Geçtiğimiz günlerde 15 Ekim 2016 günü İzmir-Ödemiş'te Başbakan Binali Yıldırım 'Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli' ni açıkladı.
Yapılan açıklamalara göre model;hangi ürün hangi havzada daha verimli üretiliyorsa orada desteklenmesine temeline dayanıyor. Kısaca verimlilik ölçütüne göre destek verilecek. Şimdiye değin ise tarımsal destekler,ürün temeline göre veriliyordu. Amacı ise ülke genelinde tarımsal üretim planlaması yapmak.
Başbakan Binali Yıldırım'ın yapmış olduğu konuşmasını şöyle özetlemek olası:
- 941 havzada 19 tane ürün desteklenecek. Yem bitkileri desteği 941 havzanın her tarafında verilecek. Her yerde hayvancılık yapıldığı için yem bitkisine ihtiyaç var.
- Piyasadaki fiyat dalgalanmalarını asgariye düşürülecek ve böylece çiftçi emeğinin karşılığını alacak ve fiyat istikrarı sağlanacak.Bu amaçla piyasa düzenini sağlamak için TMO'yu etkin bir şekilde kullanılacak ve ESK, süt fiyatlarına müdahale edecek.
- Desteklemeler yılda ekim ve hasat zamanı olmak üzere 2 sefer verilecek.
- Gübrede indirim sayesinde üreticinin yükünü hafiflettik. Çiftçinin kullandığı mazotun yarısı kendinden, yarısı bizden olacak.
- Hayvancılıktaki yerli üretim desteklenecek. Damızcılıkta dışa bağımlılığa son vermek için 22 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık üretim merkezleri kurulacak ve girişimcilere yüzde 50 destek verilecek.
- 25 ilde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturulacak. Meralar, hayvancılık yapmak isteyenlere ıslah yapma koşuluyla cüzi paralarla kiraya verilecek.
- Arazi toplulaştırma ve sulama tek bakanlıkta toplanacak.
Tarımda havza temelli modeli,üretimin desteklenmesi üzerine kimi olumlu öneriler getiriyor.Bununla birlikte birkaç konu üzerinde durmak gerekiyor.
- Bunlardan birincisi şu;damızlık üretim merkezleri için yeni girişimcilerin çiftlik kurmaları yerine devletin Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış eski adıyla 'Devlet Üretme Çiftlikleri',yeni adıyla 'Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü''ne bağlı Tarım İşletmeleri var.Bunlar neden kullanılmıyor?
- İkincisi meraların tahsisi konusu.Meraların tahsisi,doğrudan meraları kullanan köylülere denetimli olarak tahsis edilmeli.Çünkü yıllardan beri kullananlar onlar.Böyle yapılmazsa kimi sorunlar çıkabilir.
Diğer yandan çiftçinin örgütlenmesi başta olmak üzere yeni yaklaşımların da ele alınması gerekiyor.Başlıcaları şunlar;
- Tarımsal Desteklemeler Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere verilmeli.
Türkiye'de, küçük ve orta ölçekli işletmeler, tarımsal işletmelerin hala büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlar. Tarımsal nüfusu istihdam ettikleri için de toplumsal yanı olan işletmelerdir. Bu nedenle tarımsal desteklemeler, bunlara yönelmeli. Tarımsal destekler GSMH'nın enaz yüzde 2'si olmalı. Tarımsal Destekleme Kurumu kurulmalı ve Tarımsal Destekleme Çerçeve Kanunu ivedilikle çıkarılmalı.
- Tarımsal Desteklemeler Kooperatifleşmeyle Birlikte sağlanmalı.
Üretici ile tüketici arasında var olan pazarlama kanalı kooperatifleşmeyle kısaltılmalı.Avrupa Birliği ülkelerinde bunun yolu kooperatifleşmeden geçmiş durumda.Tarımsal ürünlerin neredeyse % 100'ünü kooperatifler tüketiciler pazarlıyorlar.Türkiye'de bu oran iyimser bir rakamla % 3-4'ü bulmuyor. Kooperatifleşmeyi desteklemek için; üst örgütlenmesini tamamlamış tarımsal kalkınma kooperatiflerinden kurumlar vergisi, KDV ve ÖTV alınmayarak kooperatifleşme desteklenmeli. Tarım Kredi Kooperatifleri'nin çiftçinin ihtiyaçlarını karşılar duruma gelmeleri amaçlanmalı ve bu amaçla Kooperatifler Bankası kurulmalı.
Üreticiyi korumak amacıyla kooperatifleşme ile birlikte 'Sertifikalı Depoculuk ve Depo Makbuzu Sistemi' geliştirilmeli. Şimdiki durumda pazar fiyatı çok az sayıda gıda şirketi ile AVM'lerin denetiminde,daha doğrusu insafındadır.
- Özelleştirilen Tarımsal Kit'ler yeniden kamulaştırılmalı.