Son kez Fuar

Hafta sonunu İzmir Enternasyonal Fuarı'nda, Başkan Aziz Kocaoğlu ile kapattık Ege TV'nin 'Söz Meclisten İçeri' ekibiyle. Ümit Yaldız, Nedim Atilla ve bendeniz.
Fuar sohbetiyle başlayan 2.5 saatlik canlı yayında sorular ve cevaplar,
Haziran seçimlerinin değerlendirmesinden başkanlar krizine, Büyükşehir'in 2.5 yılda İzmir'i şantiyeye çevirecek 60'a yakın projesinden Kocaoğlu'nun yeniden aday olup olmayacağına kadar pek çok dala kondu.
Kimi cevapları çok netti Aziz Başkan'ın, kimi cevapları durgun, kimisi içten, kimisi politik, kimisi de 'bekleyin görün' tadında.
Sabah yola çıkıp tüm gününü orman köylerine ilk kez başlatılan otobüs seferleriyle ilgili çalışmayla geçirip akşamı da bizim daldan dala atlayarak sorduğumuz soruları yanıtlamaya ayıran Başkan'ın bu yorucu tempoya rağmen gösterdiği performansa diyecek lafım yok ama…
İEF konusunda söylenecek çok lafım var.
Programın daha başında 'siz bu fuardan memnun musunuz, fuarı bu haliyle çok beğendim diyebiliyor musunuz' soruma verdiği 'mazeretli yanıtlar' ve 'evet, müthiş bir fuar yaşadık' demeyişi de zaten, bana göre 'en net' yanıtlarından biriydi Aziz Başkan'ın.
İşportayla/seyyarla başa çıkamadıklarını kabullenmesini ise kabullenemedim doğrusu.
Fuara araç girişi -itirazlara/şuna buna rağmen- nasıl ki 'bıçak' gibi kesilip atılabildiyse; seyyarın girişi de aynı netlikte kesilebilirdi.
Kesilmeliydi de…
*
Fuarın kapısından girdiği andan itibaren 'çocukluğunu arayanların' aradıklarını bulamayacaklarını, bulsalar bile çocukluktaki o tadın asla yerine konulmayacak bir tad olarak kalacağını bilen, bu yüzden 'aah, nerede o fuarlar' diyenlere hafiften müstehzi gülümseyen biri olarak…
80. İEF'nin beni dumura uğrattığını, hatta dehşete düştüğümü söyleyebilirim.
Özellikle Fuar'ın Basmane kapısından içeri adım atıldığında Kaskatlı Havuz'a kadar sağlı sollu konuşlanmış Kemeraltı'nda bile rastlanmayacak çeşitlilikte (ve pislikte) yiyecek/içecek stantlarının hali…
Midyeciden kokoreççiye, şişelenmiş şıradan sucuya, patlamış mısırdan kestaneciye/gözlemeciye/pişmaniyeciye kadar yayılmış görüntüler…
O görüntü içinde çöplere/atıklara/kağıtlara basarak ilerlemek…
Daha baştan insana 'yok artık, daha neler' dedirtecek durumdaydı.
Hakikaten üzüldüm, gerçekten de içim daraldı, tadım kaçtı.
Ana teması 'Çevre ve Çevre Teknolojileri' olarak belirlenmesine rağmen, teknolojiye varamadan 'çevreden sınıfta kalmış' bir fuarı, meslektaşım İbrahim Irmak, Hürriyet Ege'deki köşesinde çok güzel biçimde dile getirmişti zaten.
Her satırının altına imzamı atabileceğim o yazıda sevgili Irmak, her yıl daha yaşanılmayası bir fuar yaratılmasının eleştirisini, bir çevreci duyarlılığıyla ortaya koymuştu. (internetten girip okuyun)
Ziyaretçi sayısının geçen yılın 1 milyon 400'ünü aşıp 1.5 milyonu geçmesinden mutlu, ama fuarın bugünkü halinden hoşnut olmadığını gördüğüm, Fuar'ın kabuk değiştirmesi gerektiğini canlı yayında da söyleyen Aziz Başkan'a, gecenin ilerleyen saatlerinde Pasaport'taki bir mekanda devam eden sohbetimizde de aktardım gözlemlerimi.
Sadece onun başkanlığında değil, yıllardır, her fuar döneminde giderek artan eleştirilerin pik yaptığını ve gelecek yıl bu görüntülere kesinlikle izin verilmemesi gerektiğini, İEF'nin, 'fuarcılığı bilen/dünyada bu alandaki gelişmeleri takip eden/zamanın ruhunu iyi okuyan' kesinlikle 'profesyonel bir yönetime' ihtiyacı olduğu görüşünü paylaştım naçizane…
Ve yine naçizane…
Fuar'a giden 1.5 milyondan en az yarısının, o hengameden, o gürültüden, o karmaşadan mutlu/mesut hatta kazançlı olarak ayrıldığını, bu kentte yaşayıp denizi hiç görmemiş insanların varlığını bilen, hayatlarının bir gününde konu komşu, çoluk çocuk otobüslere doluşarak ellerinde çekirdek külahlarıyla Fuar'ı dolaşmanın bile onların hayatlarında önemli bir iz bıraktığını, renk kattığını tahmin eden biri olarak, Fuar'ın kazanan/kazandıran/eğiten/öğreten/eğlendiren seviyesinin mutlaka yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum.
Gönüllü değil de profesyonel bir danışman kadrosunun, İEF için 'işadamlarının ve halkın neyi görüp neyi görmeyi isteyip istemeyecekleri' ile ilgili tespitleri yapıp önümüzdeki fuarların bu doğrultuda dizayn edilebileceğini,
Seçilecek temaya uygun yapılabilecekler dışında… İşportadan, kulakları sağır eden, konuşmaya fırsat tanımayan gürültülerden arındırılmış, gerekirse binlerce (geçici) temizlik işçisiyle her santimetrekaresi 24 saat temiz tutulmuş, her güne yayılmış açık hava konserleriyle coşmuş bir fuar gerçekleştirmenin çok da zor olmadığını sanıyorum.
'Fuar mı panayır mı' tartışmalarının 50'li yıllardan itibaren basının değişmeyen malzemesi olması bir yana, ilk kez bir fuar, 'fuar mı işporta/seyyar cenneti mi' diye tartışılıyorsa eğer…
Radikal değişikliklerin yapılması, zor bile olsa bazı kararların alınması ve virgüllerle asla yetinmeyip noktaların konulması… Gün gibi aşikar değil midir, sizce de?
Meraklısına: Söz Meclisten İçeri/Özel'in tekrarı, bu akşam 20.30'dan itibaren, Ege tv ekranlarında.