İklim değişikliği, su krizi ve kaçınılmaz sonuç kıtlık. Bugün Dünya Su Günü… Ve bugün New York'ta BM 2023 Su Konferansı başlıyor. İzmir İktisat Kongresinden sonra gözümüzü New York'a dikeceğiz. Tüm oturumlar canlı izlenebilecek.BM 2023 Su Konferansı, dünya için kritik derecede önemli ancak ihmal edilen bir konuya etkili bir şekilde yanıt vermek için eşsiz bir fırsat sunuyor. Dünya su kriziyle karşı karşıya kaldığımızda, ya sürdürülebilir ve adil bir yol izleyebilir ya da her zamanki gibi işlerimize devam edebiliriz. Bildiğimiz şekliyle insan uygarlığının hayatta kalması, doğru seçimi yapmamızı gerektiriyor.

Su, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve insanların ve gezegenin sağlığı ve refahı için bir anlaşma aracı. Ancak suyla ilgili amaç ve hedefler konusundaki ilerlememiz, tüm sürdürülebilir kalkınma gündemini tehlikeye atarak endişe verici bir şekilde raydan çıkıyor.

BM Konferansında 'Su Direnci İçin Radikal İşbirliği'etkinliği var mesela. Söylenecekleri merakla bekliyorum. Yeni işbirliği modellerinin toplulukların, ekosistemlerin ve ekonomilerin yararına havza direncini nasıl ortaya çıkarabileceğini ve başarabileceğini gösterecek. Suyun fiziksel kaynağından insanlara sunduğu çeşitli değerlere uzanan yolculuğuna bakarak değişime ilham verecek.

Susuzluğun sonuçları şiddetli bir şekilde yaşanmaya başladı. Fransa'daki nükleer reaktörlerin zorla kapatılması, Lübnan'da yaşanan kolera salgını, giderek artan bir küresel su krizinin belirtileri. Giderek sıklaşan ve şiddetli sıcak hava dalgaları, Kaliforniya'da orman yangınlarına ve Avustralya'da yaygın mercan ölümlerine neden oluyor. Benzeri görülmemiş seller Pakistan, Almanya, Çin ve Yeni Zelanda'yı kasıp kavurdu. Afrika Boynuzu'ndaki kuraklık milyonlarca insanı kıtlığa neden oluyor. Türkiye'nin kuraklık haritaları ürkütüyor. Hakeza Avrupa Kıtası Kuraklık haritası da korkunç. Sıcak yaz günleri kabus gibi görünüyor şimdiden.

Bütün bu felaketlerin altında yatan ortak unsur su.

Nedense ve yine de su, küresel tartışmalarda çoğunlukla yer almıyor. Jeopolitik düzen, iklim değişikliği ve COVID-19 salgını ile ilgili endişeler anlaşılır bir şekilde gündemde olsa da, yerel, ulusal veya sınır ötesi sellere veya kuraklıklara insani müdahaleler bağlamı dışında su nadiren tartışılır. Bu büyük bir kör nokta: Dünya Ekonomik Forumu'nun 2023 Küresel Riskler Raporu'nda, önümüzdeki on yıl için en büyük on riskten dokuzunun suyla ilgili bir bileşeni var.

En azından son 5.000 yıldır, insan toplulukları ve uygarlıklar hayatta kalabilmek için kasıtlı olarak suyu düzenlediler.Geçenlerde BBC'de bir haber okuduk. Antik Çağın Orta Doğu'daki en güçlü imparatorluklarından Hititlerin çöküş nedenini inceleyen yeni bir araştırma, 500 yıllık saltanatın sonunun gelmesinde olağan dışı kuraklığın etkisine ışık tutuyordu.

Suyun barajlar ve borular yoluyla 'kontrol edildiği' ve günün her saati güvenli ve kullanılabilir hale getirildiği çoğu yerde, biz onu sorgulamadan kabul etmeye başladık. Ve güvenli suya erişim veya aşırı hava olaylarına maruz kalma ile ilgili endişeler dile getirildiğinde, bunlar genellikle göz ardı edilir veya düşük öncelikli olarak ele alınır.

Bu ilgisizlik artık savunulabilir değil. Su kaynaklı felaketlerle ilgili adaletsizlikler artıyor ve küresel su döngüsünün kendisi değişiyor. İnsanoğlunun tatlı su kullanımı, temiz su kapasitesini aşarak herkes ve gezegenin ekosistemleri için büyük riskler oluşturuyor. Sulama için küresel su tüketiminin yaklaşık yüzde 20'si artık yeraltı su kaynaklarının aşırı kullanımından ve dünya gıda ticaretinin yaklaşık yüzde 10'u yenilenemeyen yeraltı sularından geliyor.

İklim değişikliği bu zorlukları artırıyor. Küresel ısınma, sıcaklıklar yükseldikçe ve bağıl hava nemindeki düşüşle birlikte gıda için su gereksinimleri arttıkça suya olan talebi artırıyor.

Bugün başlayacak olan BM 2023 Su Konferansı - neredeyse yarım asırdır bu türden ilk toplantı - su ve su döngüsü ile ilişkimizde bir dönüm noktası olmalı. Yalnızca suyla ilişkimizi temelden yeniden inceleyerek, birçok kullanımını yeniden değerlendirerek ve onu yerel ve küresel bir ortak fayda olarak ele alarak güvenli ve adil bir geleceğe ulaşabiliriz.

Tüm su döngüsünü ve bunun biyoçeşitlilik, iklim, insan refahı ve ekosistem sağlığı ile nasıl bağlantılı olduğunu - sosyoekonomik ve ekolojik refahın tüm kilit faktörleri - dikkate almalıyız. Bu, 'noktaları birleştirmek' ve su ile gıda, su ile enerji ve su ile çevre arasında dayanıklı ilişkileri desteklemek anlamına gelir. Su ve su döngüsü küresel ortak mallar olarak yönetilmelidir. Su krizlerinin süregelen çoğalışı sistem yaklaşımına dayalı yeni bir ekonomik çerçeveyi gerektiriyor.

Şimdi bir kez daha Miktad Kadıoğlu Hocaya kulak verme zamanıdır: İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğinin sel ve kuraklık olaylarının görülme sıklığı, şiddeti ve süresini artırdığını söylüyor:

'Dünya var olduğundan beri sel olayları ve kuraklık hep vardı. İklim değişikliği sel ve kuraklık olaylarının sayısını, süresini ve şiddetini artırıyor. Sel ve kuraklık birbiriyle kardeş. Birisi yağışın azlığı, birisi fazlalığı. Bu sene Türkiye kuraklıkla uğraşıyor, bir yandan da seller oluyor. İklim değişikliğiyle ne kadar mücadele edersek afetlerle de mücadele etmiş oluyoruz. İklim değişikliği ve afetlerle mücadele etmek istiyorsanız sonuçta fosil yakıt kullanımına dikkat etmek zorundasınız.'

Gazetecinin işi yazmak, dikkat çekmek. Keşke elimizden daha fazlası gelse.