Tatlı ve sevgili şehrinden çok uzakta değil

O'nun sesindeki Ege kokusunu ancak büyüyüp de aklım başıma geldiğimde algılayabilmiştim. 'İzmir'i neden seversiniz?' sorusunun önemli yanıtlarından biriydi aynı zamanda ve bu kentin sesli tarihi yazılacaksa ona da birkaç sayfa ayırma zorunluluğu vardı… Sözünü ettiğimiz kişi yoksul bir İzmirli Sefarad Yahudisi çocuğu olarak dünyaya gelen ve İzmir'de doğup da 'evrensel başarıyı yakalamış' bir kişi olarak hala alkışladığımız Dario Moreno… Şöyle bir baktığımızda geride kalan 20. yüzyılda evrensel başarıyı yakalamış kaç İzmirli vardır ki? Ekrem Akurgal, Halikarnas Balıkçısı, Ahmed Adnan Saygun ve Dario Moreno … Beşinci ismi bulmakta zorlanıyorum açıkçası…

Aslında Mehmet Karabel abimiz yazar diye bekledim dün. Çünkü 3 Nisan onun doğum günü idi ve 47 yaşındayken 1 Aralık 1968 tarihinde Yeşilköy Havalimanı'nda geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını yitirmişti. Öldüğünde sadece İzmirliler değil, Akdeniz'in bir çok ülkesinde yas tutuldu. Kendisi bazı 'yazarların' ifade ettiği gibi Levanten değil, Portekiz kökenli bir Yahudi idi. 3 Nisan 1921 tarihinde Mezarlıkbaşı'ndaki yoksul yahudhanelerden (aile evlerinden) birinde Davi Arugente (Yani İspanyolca gümüşi demek) adıyla doğmuştu.

O dönemde İzmir Musevileri'nin çoğunluğu yoksuldu ve 12 aile bir evde, bir aile evinde yaşardı.Babası bir çok yoksul yahudiden farklı olarak sürekli bir 'memuriyet' bulmuştu. Bir Fransız şirketi olan İzmir-Kasaba Temdidi Demiryolu Hattı'nda çalışıyordu ama baba Arugente talihsiz bir cinayete kurban gidince, annesi Roza, 'Ben ona bakamayacağım' demiş, Nido De Guerfanos denilen daha sonraları Allians mektebi olacak olan yetimhaneye vermişti küçük David'i…

Cumhuriyetin ilanı sonrasında hızla gelişen İzmir'de yeni yönetimin yurttaşların tümüne büyük katkısı olmaya başlamıştı. İlkokulu İzmir'de bitiren David'i bir süre sonra annesi yeniden yanına alacaktır. Ölümünden sonra Hayat Mecmuası yakınlarını İzmir'de ararken Alber Dinar adlı İzmirli iş adamının Dario Moreno'nun en yakın arkadaşı olduğunu öğrenir. Bundan sonrasını Alber Dinar şöyle anlatır: Bir yandan orta-okula devam eden Dario Moreno, bir yandan da hayat gailesine düşmüştü.

Düzenli bir işi yoktu, ayak hizmetleri, getir-götür işleri yapıyordu. İzmir'in ünlü avukatları o zamanlar Kardıçalı Hanı'nda büro tutardı. Hemen karşıdaki Bahçeliler Hanı, Adliye binası olduğu için avukatlar yakındaki Kardıçalı'nı tercih ederlerdi. Avukatların yanında çalışırken, 'gözü açılmaya' başlar Dario'nun. İşleri kolayca bitirmesi ile haftalığı yüksek bir 'katiplik' bulur Dario… Artık biriktirdiği para ile kendisine elbise alabiliyor, onun bunun eskisi ile geçinmiyordu, bu arada geceleri Milli Kütüphane'ye gidip Fransızca çalışıyordu. Dario, kısa zamanda Fransızca'yı öğrenir. Bu arada eline geçen paralarla kendine bir de buzuki alır. Artık sokak aralarında Napoliten şarkılar söylemeye başlar. Bu arada ünlü Türk Çiftetellisi'ni Yahudilerin yüzyıllardır İzmir'de yaşattığı Ladino dilinde, egzotik ve romantik bir tarzda yorumluyordu.

Aynı dönemde Yahudi gençlerinin 12 yaş töreni Bar-Mitzva törenlerinde şarkılar söylemeye başlar, 17-18 yaşlarına geldiğinde, semtinde ve İzmir'de tanınmaya başlamış, düğün ve benzeri etkinliklerde elinde mikrofon boy gösteriyordu. İlk konserini Konak Vapur İskelesi'nin üzerindeki gazinoda verdi. Dario biraz eline para geçince annesi ile birlikte Asansör semtine taşındı. 20 yaşına gelince piyade olarak askere alındı. Acemi eğitimi sonrasında Akhisar Orduevi Caz Orkestrası'nda solistlik yaptı.

Askerlik bitince soluğu İstanbul'da aldı. Fenerbahçe Belvü Gazinosu'nun sahnesine çıktı. Bu arada Ankara'daki Bomonti Gazinosu onu iki gece için Ankara'ya çağıracak ve iki Gün için gittiği Ankara'da iki yıl çalışacaktır… Ankara'dan sonra Dario'ya İstanbul kapıları açılır. İstanbul'dan sonra da Atina'dan davet alır. Ama ancak bir yıl sonra Atina'ya giden Dario orada çalışarak bir uçak bileti parası biriktirir. Paris'eki bir besteciye telgraf çeker, kendisini karşılamalarını ister ve atlayıp uçağı Paris'e gider. Fransa'da Cannes'daki Palm Beach Oteli'nde şarkılar söyler. Daha sonra Paris'e geçen Dario Perto Del Sol Müzikholü'nde sahneye çıkar. Paris'teki ilk yıllar başarısızlık yıllarıdır. Almanya'daki Amerikan kulüplerinde bir süre şarkı söyledikten sonra Fransa'da ilk kez 'Jezabel' şarkısı ile olağanüstü bir başarı elde etti. Daha sonraları Kalipsolara ünlendi. 'Adieu Lisbon' ve 'Cou Courou Cou Cou' en sevilen şarkıları oldu. Bu sırada Türkiye'de de yeniden tanındı ve Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu şarkılarına Türkçe söz yazdılar.

Müzik çalışmaları yanında Dario Moreno 45 filmde rol aldı. 'Le Salaire de la peur' (Dehşet Yolcuları) ilk filmidir. 'Oeil Pour Oeil' (Göze Göz) adlı filmi ile Fransa'da En İyi Yardımcı Aktör ödülünü aldı. Briğitte Bardot ile 'Oh Que Mambo' (Come and dance with me) filminde oynayan Moreno, Eddie Constatine ile serüven filmlerinde rol aldı. Ünlü sanatçı Jacques Brel ile Don Kişot Müzikalinde oynadı.

Arkadaşı Alber Dinar'ın, Çocukluğunda bardağı bir kuruşa su sattığını söylediği Moreno büyük bir servet yapmaya başlamıştır… Brezilya'da bir çiftlik, Paris'te görkemli bir dairesi vardır. Her yıl Rio De Jenario Karnavalına gider. Yine her yıl 16 ülkeyi içine alan büyük bir turneye çıkar. Döneminde, Fransa'da Jean Marais'ten sonra en zengin gardroba sahip ve şık giyinen erkek olarak bilinir.

Jacques Brel ile aynı sahnede (L'Homme de la Mancha) Jacques Brel'in yazıp sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı Don Kişot adlı müzikalde Dario, Sancho Panca rolünü üstlendi.

Bu rolü ilk kez 4 Ekim 1968'de oynayan Dairo Moreno dünya turnesine hazırlanırken İstanbul'da hayatını yitirdi.

VASİYET

İzmir, tatlı ve sevgili şehrim
Bir gün şayet senden uzakta ölürsem
Beni sana getirsinler
Fakat mezarıma götürülürken
'Öldü' demesinler, 'Uyuyor' desinler
Tatlı İzmirim…


Annesine İzmir'deki Yahudi dostları şiiri anımsatıp, 'Bu onun vasiyetidir, mutlaka İzmir'e gömelim' dedilerse de yaşlı hanım çoktan Tel Aviv'de kurduğu yaşamını örnek göstererek, 'Ben oğlumun mezarını ziyaret etmek isterim' diyerek cenazeyi İsrail'e götürdüler. Dario'nun vasiyeti gerçekleşmedi.

Ama İzmirliler onu unutmuyorlar Asansör'deki sokağın girişindeki heykeline bakıp anıyorlar…Ve ben ne zaman binsem Körfez'deki Dario Moreno isimli tekneye, 'her akşam vokta rakı ve şarap' diye başlıyorum mırıldanmaya…