İşin suyu çıktı…
Gençlerbirliği – Yılmaz Vural skandalının ardından, son çarpıcı örnek Güney'in önemli futbol ekolu, Süper Lig ekibi, Mersin İdman Yurdu'ndan.
'Teknik direktör Bülent Korkmaz'ın sözleşmesinin tek taraflı feshedilmesinin ardından göreve gelen Hakan Kutlu 1, Nurullah Sağlam ise 2 gün sonra istifa etti...'
Avrupa'nın 'marka' liglerinden Spor Toto Süper Lig… Elin oğlu 10 yılda bir teknik adam değiştirmeye çekiniyor. Süper Lig'de süper hızlı değişim, yeni bir rekor… 10 günde üç teknik adam…
Mersin İdman Yurdu ya da X İdman Ocağı… Takım önemli değil. Sistemi sorgulamak adına konunun diğer ayrıntılara göz atmakta yarar var.
Sezon başından bu yana transfer yasağını kaldıramayan, görevi üç gün sonra bırakacak olan yönetim faturayı, Bülent Korkmaz'a kesiyor. Sanki kulüp güllük gülistanlık, kendileri her şeyi dört dörtlük eline saymışlar gibi kovuyorlar adamı.
Kovdukları adam Türk Futbol Tarihi'nin en önemli kariyerine sahip. 2000 yılında UEFA Kupası'nı, ardından Süper Kupa'yı kaldırmış tek kaptan, 29 kupa ile dünyanın en çok kupa kazanan Türk futbolcusu, A Milli Takım'da 100 kez Ulusal formayı kuşanan ilk futbolcu, Galatasaray tarihinde 18 sezon ile A takımda en uzun süre kalan isim ve bu köşenin yarısını kaplayacak diğer başarı istatistikleri…
Teknik adamlık kariyerinde ise Bursa ve Gençlerbirliği dışında karnesi sağlam. Örneğin, Galatasaray… 15 maç (7 galibiyet‚ 4 beraberlik‚ 4 mağlubiyet) % 55.8 galibiyet yüzdesi. Azerbaycan'ın Bakü takımını dipten alıyor zirveye oynatıyor, Kupada yarıfinale çıkıyor.
Mersin'de ne yapıyor?
İdman boykotları arasında, geleceğinden umut kesmiş, zorlukların pençesine düşmüş, futbolcuları güdülüyor, sahaya sürüyor. Yetmiyor, ligde yarım puana, kupa da beş kuruşa muhtaçken, yaşama tutunmaya çalışan, azraile çalım atan, lenf kanserini yenen genç öğrencisini gözünü kırpmadan sahaya sürüyor.
Güney ekibinin yönetimini tanımam. Ancak şundan eminim ki o yönetimdekiler değil, yedi sülaleleri bir araya gelse, böyle bir kariyeri düşlerinde dahi göremezler, böyle bir futbol yetkinliğine ulaşamazlar. Ama beyler 'kovuldun' diyor, bilet kesiliyor. Kimse bir şey yapamıyor.
Durun teknik rezalet bununla da bitmiyor. Göreve yeni teknik adam Hakan Kutlu geliyor. Antalya Kampı'nda bir gün idmana çıkıyor. Eski başkan; 'Yönetim Kurulu'ndaki arkadaşların aldığı karar benim haberim yok' diyor. Onurlu adam anında istifa ediyor, görevi bir gün sürüyor. Yeni yönetim… Ardından teknik adam Nurullah Sağlam çağrılıyor. Kupada Buca maçına çıkamıyor, daha lisansı bile çıkmadan iki günlük görevini bırakıyor.
Bir kez daha altını çizelim, derdimiz Mersin İdman Yurdu değil… X- Spor, Y- İdman Yurdu ya da Z- Gençlik… Avrupa'nın marka değeri en yüksek 5-6 lig arasında gösterilen futbolumuzun en üst arenasının durumu bu. Sistem bir altta, hatta zemin katında da, üç aşağı- beş yukarı aynı işliyor.
Bülent Korkmaz, örneği önceki yazımda da (Arda Turan…) değindiğim gibi Bakan Suat Kılıç'ın da katılmadığı nokta; 'Adamın kariyeri var. Üç günde – beş günde göndermek doğru değil. Başarının anahtarı istikrar'…
Ama Federasyon Başkanı ne diyor:
'Yönetici seçilerek buraya geldi. Sorumlulukları var. İstediği kadar antrenör değiştirmek, en doğal hakkı' Bu kadar ucuz ve basit yani…
Diyelim ki, Bakan yerine Başkan haklı. Hangi ölçütlere göre teknik adam belirleniyor?
Başarı, kariyer, hedefler, uzun vade, kulübün yapısına uygunluk, kulüp kültürü, ekonomik durum, transfer bütçesi, takımın yaş durumu, oyuncuların karakteri…
Değil. Ben söyleyeyim;
Önce kendilerine ulaşan kardeşleri geri çevirmeyen 'ağır abi'lerin öğütleri… Ardından politikacıların, eski ya da faal bürokratların önerdikleri… Kadroyu baştan aşağı değiştirip, takımı dipsiz borç kuyusuna salmaktan çekinmeyen, kulübün geleceğini değil, salt tatlı komisyonlarını düşünen futbol simsarlarının (bu işi hakkıyla yapan yasal menajerlere sözümüz meclisten dışarı) kulaklara fısıldadıkları… Ya da medya baronlarıyla yakınlık kurup, kah futbol yorumcusu, kah teknik adam olarak görüntü veren, kendi icraatlarına bakmadan, meslektaşlarına çamur atan, şanslı azınlık… Ve dahi kaleyi içten fethedip, taraftara şirin görünen uyanıklar …
Süper Lig'i geçtik, PTT bile antrenör değirmeni haline geldi. Teknik adamını değiştirmeyen iki yönetim kaldı.
Helal olsun onlara! Tüm bu çelişki yığını arasında, kendi ilkelerinden ödün vermeyen, planını programını değiştirmeyen, hangi kesimden gelirse gelsin, her türlü dalgaya karşı dimdik duran, teknik adamı üç – beş puana, tribün sataşmasına yem etmeyen, Altınordu ve Göztepe yönetimine…Amatöre düşme riskine karşın çocuklarının başındaki kendi öz evladına güvenen Altaylı idarecilere ve aynı kafadakilere…
Türk Futbolu adına da yuh olsun! Bu 'teknik rezalet'e sessiz kalanlara ve alet olanlara…