Sosyal medyanın seçimi

Son günlerde görüyoruz ki, sosyal medya siyasi içeriğin yaratılmasında, yayılmasında ve tüketilmesinde baskın bir faktör olarak inanılmaz bir şekilde etkin… Seçim günü yaklaştıkça etkinliği giderek artıyor.

Ama burada kastettiğim sosyal medya fenomenleri değil. O kendilerinden menkul fenomenler son günlerde bir ay önce yazdıklarının tam tersini yazıyorlar. Aklı başında insanlar onları bir ay önce de ciddiye almıyordu, şimdi de almıyorlar.

Ne olup bittiğini anlatmak için önce algoritmaların gücünden söz edeyim. WhatsApp haricindeki sosyal medya platformlarında yer alan, büyük miktarlarda bilgiyi sosyal medya ağlarında yöneten, yorumlayan ve yayan bir yazılım, kodlar ve algoritmalar sistemi… Henüz WhatsApp 'ı etkileyemiyorlar. Bu nedenle önümüzdeki süreçte WhatsApp en güvenilir medya olacak… Algoritmanın gücü, kullanıcılar tarafından tüketilen içeriği arama, sıralama, sıralama, önceliklendirme ve önerme yeteneğinde saklı. Öncelikle sosyal medyada bir şey arıyorsanız dikkatli olacaksınız.

Seçimden siyasetten bağımsız yazayım… Algoritmalar, platformdaki belirli içeriklerle etkileşimde bulunduğunuzda davranışınızı izler, tercihlerinizle ilgili varsayımlar ve tahminler yapar ve ardından akışınızda benzer içerikler önerir.Örneğin, belirli kişilerin gönderilerini beğenerek, yanıtlayarak veya paylaşarak sürekli etkileşimde bulunuyorsanız, bu kişilerden daha fazla gönderi görmeniz olasıdır. Siyasi bir grubun videolarını izlemekle ilgilendiyseniz, muhtemelen onlardan daha fazla video alacaksınız.

Algoritmaların neden (programcılar tarafından) belirli öğeleri, kişileri veya siyasi partileri daha üst sıralara yerleştirecek şekilde kodlandığını 'asla bilemeyeceğiz'.Bildiğimiz şey, bu algoritmaların insanların gördüklerini veya görmediklerini etkilediği… Belirli içeriği büyütme ve marjinalleştirme gücüne sahiptirler ve geleneksel kitle iletişim araçlarındaki insan bekçileri gibi, kullanıcıların hangi bilgilere maruz kaldığını belirlerler.

Örneğin, Facebook'un 'EdgeRank algoritması', bir kişinin arkadaşlarının hikayelerinin yalnızca bir alt kümesini görüntüleyerek kullanıcıya neyin gösterileceğini belirler. Bunlar, içeriğin türü (bağlantılar, videolar veya fotoğraflar) ve bu arkadaşlarla etkileşimlerin sıklığı ve türleri (etiketler veya yorumlar gibi) gibi bir dizi faktörden türetilir.

Benzer şekilde, Twitter algoritmaları sıralanmış tweetleri gösterir. Yani, önce onları sıralarlar ve ardından kullanıcı için en alakalı olduğunu düşündükleri şeyi gösterirler.

Bu algoritmalar tarafsız değildir. Kullanıcılar tarafından görülen bilgileri etkileyen siyasi seçimleri kodlarlar. Bir kullanıcı sosyal medya hesabını açtığında, platformdaki önceki etkinliklere ve etkileşimlere göre algoritma filtreli ve önerilen içerikle karşılaşacaktır.

Botlar ve deepfake'ler de son günlerde çokça konuşuluyor.Deepfake'leriçeriğin özgün görünmesini sağlayacak şekilde, genellikle tanınmış bir figür olan birinin yüzünü veya sesini başka birininkiyle değiştirerek görüntüler ve videolar üretmek için yapay zekanın kullanılması demek.

Bu konuyu EgedeSonsöz'de ilk yazan değerli dostumuz Filiz Sezer olmuştu. Amaç genellikle izleyiciyi yanıltmak ve hedeflenen tanınmış kişinin (genellikle tartışmalı veya kışkırtıcı) bir şey söylediğine inandırmaktır. Ve genellikle de vasat izleyiciyi ikna edebilirler.

Bu deepfake meselesi bizde de gündeme gelince öğrendik ki siyasi partiler, dijital kampanya yürütme ve hatta sosyal medya içeriğinin manipüle edilmesi konusunda uzmanlığa sahip danışmanlık şirketlerini işe almak için büyük meblağlar harcıyormuş.

Artık feshedilmiş olan Cambridge Analytica (CA) gibi uluslararası danışmanlık firmaları bir süredir dünyanın çeşitli bölgelerindeki dijital kampanyaları etkilemeye çalışmakla suçlanıyor. CA, Rusya, İngiltere, ABD ve Kenya'da çeşitli kampanyalarda çalışmış.

Botlar da önemli tabii ki.Siyasi güce ve paraya sahip olanların, siyasi içeriğin sosyal medyadaki akışını etkilemek için botlar gibi otomatik sistemleri kolaylıkla kiralayabildiği açıktır. Ayrıca bilgileri çarpıtabilirler. Bu sosyal botlar insanları ve sosyal ağlardaki davranışlarını taklit eder ve potansiyel olarak manipüle ederler. Mesajlar oluşturmak, çevrimiçi yayınlamak ve beğeniler, yorumlar ve sahte hesaplar aracılığıyla kullanıcılarla etkileşim kurmak için otomatik olarak çalışırlar.

Aslında sosyal medya, iyi kullanılırsa, hükümet politikalarında ve hizmetlerinde değişiklikleri tetiklemek için etkili bir araç olabilirdi. Vatandaşlara doğrudan ulaşma yöntemi olduğu için yolsuzluğun önlenmesi için kullanılabilirdi.

Sosyal medya artık, bir kuruluşu veya ülkeyi istikrarsızlaştırmak için 'sahte haberler' yaymak için de kullanılıyor. Dezenformasyonun sosyal medya aracılığıyla yayılması, hükümetlerin belirli gerçekleri kendi vatandaşlarına veya dünyaya kanalize etmek için iletişim sanatını nasıl kullanabileceğini gösteriyor.Fenomen denenler de bunlara alet oluyorlar.

Unutmayın: Bedava olan sosyal medya uygulamaları sayesinde dinleniyor, gözetleniyor hatta telkinlerde bulunularak bazı şeylere itaat etmeniz için kodlanıyorsunuz.

Yani ürün sizsiniz! Bedava peynir sadece fare kapanında!

Sahte isimler kullansanız bile gerçek kimliğinizi, beğeni ve tweetlerinize göre hangi partiye oy verdiğinizi bile biliyorlar…

Unutmamalı…Sosyal medya fenomenleri haberci ya da gazeteci değildir. Haber refleksi yok teyit etme mekanizması yok, sonucunun ne olacağını öngörmek yok. 'Salla gitsin o zaman' diyerek gerçek gazetecilerin yerine geçiyorlar.

Daha çok yazarım ama klişe ile bağlayayım.

Sosyal medyadan gelen bilgiye önce inanmayın. Geleneksel yöntemlerle doğrusunu öğrenmeye çalışın. Teyit edilmiştir mesajını gördüğünüz an da şüphelenin.