Ülkemizde yargı sürecinin genelde çok uzun olduğu herkesçe kabullenilmektedir. Basit ticari davaların sonucunun alınması 10-12 yıl alabilmektedir.’¶ Ceza davalarınında yine yıllarca sürüncemede kaldığı bir başka gerçek.Asliye Hukuk Mahkemelerinde bu süreç biraz kısa ama sadra şifa değil. Büyük gecikmeler, icra mahkemelerinde olmakta, hatta bu mahkemeler açıktan kesinleşmiş Yargıtay kararlarını hiçe saymaktadırlar. Öyle vak’’alar varki, abuk subuk mazeretleri dikkate alıp kesinleşmiş dosyaların yeniden açılmasına yol açmaktadırlar. Bunun böyle gitmeyeceği ve AB standardına girmemiz isteneceği gün zoraki bir değişiklik göreceğiz.Geçmişte bir Yargıtay Başkanı, bizim hakimlerimiz vicdan ile cüzdan arasında sıkışık demişti. Birçok kişi, sıkışanların çoğunun maalesef icra hakimleri olduğu söylemektedir.
Yine Ülkemizdeki hukuk camiasının etik kurallarının oluşmadığı bilinen bir gerçek. Öyle davalar varki bir ayda bitiriliyor, ayni dava bir başka mahkemede yıllarca sürebiliyor. Hiç kimse hakimin ne kadar iş yaptığı, doğru karar verip vermediği, dosyalarını neden uzattığı ve sürüncemede bıraktığını soramıyor.Bir istatistik tutuluyor ama kıdem almada kullanılıyor.
İşin kolayına kaçıp, dosya adedi fazla deyip işin içinden sıyrılıyoruz. Bu uzamalardan ötürü Allah kimseyi mahkeme kapılarına düşürmesin diye bir söylem doğmuş.
Bir düşünürümüz, en büyük eksikliğimiz, hakimlerin dosyaları okumadığı, işin kolayına kaçıp, bilirkişiye gönderdiği, bunun sonucunda bilirkişiye ulaşma eğilimi, sürenin uzamasına yol açmaktadır demektedir.Evet, bir çok dosya bilirkişilik değil, sadece dosyayı okuyup, tarafları dinlemesi yeterli. Kararı bir celsede bilemediniz iki celsede alması mümkün. Geçmişte benim Sayın Demirel ile bir frotmanım olmuştu, hakim iki celsede davayı karara bağladı. Hoş bu hız içinde kendisinin Yargıtay a üye yapılacağı sözün bir etkisi vardı ama olunca da oluyormuş. Davayı karara bağladıktan sonrada bu hızlı hakimimiz Yargıtay a üye yapıldı.
Bana göre milletleri, toplumları bir arada tutan, ortak inanç ve kurulmuş bulunan adil yargı sistemidir.Yargının inanırlılığını yitirmesi, ortak inancın zayıflaması sonucu o toplum ayakta kalamaz . Ülkemizi bekleyen en büyük tehlike budur.
Yukarıda yargı sürecinin uzunluğundan bahsettim, bu uzunluk yetmiyor imiş gibi , araya istinaf mahkemeleri getirilmek isteniyor. Buda yetmez, Anayasa Mahkemesi bir süper temyiz makamı olarak çalışacağına göre, siz düşünün artık davalar 30-40 yıl alma eğilimine girince toplumda neler olabileceğini. Dava süresinin kısaltılmasını bir öncelik olarak önümüze koymaz isek, toplumu bir arada tutmak zor olur endişesini taşıyorum. Sistemi yeniden tasarlarken davanın azami üç oturumda bitirilmesi öngörülmelidir. Bunu başaran bir çok gelişmiş ülke var. Neden onların tecrübelerinden yararlanmayalım?