Halkın siyasete, siyasetçilere ve siyasi partilere güvenmediği bir ülkede insanların apolitik olmaları maalesef kaçınılmazdır’… ’¶
Ve bilmeliyiz ki milletin siyasetten uzaklaşması, demokratik ülkeler için son derece tehlikeli ve sakıncalıdır’…
Geçmişte yıkılan, yok olan devletlere baktığımızda, yıkılma sebeplerinin başlıca nedenlerinin milletin siyasetten uzaklaşıp devekuşu gibi kafalarını kuma gömüp, sorunlara karşı üç maymunu oynaması, ahlaki çöküntü içinde olması, ekonomik olumsuzlukların payının olması ve elbette en büyük etkenin de siyasi yozlaşma olduğunu çok rahat gözlemleyebiliriz.
Tıpkı Osmanlının çöküşünde olduğu gibi’…
Bunları düşünürken geçen hafta içerisinde Kılıçdaroğlu’’nun Foça’’da katılmış olduğu ’‘’’Siyasette Ahlak ’‘’’ isimli konferansı anımsadım.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konferansta ne diyordu;
’“Başbakan, Kürt açılımıyla ilgili açıklama yapıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir başbakan beğenmediği eleştiriler karşısında ’’namussuz’’ ve ’’alçak’’ sözcüğünü kullanamaz. Kullandığı andan itibaren RTÜK’’e görev düşüyor. Başbakan ekrana çıktığı zaman, oraya 18 yaş üstü logosu koyması lazım. Bir başbakan her şeyden önce haddini bilmeli, eleştirilere katlanmalı. Siz iktidarsınız, belden aşağı yanıt doğru değil’’’’
Çok doğru. Bir ülkenin hele hele Türkiye Cumhuriyetinin en tepesindeki ismin, diline hakim olması gerekli. Olamıyorsa da TV’’lerde ya +18 işaret olmalı ya da BİİPLENMESİ lazım.
Ben Sayın Kılıçdaroğlu’’nu siyasette ki dik duruşu, dürüstlüğü, doğru sözlülüğü, tok gözlülüğü, şeffaflığı, özel hayatındaki mütevazılığı ve sakinliğiyle, Türk Siyasetine Sayın kelimesini kazandıran rahmetli Bülent Ecevit’’e ve rahmetli Erdal İnönü’’ye çok benzetiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu’’nun da ifade ettiği gibi siyasette ahlak gerçekten çok önemli.
Fakat ben şu an iktidar olan AKP hükümeti’’nde bu ahlakı pek göremiyorum.
Neden mi?
İşte Başbakanımızın geçmişte söylediği ve internetten derlediğim bazı vecizeleri;
CHP 33 kez Anayasa mahkemesinin kapısına gitti. Cumhuriyet tarihinde böyle bir siyasi parti yok. Yatıyor kalkıyor Anayasa mahkemesi'nin kapısında. Herhalde Anayasa Mahkemesi de bıkmıştır. Bunların siyaset anlayışı kriz. Biz 81 vilayetimizi hizmetlerle eserlerle donatırken, muhalefet Ankara'da engel çıkarmanın gayreti içinde. Biz hakkı haklıyı savunurken, muhalefet istismar siyasetinin peşinde, yapılan iş bu.
Başbakan bakın daha neler diyor:
Atatürkçüyüz" diyorlar. Atatürk kalksa bunların hepsini mezara gömer.
Ah ahh, hepimiz Mustafa Kemal’’in yattığı yerden kalktığında kimleri mezara gömeceğini çok iyi biliyoruz ya’… Neyse.
Ben, Başbakanımızın ve AKP Hükümeti’’nin gafları mı yoksa dil sürçmelerimi olduğuna siz okurların karar vermesini düşünerek kaldığım yerden sıralamaya devam edeyim.
- 28 Kasım 2004: (Erzurum'da bir çiftçiye) "Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak?"
- 4 Ağustos 2006: (TMO'nun fındık alımı yapmasıyla ilgili) Bu işi anlayan da konuşuyor, anlamayan da; davulcu da konuşuyor, zurnacı da.
- 11 Temmuz 2006: (Yasin el Kadı haberleri ile ilgili) Biz bunların derdini biliyoruz. "Ben sabırlı gidiyorum. Açık ve net söylüyorum; vakti geldiğinde kesinlikle açıklayacaklarım, inanıyorum ki o zaman milletimi çok daha rahatlatacak, ama onları da hoplatacaktır".
- 11 Şubat 2006: ('Anamızı ağlattınız' diyen çiftçiye) "Artistlik yapma lan. Ananı da al git".
- 5 Şubat 2006: (İmam hatiplerle ilgili) Dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakıyorsunuz, yüzde 70'i meslek liseli. Bizde ise meslek liselerine geçiş yok, geçit de yok. Yüzde 30'un yüzde 3'ü imam hatip. Hani büyütüyorlar ya, hani hepsi imam hatip anasını satayım. Yüzde 27'si diğerleri, etmeyin ya.
- 5 Şubat 2006: (İmam hatiplerle ilgili) Dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakıyorsunuz, yüzde 70'i meslek liseli. Bizde ise meslek liselerine geçiş yok, geçit de yok. Yüzde 30'un yüzde 3'ü imam hatip. Hani büyütüyorlar ya, hani hepsi imam hatip anasını satayım. Yüzde 27'si diğerleri, etmeyin ya.
- 29 Ocak 2006: ( Erdoğan İstanbul'da katıldığı bir toplantıda, mal varlığını grup toplantısında açıklayacağını söyleyerek, daha sonra kendini yalanlayıp basını "akla hayale gelmeyecek sansasyonel haberler" yapmakla suçladı), "Hakikaten cımbızlama yapmadan aynen yayımlayacaksanız söyleyeyim. Nedir o?Ben dün orada 'Mal varlığımı açıklayacağım' demedim. Ama bakın bugün gazetelerde, mal varlığımı açıklayacağım ilan ediliyor. Salı gününe kadar ellerinde çelik çomak var"
- 25 Ekim 2005: ( Deniz Baykal 'a) "Adam okusa, nelerin pazarlanacağını bilir. Ama marketinde nelerin olduğunu bilmediği için konuyu kendi dünyasına götürüyor".
- 24 Eylül 2005: (YÖK Başkanı'nı eleştirirken kafasını göstererek) "Burası basmıyor.
Hayatta iki koyun gütmediği ve hayatı yaşamadığı için bunu kavrayamıyor".
Ve AKP Hükümetinden İnciler diye kısa başlık altında toparlarsak eğer;
- Askerlik yan gelip yatma yeri değildir!
- Ananı da al git!
- Ananı da al git!
- Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim!
- Gavur İzmir!
- Burası Sakatatçı değil!
- Din birleştirici çimentodur!
- Türbanda söz hakkı ulemanındır!
- Nakil ilmühaberiyle İstanbul'a girilmelidir!
- Senin oğlun da işsiz kalsın, otur!
- Gavur İzmir!
- Burası Sakatatçı değil!
- Din birleştirici çimentodur!
- Türbanda söz hakkı ulemanındır!
- Nakil ilmühaberiyle İstanbul'a girilmelidir!
- Senin oğlun da işsiz kalsın, otur!
- Üç çocuk yapın!
Ve atlamış olduğum daha bir sürü kelam.
Ha bir de, geçen gün haberlerde gözüme ilişen en son incilerinden birisi;
Ankara’’nın Çankaya ilçesinde yaşayan bir vatandaşın yollarının asfaltlanmamasından şikayetçi olması üzerine Başbakan'ın cevabı;
''Gidin Çankaya Belediyesi'nin önünde oturun'' oldu.
Eğer bilmiyorsanız söyleyeyim, Çankaya İlçesi Ankara’’nın değil Uganda’’nın bir ilçesidir.
İlahi vatandaş sende Uganda’’nın CHP’’li İlçesi Çankaya’’da değil de, Ankara’’nın AKP’’li Belediyesi sınırlarında otursaydın ya.
Bu arada AKP Hükümeti Kürt Açılımıyla uğraşacağına önce memlekette oluşturdukları senden benden siyasi ayrımı bitirip, Tüm Türkiye’’nin hizmetinde olmaları gerektiğini hatırlamalı.
Kabardıkça kabarıyorlar ya hadi hayırlısı bakalım
Bu arada kabarma dedim de’…
Ben küçük bir kızken komşumuzun hindilerinin karşısına geçip rahmetli annemim bütün kızmalarına ve sen çok yaramaz bir çocuksun serzenişlerine rağmen ’‘’’ Kabaramazsın Kel Fatma Annen Güzel Sen Çirkin’’’’ diye seslenirken onların gulu gulu sesleri arasında kabarışlarını ve kesilmeye giderlerken ki hallerini hatırladım.
Hay Allah birden nerden aklıma geldiyse’…