Tavşan atlet Binali

Uzun bir bayram tatili sonrası her şey pek kaldığı yerden devam etmeyecek; sadece tatilin değil sıcak bir yaz mevsiminin rehavetinden de kurtulup, siyaset zemininde daha hareketli günler yaşayacağız sanki. Yaz boyunca yaşananların, söylenenlerin, beklenenlerin somutlaşmaya başladığı bir sürece giriyoruz kanımca.
Özellikle yerel yönetimler ve önümüzdeki yerel seçimler açısından böyle bir süreç başlıyor. Aziz Kocaoğlu'nun kendi adaylığı ile ilgili sarf ettiği sözler belli hafızalara iyi kazındı. Bu söylemin hemen ardından hızlı çıkışlarla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilgili eleştirilerin öne çıktığı toplantı ve sıklaşan demeçlere tanık olduk. İlçe belediyeleri kendileri açsından ayrı bir siyaset zemini oluşturdular. Bu gibi çoğaltacağımız örnekler, yeni MYK'sında İzmirli yüzlerin değiştiği CHP cephesi açısından yaz boyunca yaşanan gelişmelerdi.
Son genel seçimlerde, iki bakanını liste başları şeklinde İzmir den aday göstererek var gücüyle İzmir'e odaklanan Ak Parti cephesinde ise aynı gayretin sözünü ettiğim iki bakanı üzerinden devam ettiğini görüyoruz yine. Ankara, İstanbul ve Kayseri gibi illerimize baktığımızda İzmir'in eşit muamele gördüğünü söyleyemiyorum. Buna rağmen yerel yönetim ayağını başarısız göstererek (kusur ve eksikliklerini teslim ederek söylüyorum) İzmir için yapılanları Ak Parti Hükümeti'nin üzerinden bir ekstra gibi sunma taktiği devam ediyor. Ne için? Elbette ilk yerel seçimlerdeki İzmir iktidarı için.
CHP dalgalanırken Ak Parti bu ince hesapların peşinde. Genel seçimlerdeki taktik ilk yerel seçimde de benzer şekilde kendini gösterecektir. AkParti'nin iki bakanı İzmir yerelinde hep gündemde tutulacak ve ikisinin de Büyükşehir ilgisi son ana kadar devam edecek. Metronun iyice yumuşak karın haline dönüşmesiyle özellikle ulaşım konusunda her alanda öne çıkmak daha kolay olacak. Bu iki ilgili bakan, AkParti'nin yerel seçimde de ağırlık merkezi olacak ama Ulaştırma Bakanı'nı biraz daha önde göreceğiz. Zira uzun süredir kültür ve turizmle ilgili, Sayın Kocaoğlu'nun ve CHP'li belediyelerin çalışmalarının önüne geçmek çok kolay olmayabilir. Ayrıca biraz daha geride kalan ismin yıpratılması da önlenebilir haliyle.
Hal böyle olunca Başbakan'ın belediyecilik döneminden beri yanından ayırmadığı ve ekibinin vazgeçilmeyen unsuru yerine son bir atakla İzmir'de daha fazla hükümeti temsil eden ve öne çıkan, muhafazakar yönü belirgin bakanı değil, sosyal demokrat geçmişli, daha çağdaş ve İzmir'e sunumu daha kolay olan Turizm Bakanı, Ak Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olacaktır diye düşünüyorum.
Bence Ak Parti'nin taktiği bu kadar açıkken, CHP yerel yönetimler içindeki dalgalanmalarını bir an önce durdurmalı ve ilk yerel seçim için stratejisini ortaya koyarak kadrolarını da buna göre oluşturmalıdır. İzmir'de CHP, kendisine yakın sivil örgütlenmelerle diyaloglarını artırmalı ve bu avantajdan mutlaka yararlanmalıdır. Daha önemlisi, genel seçimlerde ortaya koyamadığı, önseçimle aday belirme yöntemini yerel seçimlerde uygulamak için geç kalmamalı, şu an bol gibi görünen ve hemen tükeniveren zamanı hoyratça harcamamalıdır.
Zaman gösterecek her şeyi de 'vah, tüh' demesek bari.