Son perde…

Bir günde 24 şehit, Gün geçmesin ki şehidimiz olmasın, teröristlerle çatışma haberi duymayalım. Terörün bu gün geldiği nokta kabul edilebilir bir nokta değil. Ancak, bugün geldiğimiz noktada batının baskısıyla teröre, teröriste göstermiş olduğumuz hoşgörünün büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum.
Devletimiz adına Habur'da yaşadığımız facia yüreklerimizde derin yaralar açtı. Diyarbakır'da toplanıp özerklik ilan edilmesine karşılık yeterli tepkinin gösterilmemesi sonucu meydanı boş bulanlar, Terörist başının gazetelerde her gün çıkan açıklamaları bugün geldiğimiz nokta açısından çok önemli.
En önemli mesele ise terör meselesinin Kürt meselesi olarak tanımlanması. Bizim devlet olarak öncelikle terörist ile, Kürt kökenli vatandaşı birbirinden ayırmamız gerekir.
Bizim Kürt sorunumuz yok. Terör sorunumuz var. Kürt sorunu dediğimiz anda Kürt kökenli tüm vatandaşlarımızı adeta terörist muamelesi yapıyoruz sanki. Çünkü yaşanan terör olaylarının Kürt sorunu olarak tanımladığımızda ülkesini, milletini, devletini seven tüm Kürt kökenli vatandaşlarımızı da aynı gurubun içerisine itmiş oluyoruz.
Pek çok Kürt vatandaşımıza bunu söylediğimde yani Kürt sorunu mu? Terör sorunu mu? Dediğim de geneli terör sorunu diye ifade ediyor. Peki biz, bizler Devletin en tepe noktasında bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız da dahil olmak üzere terör sorununu neden Kürt sorunu olarak ifade ediyoruz?
Tartışma programlarına katılan ekabir takımı, tartışmayı neden terör sorunu değil de, Kürt sorunu üzerine odaklar?
Rahmetli Turgut Özal döneminden bu yana terör konusunda yanlışlar hatalar yapıldı. Ancak bu gün geldiğimiz nokta artık hata, kusur kabul edecek seviyede değil. 20 Yaşındaki gencecik çocuklarımızı kaybediyoruz. Analar, eşler, çocuklar ağlıyor. Bir şehit anasını düşünsenize, 9 ay karnında yıllarca sinesinde büyüttüğü evladını 20 yaşında şehit veriyor.
Devletimizin bekası, milletimizin birliği için Zaman birlik zamanı. Geçmişi sorgulamayı ve terör konusunda siyaseti bir kenara bırakalım. Bir vatandaş olarak hepimiz üzerimize düşeni yapalım. Bunu yapmak için de TBMM olan (bir gurup hariç) sayın vekillerimiz yeni kanunlar çıkarsın. Milletimizin vicdanında yer bulmayan terörist başını vergilerimizle beslemeyelim. İdam edelim. Suçu sabit olan tüm teröristleri gereken cezayı verelim.
Öncelikle devlet ve millet olarak kararlı olalım. Teröristle pazarlık yapmayalım. Terör konusunda sessiz kalan her kim olursa olsun tepkimizi gösterelim. Devletimizle Milletimizle hesabı olanlar dört bir koldan saldırıyor. Ben terör konusunda, teröre destek veren batı ülkelerine baktığımda adeta 21. YY' da genişletilmiş bir Haçlı seferi görüyorum.
Teröristler dağlarda, şehirlerde ellerini kollarını sallayarak çocuklarımızı katlediyor? Nerede insan hakları savunucuları, analar ağlamasın diye dağlara canlı kalkan olmaya gidenler nerde? Özgürlük savunucuları, nerede? Şehit olan asker, polis, olunca neden ortaya çıkmıyorlar. Bizim askerimizin, polisimizin yaşam hakkı yok mu?
Sevinebileceğimiz bir yönümüz varsa o da, Batıdan her zaman gördüğümüz çifte standart konusunda milletimizin bilinçlenmesidir.
Ülkemiz üzerinde zaman, zaman oynanan oyunların son perdesi Türk-Kürt çatışmasını gerçekleştirmek. Laik-Antilaik, Alevi-Sünni çatışma hesapları tutmayanların son perdesi uzun sürdü. Artık bu perde kapansın. Yoksa perdeyi millet kapatacak…