Siyasi sorumlu kim?..

Mevcut yasalarımıza göre, terörle mücadeleyi sürdürmekten Hükümet ve İçişleri Bakanı sorumludur. Siyasi iktidar, terörle mücadele için gerekli yasaları, askeri, polisiye, ekonomik,sosyal ve mali politikaları belirler ve TBMM'den yetki alarak uygulamaya koyar ve bu uygulamaların tümünün hesabı Başbakan'dan sorulur…
14 Temmuz 2011 günü Silvan kırsalında bölücü teröristlerin saldırısı sonucu
13 evladımız şehit olmuştu. Bu acı olayı fırsat bilen bölücüler, onların Siyasi kanadı BDP'liler ve Türk ordusu düşmanları hemen harekete geçtiler. Doğal olarak bunlara cemaatin yazarları, liboş yazarlar ve Kandil dostu yazarlar da katıldı. AKP Hükümeti yaşanan katliamdan kendisi sorumlu değilmiş gibi, duruma bir de 'Sivil Gözle' bakılması gerektiğini, bunun için de İçişleri Bakanlığının müfettişlerinden bir heyet oluşturulduğunu açıkladı. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı da bir inceleme başlattı ve sonunda bazı konuların aydınlığa kavuşması için yargıya başvurulduğunu açıkladı.
Türk Ordusu 'Güvenilirlik' anketlerinde Türk Milleti tarafından devamlı olarak hep en güvenilir kurum olarak seçilmiştir. Türk Ordusunun son zamanlardaki üst yönetim kademesinin 'uyuşukluğu-iş bilmezliğine' rağmen, Türk Milletinin, Ordusuna olan güveni sürmektedir…
Genelkurmay Başkanlığı şu gerçekleri Türk Milletine açık seçik anlatmalıdır;
*AKP İktidara geldiği 2002 yılından bu güne kadar, 'Terörle Mücadelede' hangi yasaları yürürlükten kaldırdı, hangi yasaları yürürlüğe koydu. Bu uygulamalar, terörle mücadeleyi nasıl etkiledi?..
Gelelim AKP Hükümetine;
Sayın Hükümet, iktidara geldiğiniz 2002 yılından bu yana bu ülkede olan güzel şeylerden de, akan kanlardan da, her şeyden siz sorumlusunuz. Öyle işinize geldiği an, 'Biz Milli İradeyi temsil ediyoruz, başka irade yoktur' diyeceksiniz, işinize gelmediği zaman, 'AKP Hükümeti, olayları Sivil gözle inceleyecek ve sorumlular hakkında gereken işlemi yapacaktır' diyemezsiniz. Tarih ve Türk Milleti huzurunda her şeyin sorumlusu sizsiniz. Sizi seçen insanlara hesap vermek durumundasınız.
Şimdi siz de şu sorularımıza cevap vermek zorundasınız;

* Bugün Türkiye'de 'Kurtarılmış Bölgeler' değil, 'Kurtarılmış İlçeler-Şehirler' vardır. Bazı İlçelerde 'Türkçe ' konuşmak yasaklanmıştır ve fiili olarak bu yasak uygulanmaktadır. Türkiye'nin belli bölgelerinde 'Türk Bayrağı' dalgalanmamaktadır. Bu bölgede, Polis kendini korumaktan acizdir. Hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan suçluları, Polis yakalayamamakta, yakaladıkları ise yöre halkı tarafından Polisin elinden alınmakta ve Polisler linç edilerek, yol kenarına atılmaktadır.
Yol kontrolleri PKK terör örgütü militanları tarafından yapılmaktadır. Askerler, devlet memurları kaçırılmakta ve bulunamamaktadır. Türk Milletinin ve dünyanın gözü önünde, devlete isyan demek olan 'Demokratik Özerklik' ilan edilmiş, uygulamaya geçilmiş ve dış destek arayışları başlamıştır...
Bütün bunlar AKP Hükümetini ilgilendirmez mi?
Bunların da hesabı Askere sorulmalı mı?....
*Vatan evlatlarını şehit eden teröristleri, davul zurna ile, Seyyar Mahkeme kurup Habur'da karşılattınız ve serbest bıraktırdınız.
Bunların da hesabı Askere sorulmalı mı?...
*Demokratik Özerklik' ilan eden DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Güneydoğu Bölgesinin tamamında, her il-ilçe ve beldelerde, herkesin gözü önünde 'Delege' seçimi yaptı. Kimse, 'sen ne yapıyorsun' demedi,
Bunların da hesabı Askere sorulmalı mı?..
*Askerimizi-Polisimizi- insanlarımızı öldüren teröristlerin yuvası Kuzey Irak'ta değil mi?
PKK'lı katillere ev sahipliği yapıp, her türlü silahı temin edenler, Talabani ve Barzani değil mi?
Talabani ve Barzani, AKP Hükümetinin 'Has Adamları' değil mi?
Bunların da hesabı Askere sorulmalı mı?..
*PKK'ya silah veren en önemli kaynak ABD değil mi?
ABD, bizim stratejik(!) ortağımız değil mi?
Başbakan Erdoğan, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkan'ı değil mi?
Bunların da hesabı Askere sorulmalı mı?...
Tüm bu yapılanlar, açıkta ve halkın gözü önünde yapılıyor. Toplum olarak 'Beyin Felci' olmuş gibi sadece seyrediyoruz. En tehlikelisi ise ülkenin bazı yerlerinde, vatandaşlar arasında ölümle sonuçlanan kavgalar yaşanıyor. İstanbul-Zeytinburnu'nda, Eskişehir-Mihalıççık'ta yaşanan olaylar yaklaşan felaketin habercisi. AKP Hükümeti bu olayları da sadece seyrediyor ve suçlu arıyor.
Devlet yönetimini bilmeyenler, sığ bilgiye sahip yöneticiler, Cumhuriyetin kuruluş değerlerine açıkça karşı olan siyasetçiler, ülkeyi bir kaos ortamına doğru sürüklüyorlar. Eylül ayından itibaren Türkiye'yi çok ama çok zor günler bekliyor.
Herkesin aklını başına alması, önümüzdeki Ramazan ayında vicdanı ile hesaplaşması şarttır. Özellikle Başbakan Erdoğan'ın bir müddet inzivaya çekilip, içinde bulunduğumuz şartları bir defa daha sakin kafayla değerlendirmesi gerekiyor. Tabii kendisini Kürtçülük- Bölücülük kuyusuna atanlar ve Eşbaşkan'ı olduğu projenin ağa babaları izin verirse…
Bekleyelim görelim, Mevla'm neyler, neylerse güzel eyler…