HAARP teknolojisi diye bir şey varsa…
Ve iddia edildiği gibi beklenmedik devasa depremler yaratabiliyorsa…
Bu sinsi aygıt Türkiye'de gerçekten kullanılıyor demektir.
Özellikle de siyasi arenada…
Çünkü dün yaşanan siyasi depremin jeoloji profesörü Ahmet Ercan'ın tanımıyla…
İrkiltilmiş bir siyasi deprem olduğunu düşünüyorum.
***
SİYASİ zeminde kullanılan Haarp teknolojisine biraz yakından bakarsak…
Zemin etüdü ustalıkla yapılmış partilerin fay hatlarına doğrudan müdahale edilebildiğini…
Hedeflenen siyasi kırılma ve kopmalara nokta atış yapılabildiğini görürüz.
Bazı liderleri oradan oraya savuran haarp teknolojisi açtığı fay yarıklarıyla…
Sözleri, yeminleri, idealleri, kalıbımı basarım duruşlarını alt üst ederek…
Depremler sonucu kıtaların birbirine yaklaşıp uzaklaşması misali…
Beklenmedik kopuşlara ve yakınlaşmalara neden olacağı görülüyor.
***
DÜN İYİ Parti lideri Meral Akşener'in 'Yettiniz artık' diye ağzına geleni saydırarak…
Altılı Masa'nın örtüsünü çekip, her şeyi kırıp yere saçtığı konuşmasının ardından sayısız yorum yapıldı.
İçlerinden en dikkatimi çeken Bekir Ağırdır'ın açıklamasıydı.
Hayatını toplumsal incelemelere adamış, yaptığı güçlü siyasi analizlerle tanıdığımız kamuoyu araştırmacısı – yazar sevgili Bekir Ağırdır öncelikle çok üzgündü.
Verilen onca emek sonrası milyonların yaşadığı hayal kırıklığını ekrandan samimiyetle paylaştı.
Son olarak da Akşener'in akla hayale sığmayan çıkışıyla ilgili ilginç bir soru sordu…
'Acaba biz sürekli meselelerin rasyonel akılla, yani görünen akılla çözülebileceğini düşünürken, Türkiye'de görünen akılla çözülemeyecek olanları gözden mi kaçırıyoruz. Bunu düşünmeliyiz galiba' dedi.
***
MESELE belki de burada kilitleniyordur, görünmeyen akılda…
Görünmeyen aklın kimyası, akışkanlığı, dürtüselliği, faydacı üstün becerileri analiz edilemiyor olabilir mi?
Kural tanımaz zekası, zaafları koklama ve besleme yeteneğinin fark edilmemiş olması mümkün mü?
Rakibin maç sırasında kalenin yerini değiştirme rahatlığını ölçememiş olabilir miyiz?
Hem de 20 yıldan bu yana…
Karşı mekanizmanın likit akışkanlıktaki doğası anlaşılamadığı, empati yapılamadığı için…
Rakibinin davranış modeli senin doğrularına göre işlemesi beklendiği için…
Oksijensiz ortamda bile yaşama tutunabilecek yeteneğe kavuşmuş bir mekanizmanın…
Dokunduğunu esir alarak zombileştirdiğini görmeden…
Rasyonel, akılcı, donanımlı, bilgili, uzman bir tavır sergilenerek…
Siyasi çözüm üretileceği, toplumsal çare olunacağı zannediliyor, olabilir mi?
***
OYSA rakibinizin üstünlüğü belki de sadece sizden basit düşünmesindedir.
Trigonometriye, felsefeye, uzun istişarelere, stratejik derinliğe girmeden…
Öncelikle insana, insanın zaaflarına odaklanmasıdır.
Her bir rakibinin zaaf faylarını çok iyi tanıması, yerlerini çok iyi bilmesi…
Maden çıkarır gibi o zaaf damarlarını bularak…
Zaafları ortaya çıkarma, tetikleme ve yönetme becerisidir.
Rakibinizin aklına girip onun gibi düşünemezseniz..
Hamlelerini karşılayamaz, süreci gerçekçi ve sağlıklı yönetemezsiniz.
14 kez toplanır, açıkça konuşamaz, 2 bin 800 alt başlıklı çözüm kitapçıkları hazırlarsınız.
***
RAKİBİNİZ de kendisine İYİ bir partner bulur…
Zaaflarını tespit ederek gizlice yanına çeker.
'Gel sistemi seninle birlikte revize edelim' diye şekeri uzatır…
'Ben zaten yanımdaki devletludan çok sıkıldım. Hem sen de tekrar İçişleri Bakanı olsan kötü mü olur, ne dersin' diye sırtını sıvazlar…
'Şu Ekrem ile Mansur'un da kafasını karıştırsan mı? Bakalım seni gerçekten seviyorlar mı, yanak yanağa yeni bir poz verirler mi? Bak işte ne güzel, sen de sonunda AK Şener oluyorsun' diyerek…
Siyasi haarp aygıtının düğmesine basıp, fayları tetikleyerek…
Yaşanan deprem karşısında ellerini ovuşturmaz mı?