Şöhret mutlu olmaya yetmiyor!

Kader'le…

'Her şey yolunda!' diye el sıkışmak mümkün mü?

Değil, tabii ki…

Güldürerek sevindiren alın yazısı…

Bi'de bakmışın…

Şakır şakır ağlatıyor…

Hayatımızdaki her iniş / çıkışın bi'sürü nedeni var!

***

Yeşilçam'ın zirvesini yaşamış…

Ünlü olmanın tadını çıkarmış…

Alkışlarla efsaneleşmiş…

Gelgelelim…

Ancak filmlerde yaşanır bir acı sonla…

Bu dünyaya veda etmiş…

Olağanüstü güzel bir kadındı…

Annesi O'nun sinema yıldızı olmasını istiyordu…

Ankara'da dünyaya geldi…

Aile İstanbul'a göç ettiğinde o daha ilkokuldaydı…

Annesi…

O'ndan daha hırslıydı…

Henüz ortaokula devam ederken…

Dünyalar güzeli 'gamzeli' kızını…

Yıldız Dergisi'nin yarışmasına soktu…

O tarihlerde öylesi bir yarışmada boy göstermek için…

Ebeveynin yazılı izni yeterliydi...

16 yaşındaki o kız yarışmada birinci oldu…

Ayhan Işık ise…

Erkek adaylar arasında birinciliği kimselere bırakmamıştı…

O sırada takvimler 1952 yılını gösteriyordu…

***

Çok güzeldi, çok kısmetliydi…

Aynı yıl kamera karşısına geçti…

Bir gram oyunculuk eğitimi yoktu ama…

Allah vergisi yeteneği vardı…

'Çakırcalı'nın Definesi' filminde…

Ayhan Işık'la başrolü paylaştı…

Hiç aşk trafiği yaşamadan yönetmeni Faruk Kenç'e aşık oldu…

Ancak…

Faruk Genç, 'benli güzel'den 26 yaş büyüktü…

Aşk ferman dinlemedi, evlendiler…

Artık, arka arkaya film çeviriyordu…

Güzelliği, oyun gücü ve yanağındaki beni ile…

Erkeklerin başını döndürüyordu…

Faruk Kenç'le dört yıl evli kaldı; Gül adını verdiği bir kızı oldu…

Boşanmak uğurlu mu gelmişti, bilinmez ama…

Zeki Müren'le harika bir ikili oldular…

Türk Sineması'na damga vurmuştu adeta…

'Sanat Güneşi' ile…

'Kırık Plak', 'Hep O Şarkı', 'Bahçevan', 'İstanbul Kaldırımları' ve…

'Hayat Bazen Tatlıdır' filmlerini çekti…

Gelgelelim…

Herkes O'nu Ayhan Işık'a çok yakıştırıyordu…

Birlikte çevirdikleri 'Küçük Hanımefendi' serisi gişeleri patlattı…

Ateş böceğinden farksız o…

Küçük Hanımefendi o kadar çok tuttu ki…

Avrupa'da bile çekimler yapıldı…

Türkiye'nin 'benli' ve 'gamzeli' güzeli…

Artık…

Melodramların ve duygusal güldürülerin…

Değişmez oyuncusu olmuştu…

O tarihlerde, ikinci evliliğini…

Yeşilçam'ın ünlü yapımcılarından Özdemir Birsel'le yaptı…

O'ndan da Aydın adında bir oğlu oldu…

Mutlu muydu, bilinmez ama…

Özdemir Birsel'le, bu dünyaya veda edinceye kadar evli kaldı…

***

Kader ağlarını örmeye başladığında…

Türkiye, 70'li yılları yaşamaya başlamıştı…

O sırada…

Neredeyse tüm sinema yıldızlarının yaptığı gibi…

Sahneye çıkmaya karar verdi…

Çakıl Gazinosu ile anlaştı…

Ancak, ne acıdır ki…

Genel provada söyleyeceği eserin sözlerini unutunca…

Şarkıcılık hayali başlamadan sona erdi…

***

1970'lerde 'Yeşilçam'da Değişim' başlamıştı…

Önce starlığını…

Ardından sağlığını kaybetmeye başladı…

Görenler tanıyamıyordu o efsane güzeli…

Kiloları kabusa dönüştü…

Yaptığı diyetler de işe yaramıyordu…

O yıllarda yasal bir amfetamin ilacını kullanmaya başladı…

O ilaç hem zayıflatıyor hem de inanılmaz enerji veriyordu…

Hatta, derler ki…

Aynı ilacı Zeki Müren'e de tavsiye etti…

'Sanat Güneşi', bir-iki denedi sonra…

'Enerjinin bu kadarı da çok fazla' deyip, bi'daha o ilacı kullanmadı…

***

Ancak…

Talihsiz yıldız, o ilacın batağına düşmüştü bir kez…

Artık…

Eski 'Küçük Hanımefendi'den eser yoktu…

Her tarafı titriyordu…

Enerjisi, gücü, kuvveti, hayalleri O'nu bırakıp gitmişti…

Sonunda Sağlık Bakanlığı, o ilaçları yasakladı…

Ne var ki, iş işten geçmişti…

Zayıflamak için kullandığı o ilaç yüzünden…

Efsane yıldızın sinir sistemi altüst olmuştu…

Hızla kilo almaya başladı…

Şişli'deki Fransız Lape Psikiyatri Hastanesi'nde…

O'nu yatağa bağlamak zorunda kaldılar…

Evine icra geldi…

Dayanamadı, başucuna bir mektup bıraktı…

Uyku hapı ile intihara kalkıştı…

Zor kurtardılar…

***

Sadece bir kez…

TV için çekilen Vita Yağı reklamında oynadı…

Yıl, 1985'ti…

Şu işe bakın ki…

Reklamdan çok 'Küçük Hanımefendi'nin kiloları konuşulunca…

Bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı…

O tarihten itibaren…

'Hayranlarım beni hep filmlerdeki gibi hatırlasın' diyerek…

İnzivaya çekildiğinde…

120 kiloydu…

Kilolarından utandı…

Ölene kadar da kimseye görünmedi…

Ne acı değil mi?

***

Efsane sanatçımız Belgin Doruk

16 Mart 1995'te…

Kalp krizinden son nefesini verdiğinde…

Henüz 59 yaşında…

Bu dünyaya veda etti…

Gözleri gibi 'kara bahtı' izin verseydi ve…

Yaşasaydı, bugün 85 yaşında olacaktı…

***

Bitiriyoruz…

Adının anlamına uygun yaşadı…

Belgin, 'Zirvedeki Kadın' demekti…

Soyadı ise…

Şöhretini perçinler nitelikteydi: 'Doruk'

Yeşilçam'ın 'Küçük Hanımefendi'si…

Belgin Doruk'a verilen ad ile aile soyadı…

Adeta…

O'nun yaşayacağı 'hayat serüveni'nin…

Özeti gibiydi…

Nokta…

Sonsöz: 'Şöhret, ölümün maskesidir… Kimseye miras kalmaz… / Carlos Fuentes – Meksikalı Yazar…