu ama ben 15 yaşındaydım.'

'FREKANSLARI HAYATIMIN MERKEZİNDE YAŞIYORUM'
Ahmet Mümtaz Taylan'ın 'Sen insanın vücut titreşimi düştüğünde hastalık kaptığını söyleyenlerdensin. Ne demek bu?' sorusuna Tuba Ünsal, 'Bu bir bilim aslında. Her maddenin düşüncenin titreşimi var, frekansı var, bu frekanslardan biz dünyayı algılıyoruz. Ben seninle vakit geçirdikçe senin gibi oluyorum gibi. Şimdi bu prensipten yola çıkarakta düşüncenin de frekansı varsa mutlu olduğun zamanda mutluluğunda bir frekansı var, mutlu frekanslı insanlarla karşılaşıyosun mutlu frekanslı olaylar yaşıyorsun. Frekansları hayatımın merkezinde yaşıyorum' yanıtını verdi.

Oyuncu sözlerine şöyle devam etti:

Çok kötü bir dönemimde o zamanlar çalıştığım bir terapist bana 'Zihnin bunu bitirmezse eğer vücudundan hastalanmaya başlayacaksın.' dedi. Ben gerçekten vücudumdan hastalanmaya başladım. Bu matematiği algıladığım an hayatım değişti. Ben aşk acısı çekerken bir gün kendimi isyan ederken buldum. Sonra tasavvuf hocama dedim ki 'Ben çok acı çekiyorum, hiç çekmemesi gereken insan ben, neden ömrüm bitmiş gibi yaşıyorum bu aşk acısını?' Bana cevap olarak dedi ki 'Rabbim yanına yaklaştırmak istediği kullarının kalbine ilk önce dünyevi aşk acısı verirmiş. Buradan geçenler tekamülde yükselirmiş.' Bu benim hayatımı o kadar güzel etkiledi ki ben o aşk acısından kurtulmak için bir sürü şeye başvurdum. Bunları yaptıkça kendime saygım arttı. Kendime saygım arttıkça aşk acısından kurtuldum. Sonrasında çok güzel ödüllerini topladığım sürece girdim.' (NTV)