Güncel

Şirket cezayı yedi... Hollanda-İzmir hattında ‘zehirli gemi' trafiği!

Metehan UD/ EGEDESONSÖZ – Hollanda Rotterdam Mahkemesi geçtiğimiz günlerde İzmir'i de yakından ilgilendiren önemli bir karara imza attı.

Mahkeme, Aliağa'da sökümü gerçekleştirilen Daniella isimli gemi ile ilgili Hollandalı denizcilik şirketi Jumbo ve iki yöneticisi hakkında, Türkiye'ye yasadışı yollardan ihraç edilmesine karıştıkları gerekçesiyle mahkum etti.

Karar, Basel Sözleşmesinin uygulanmasını doğrultusunda Avrupa Atık Sevkiyatı Yönetmeliği kapsamındaki bildirim prosedürlerinin ihlali nedeniyle verildi. Mahkeme gemi sahibi ve iki şirket yöneticisi para cezasına çarptırıldı.

İkinci gemi Jumbo Spirit ile ilgili devam eden davada ise geminin hurdaya çıkarılması kararı alındığı sırada Avrupa Birliği suları dışında olduğu tespit edildiği gerekçesiyle sanıklar beraat etti.

BASEL SÖZLEŞMESİNE AYKIRI
Belçika merkezli NGO Shipbreaking Platformu (STK Gemisöküm Platformu) ekibinden Politika Sorumlusu Ekin Sakin mahkemelerin verdiği kararı Egedesonsöz'e değerlendirdi. Türkiye'nin de taraf olduğu Basel Sözleşmesi'ne göre tehlikeli atıkların ülke sınırları dışına taşınması ve bertaraf edilmesi için çeşitli yükümlülüklerin olduğunu belirten Avukat Sakin 'Sözleşmeye göre tehlikeli bir atığın başka bir ülkeye gönderiminde notifikasyon süreci işletilmesi gerekiyor. Bu sürecin işletilmemesi tehlikeli atıkların yasa dışı taşınması anlamına geliyor. Gemiler tehlikeli atık kapsamındadır ve söküm için gönderilen gemiler için de bu notifikasyon sürecinde en önemli belgelerden biri de tehlikeli madde envanteridir. Alıcı ülkenin notifikasyon onayı önemlidir, çünkü atıkları bertaraf kapasitesine sahip olup olmadıklarını kontrol etmeleri gerekir ve bunu yaparken tehlikeli madde hakkında bilgi vermeleri çok önemlidir. Güvenli bir geri dönüşüm için geminin hangi tehlikeli atıkları taşıdığı ve bu tehlikeli atıkların nasıl bertaraf edileceğine dair planlamanın bu notifikasyon sürecinde belirtilmesi gerekiyor. Bu yüzden notifikasyon süreci önemli.' dedi.

'YASA DIŞI TRANSFER'
Dava süreçleri hakkında bilgi veren Avukat Sakin 'Bu dosyada da 2014 ve 2015 yıllarında Türkiye'ye 2 tane gemi satılmış. Geminin sahibi de Hollandalı Jumbo firması. Bu gemiler hakkında notifikasyon süreci işletilmemesi yargıya taşınmış. Rotterdam Bölge Mahkemesi tarafından gemilerden biri için bu süreç yasa dışı transfer olarak kabul edilmiş ve hem şirkete hem de 2 yöneticiye ceza verilmiş. Mahkeme gemi sahibi Jumbo'ya 25.000 avro para cezası verirken, yöneticiler de ayrı ayrı 5.000 avro para cezasına çarptırıldı.' ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE'DE SÜREÇ ŞEFFAF DEĞİL'
Gemilerin Türkiye sınırlarında tehlikeli atık envanter raporuna dair nasıl bir süreç işletildiğini bilmediklerini ifade eden Sakin 'IHM veya Tehlikeli Maddelerin Envanteri, bir gemide bulunan tehlikeli maddeleri tanımlayan ve hakkında ayrıntılı bilgi veren bir belgedir. Geminin envanter raporunun içeriğine ya da Türkiye'de yeniden bir rapor yapılıp yapılmadığına dair bilgimiz yok. IHM'in tekrar yapılması ya da güncellenmesi ise ayrı bir konudur. Türkiye'de IHM'in güncellenmesi süreci şeffaf değil. Bu konuda örnek alım ve analiz yapmaya ilişkin düzenlemeler yeterli değil. Diğer yandan bilindiği gibi, gemilerdeki tehlikeli madde miktarını büyük ölçüde hafife alan IHM'lere sahip Sao Paulo, Gökhan HAN veya Otopan gibi gemilerin notifikasyon süreçlerinde beyan edilen atıkların doğruluğuna ilişkin endişeler de pek çok kez gündeme geldi. Gemiler bir bütün olarak her zaman için tehlikeli atık olarak kabul ediliyor. Şu anki gemiler asbest yasaklanmadan önce inşa edildiği için çok yüksek ihtimal asbest barındırıyorlar ama asbest sadece işin sadece bir parçası. Her türlü atık gemilerde bulunuyor var. Çok sayıda ağır metal, yakıt, yağ ve boya içeriyor. Asbest öne çıkıyor ama gemiler tehlikeli birçok madde içeriyor' diye konuştu.

'TÜRKİYE KABUL ETMEMELİ'
Türkiye'nin tehlikeli atık envanter raporu hazırlanmamış gemileri kabul etmemesi gerektiğinin de altını çizen Avukat Sakin şunları söyledi:

Notifikasyon sürecinin gemiyi bertaraf edilmek için yola çıkmadan önce yapılması gerekiyordu. Notifikasyon sürecinde hem Hollanda hem de Türkiye sorumludur. Yapılmaması durumunda Türkiye'nin de bunu kabul etmemesi gerekir. Yoksa bu yasa dışı transfer anlamına geliyor. Bunun Türkiye'deki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından takibinin yapılması gerekiyordu ve notifikasyon süreci olmadığı için bu gemilerin kabul edilmemesi gerekiyordu. Ama önemli olan notifikasyon süreci işletilmediği için tehlikeli atık envanter raporu bilgisinin önden verilmemesi. Bu örnek bize aslında söküm için gelen gemilerin bildirimde bulunulmaksızın ülkeye girebileceğini göstermiş oluyor. Basel Sözleşmesinin getirdiği yükümlülüklere uyulup uyulmadığının takibinin Bakanlık tarafından daha sıkı bir şekilde takip edilmesi, ve bildirim süreçlerin uyulmadığı takdirde söküm için gelen gemilerin kabul edilmemesi gerekir. Aynı şekilde Türkiye'den başka ülkelere, özellikle Güney Asya'ya giden gemilerin de notifikasyon sürecinin işletilmesi ve takibinin yapılması çok önemli. Aksi durumda bu yasa dışı trafik anlamına geliyor.



RAPORLARA DA YANSIDI
Asbestli gemilerin sökümü ile sık sık sık gündeme gelen Aliağa Gemi söküm tesislerinin çevreye olan etkileri, İzmir Büyükşehir Belediye'sinin, Aliağa ve yakın çevresindeki sanayi kuruluşlarının yarattığı çevre kirliğinin boyutlarının belirlenmesi amacıyla Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve TÜBİTAK ile birlikte hazırladığı bilimsel çalışma raporuna da yansımıştı. Raporda gemi söküm tesislerinin toprağa, bitkilere ve havaya olan etkileri ayrıntılı olarak ele alınmıştı.

Raporda gemi söküm tesisleri ile ilgili şu özet ifadeler yer almıştı:

-Demir-çelik, gemi söküm tesisleri ve diğer endüstriyel faaliyetlerin yoğun olduğu Horozgediği, Çakmaklı ve Bozköy çevresinden alınan toprak ve bitki örneklerinin, Pb, Cd, As, Ni, Fe, Mn, Cr, Cu, Co, Mo. Al ve Sn element konsantrasyonlarının, kirlilik baskısının olmadığı referans noktalardan alınan örneklere göre daha yüksek belirlendiği,

- Arseniğin diğer elementler gibi demir-çelik ve gemi söküm tesisleri bölgesinde sınır değerin üzerinde olduğunun belirlendiği, diğer bölgelerde ise sadece, proje alanının kuzey doğu bölgesinde alınan hem yüzey hem de yüzey altı toprak örneklerinde sınır değerlerin üzerinde arsenik olduğunun belirlendiği,

-Özellikle demir-çelik sanayi, petrokimya, gemi söküm tesisleri ile cüruf geri kazanım alanları ve çevresinden alınan bitkilerde Pb, Cd, Ni, Cu, Co, Mn, Mo. Al ve Cr konsantrasyonlarının yüksek olduğu ancak bitki çeşidine bağlı olarak kirlilik yükünün değişim gösterdiğinin belirlendiği,

- Sürekli ölçümlerin İzmir Büyükşehir Belediyesine ait mobil hava kalitesi istasyonu ile Helvacı, Bozköy, Horozgediği, Çakmaklı, Devlet Hastanesi, Gemi Söküm, Horozgediği ve Aliağa Kent Merkezi noktalarında en az 15 (onbeş) günlük süreler ile gerçekleştirildiği,

- Gemi Söküm noktasında 1.Dönemde gerçekleştirilen günlük PM10 ölçüm sonuçlarının toplam 14 gün boyunca 24 saatlik sınır değerinin üzerinde olduğu, ölçüm sonuçlarının ortalamasının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği'nde (SKHKKY) verilmiş olan 50 µg/m3 yıllık sınır değerinden yüksek olduğu,

- Gemi Söküm noktasında 1. Dönemde gerçekleştirilen günlük PM2.5 ölçüm sonuçlarının toplam 16 gün Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO) tarafından verilmiş olan 25 µg/m3 24 saatlik sınır değerin üzerinde olduğu

- Gemi Söküm noktasında 2. Dönemde gerçekleştirilen günlük PM10 ölçüm sonuçlarının toplam 10 gün 24 saatlik sınır değerin üzerinde olduğu, ölçüm sonuçlarının ortalamasının Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği'nde (SKHKKY) verilmiş olan 50 µg/m3 yıllık sınır değerinden yüksek olduğu

- Gemi Söküm noktasında 2. Dönemde gerçekleştirilen günlük PM2.5 ölçüm sonuçları incelendiğinde, ölçüm sonuçlarının toplam 14 gün WHO tarafından verilmiş olan 25 µg/m3 24 saatlik sınır değerin üzerinde olduğunun görüldüğü,