Şeref Bakşık-Naci Ağbal

Okurlarımın başlığı görünce 'Ne alaka?' diye soracaklarını tahmin ediyorum. Anlatmadan önce bu iki politikacı kimlermiş; biraz bilgi vereyim.

Birinci isim Şeref Bakşık. İzmirlilerin yakından tanıdığı bir isim. 1927 İzmir doğumlu. Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu mezunu. Demokrat Parti ve Menderes'e muhalif Demokrat İzmir Gazetesi'nin genel yayın müdürlüğündeyken hakkında 100 yıl hapsini gerektirecek onlarca dava açılmış. İzmir Gazeteciler Sendikası Başkanlığı yapmış. 1961'de yeni Anayasayı yapmak üzere oluşturulan Kurucu Meclise, Basın Kontenjanından üye seçilmiş. TBMM'de 12/13/14. Dönemlerinde (1961-1973) CHP Milletvekili olarak İzmir'i temsil etmiş. 1977-80 yılları arasında da bu kez İzmir Senatörü seçilmiş. 25 Mart 1971-18 Kasım 1971 tarihleri arasında CHP Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş. 12 Eylül 1980'den sonra kurulan SODEP ve daha sonra SHP'nin İzmir İl Başkanlığını yapmış. 92 yaşında aramızdan ayrılan Bakşık, şu anda Kokluca Mezarlığı'nda yatıyor…

***

İkinci isim Naci Ağbal 1968 Bayburt doğumlu. Siyasal Bilgiler mezunu ve Maliye Müfettişi. Yüksek lisansını da ünlü Exeter Üniversitesi'nde yapmış. Maliye Bakanlığı Müsteşarı iken 2015'te AKP Bayburt Milletvekili seçilmiş. AKP'nin Maliye İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmuş, 2015-2018 yıllarında Maliye Bakanlığı'na getirilmiş. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı iken geçtiğimiz pazar akşamı geç saatlerde Cumhurbaşkanı tarafından Merkez Bankası'nın başına atandığını TV haberlerinden öğrendik. Maliye Bakanı damat Albayrak'ın bu nedenle görevinden ayrıldığı yoğun söylentiler arasında…

***

Gelelim içinde yer aldığım gerçek öyküye!

Askerlerin verdiği 12 Mart 1971 muhtırasından sonra Başbakan Demirel çekilmek zorunda kalmıştı. Önemli günler yaşıyorduk. Nihat Erim'in bir gecede partisinden istifa ederek Başbakanlığa getirilmesi CHP'ni karıştırmış, Genel Sekreter Ecevit Genel Başkan İnönü ile ters düşerek görevinden ayrılmıştı. CHP kaynayan kazana dönmüştü. Esprileriyle ünlü Millet Partisi lideri Bölükbaşı, 'Azrail Adalet Partisi'ne girdi cenaze Halk Partisi'nden çıktı' diyordu…

O günlerde CHP Parti Meclisi Ecevit ağırlıklıydı. Ecevit'in yerine yapılan seçimde bu kritik göreve Şeref Bakşık seçilmişti. Ülkemiz ve CHP tarihi günler yaşıyordu. Bakşık hem şanslı hem de şansızdı. Çünkü aklı Ecevit'in, duyguları da İsmet Paşa'nın yanındaydı. Özetle Paşa ile Bülent Bey'in arasında kalmıştı. Paşa da Ecevit de ondan kendilerinden yana radikal uygulamalar bekliyorlardı. Oysa Bakşık'ın karakteri ve siyasal anlayışı bunlara izin vermiyordu. Sonunda hastalandı ve Ankara Numune Hastanesi'nden istifasını gönderdi. Bu davranışı 1973'te ön seçimi yitirmesine yol açtı. Evine, İzmir'e döndü. İşsiz kalmıştı. SSK emekliliğinden başka geliri yoktu!

1973 seçimlerinde CHP birinci parti oldu. Ben de ilk kez parlamentoya girmiş daha sonra Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştim. CHP-MSP koalisyonu gerçekleşince Ecevit Başbakan oldu. Artık gücünün zirvesindeydi. O yıllarda devletin elinde olan KİT'lerin yönetim kurullarına eski milletvekilleri atanıyordu. Başbakanlıktan gelen listede Şeref Bakşık'ın atandığı yerin karşısında Merkez Bankası görülüyordu… Ancak Cumhuriyet yönetiminin Osmanlı Bankası'nın yerine kurduğu Merkez Bankası'nın katı kuralları vardı. 'Bankaların bankası' sıfatı olan bu kurum mevcut iktidar ve siyasal partilerin müdahalesinden uzak tutulmuştu. Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri partili olamazdı!

Parti Meclisinde benim de içinde bulunduğum birçok üye CHP Genel Sekreterliği yapmış bir kişinin partisinden ayrılmak zorunda bırakılmamasını, Sayın Bakşık'ın bir başka yere kaydırılmasını istedik. Ama başarılı olamadık. Şeref Bakşık 12 yıl milletvekilliği yaptığı partisinden bağrına taş basarak istifa etti. Bankanın en önemli yöneticilerinden biri oldu. Bu saygın kuruma partizanlığı sokmadı, sokturmadı. İzmirliler onu unutmadılar. 1977 seçimlerinde Şeref Bakşık bu kez çok sevdiği İzmir'i Cumhuriyet Senatosu'nda temsil ederek siyasete döndü. 12 Eylül'den sonra kurulan SODEP ve daha sonra SHP'nin İzmir İl Başkanlıklarında bulundu. Erdal İnönü'nün yakın dostuydu…

***

İyi bir maliye müfettişi olduğu söylenen ve artık siyasetin göbeğinde bulunan Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığına atandığını duyunca belleğim gerilere gitti. Demek partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankasının başına partili bir kişiyi getirmekten sakınmıyor, çekinmiyor. Onun için tek koşul önemli; sözünden çıkan kimse istemiyor!

Erdoğan'ın atı alıp Üsküdar'ı geçtikten sonra ülkeye egemen olan rejim işte böyle bir şey!

1970'ler ve 2000'ler Türkiye'si birbirinden ne kadar da farklı!