Meşhur bir atasözümüz vardır; 'Misafir misafiri istemezmiş. Evsahibi hiçbirini istemezmiş'. Son günlerde, özellikle sosyal medyada, 'Suriyelileri istemezüüük' nidaları yükseleli beri, aklıma bu atasözü düştü... Doğrusu insan merak ediyor. Suriyelileri 'misafir' gibi gören zihniyet sahipleri, kendilerini evsahibi mi sanıyor? Bir kere, hiç kimse ya da hiç bir varlık yeryüzünde hiç bir yerin sahibi değil. Neyse ki insan ve canlı bir varlık olarak, hepimizin 'asgari ortak paydası' şimdilik 'ölümlü olmak gerçeği'.
Ayrıca, Anadolu topraklarında yaşayan kavimlerin büyük bir kısmı, bu topraklara, başka topraklardan göçen toplulukların torunlarıdır. Türkmenler Anadolu'ya Orta Asya'dan göç ettiler. Rumeli ve Balkanlar'dan göç edenlerin bir kısmı bugün hala hayattadır... Kendileri savaş ya da içsavaş kurbanı olup Anadolu topraklarına sığınan ve burada kendilerine bir yuva kuranlar dahi neredeyse bu gerçeği unutmuş durumdalar. 'Suriyelileri istemezükciler' bütün bunları ya unutmuş ya da geçmişin bu acı hatıralarını görmezlikten gelerek, hep bir ağızdan bağırıyorlar: 'Misafir, misafirliğini bilsin. Suriyeliler kendi vatanlarına dönsünler'... Neden Suriyelileri istemiyorsunuz diye sorduğunuzda yanıtları çarçabucak hazır: 'Bizim ekonomik gücümüz onları beslemeye yetmez. Türkiye'nin kendi sorunları kendisine yeter, bir de onların sorunlarıyla uğraşamayız'.
Oysa Türkiye ve Suriye sınırındaki komşu ülkelere sığınan Suriyeli mültecilerin yüzde yetmişbeşini, kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. 2011 yılında içsavaş çıkıncaya dek, Suriyeliler Türkiye ve diğer komşu ülkelerin sınırına, dillerini bilmedikleri bir ülkenin kamplarında ya da sokaklarında yarı aç yarı tok yaşamak için yığılmıyorlardı... Onların da bir yuvaları vardı ve vatanım dedikleri topraklarında güven içinde yaşıyorlardı... Kimse güvende olduğu ve karnını doyurduğu sürece vatan topraklarını terk etmek istemez. Tıpkı geçmişte Türkiye'ye sığınan diğer mülteciler gibi Suriyeli mülteciler de can derdine düştükleri için komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldılar. Sırf bunu anlamak ve kabul etmek için 'insan' olmak dahi gerekmiyor. Doğadaki en acımasız ve vahşi hayvanlar bile bir bakıyorsunuz, düşmanı olan bir hayvan familyasının kendisine sığınan bir yavrusunu besliyor...
Lafa gelince; merhamet, yardımlaşma, insaniyet, vicdan kelimelerini ağızlarından düşürmeyenler, şimdilerde kendilerine yeni bir slogan buldular: 'Suriyelileri istemezüüük'. Bu sloganı vatanperverlik maskesi altında sosyal medyaya pompalayan ırkçı trollere ve onların şakşakçısı şuursuzlara soruyorum: 'Geçmişinizi hiç araştırdınız mı? Atalarınız Anadolu'ya nereden ve niye gelmişler bir fikriniz var mı? Yoksa kendinizi Anadolu topraklarının evsahibi mi görüyorsunuz?'... 'Suriyelileri istemezuk' diye isyan edenler, 'insan olmayı istemiyoruz, kendimizden başka diğer insanların can güvenliği bizi ilgilendirmiyor, savaştan kaçanlardan bana ne, ben kendimden başkasını düşünmem' diye haykırıyorlar aslında. Maalesef bu çirkin ve onursuz çığırtkanlık Suriyelilerin de, iyi insanların da vicdanlarında onulmaz yaralar açıyor...
Kimileri, bu ırkçı ve gayri insanı çığırtkanlığı duymazlıktan gelse de Allah herşeyi duyuyor elbette. Dilerim hiç kimsenin vatanını terketmek zorunda kalmadığı zamanlar gelsin...