Şirince

Zübeyde hanım, oğluna yazdığı mektupta maddi sıkıntılar içinde olduğunu anlatır ve kendisinden para yollamasını ister.

Atatürk'ün, annesine verdiği cevap tarihi değerdedir.

Çünkü o, devletin tüm imkanları elinin altında olmasına rağmen annesine evdeki eşyalardan satmasını söyler.

Annesinin yoksulluğunu ülke halkının yoksulluğundan ayrı düşünmez. Birini diğerinden üstün tutmaz. Öncelikli görmez.

Bu kararı her devlet adamı veremez. Onurlu, ilkeli davranan; dürüstlüğün iyileştiren gücüne yürekten inanan; halkın emeğine ve ülkenin toprağına sahip çıkanlar tarihe lider olarak geçer. Her çağda saygıyla anılır.

Atatürk'ün sadece bu anısını bilmek bile ona saygı duymak için yeterlidir. Aksini iddia edenler, ilk fırsatta devletin imkanlarını da arkasına alıp ülkenin yağmalanmasına, talan edilmesine, yangın yerine çevrilmesine imza atanlar, göz yumanlar, zemin hazırlayanlardır.

Çünkü yerli ya da yabancı sermaye sahiplerinin ülkeyi mahvetmesine resmi kurumlar aracılığıyla izinler çıkmaktadır.

Devletin tüm imkanlarını kendi ve yandaşlarının çıkarı için kullananları değil annesine tek kuruş dahi yollamayan Atatürk'ü örnek alarak bu ülkeyi düzlüğe çıkarabiliriz.

Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun yanlışa hukuki yollarla tepki göstermek vicdan sahibi her vatandaşın ülkeye sorumluluğudur aynı zamanda.

En yakın tarihten örnek verelim.

Turizmi ile ön plana çıkan İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı ünlü Şirince Köyü'nde mermer ocağı kurulması fikri sizce ülkeyi, İzmir'i ve bölge halkını düşünen birinin planı olabilir mi?

Şirince'nin evlerine çivi çakmak bile izne bağlıyken Aziz Nesin Matematik Köyü'nün yanı başındaki 297 hektar alana mermer ocağı izni verilmesi iyi niyetle açıklanabilir mi?

Kurulması planlanan ocağa 546 yıl ömür biçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı raportörleri işin uzmanı olarak görülebilir mi?

Elbetteki hayır...

İktidarı, sermaye sahiplerinden ayrı düşünmek mümkün mü?

Kaz Dağları'nda yaşatılan neyse Şirince'de de karadeniz yaylalarında yaşatılan aynıdır.

Kapitalizm, paraya çevireceği her şeyin kökünü kurutur ve bunu yerel iş birlikçileriyle birlikte yapar.

Kendi çıkarları dışında hiçbir canlının yaşamı umurlarında değil.

Her vatandaş, yazının başında bahsettiğim mektubu da aklının bir köşesine yazarak kendinde şu sorunun yanıtını arasın:

Ağaçlar kesilmesin, dereler kurumasın, toprak yok olmasın, ormanlar imara açılmasın, canlı yaşamı yok olmasın diye verilen hukuki ve toplumsal mücadelelere ben katkı koyuyor muyum?

Herkesin aynası kendi vicdanıdır.

Ülkenin vebali, aynası kirli olanların boynunadır.