Sensiz de oluyormuş be usta

Bazı insanlar kendilerini vazgeçilmez olarak görürler, bunlar dünyanın kendileri etrafında döndüklerini düşünürler. Halbuki hayatın en can alıcı yanılgısı, insanın kendisini vazgeçilmez olarak saymasıdır.
Siyasette de kendisini 'vazgeçilmez' olarak görenler vardır. Ya, kişi gerçekten megalomandır, ya da karakter zaafı nedeniyle çevredeki yalakaların dolduruşuna gelip kendisini gerçekten vazgeçilmez sanır.
İngiliz 'Economist' dergisinde A.Z imzası ile yayımlanan bir haberde; 'Erdoğan'dan sonra yaşam var mı?' diye soruluyor !..
Dergi, elbette ki Erdoğan'dan sonra AKP'nin ne hale geleceğini anlatmak istiyor ama, Erdoğan bunu okuyunca; 'Vay be, demek ki benden sonra tufan dersem, doğruyu söylemiş olurum, baksanıza elin İngiliz'i bile böyle düşünüyor' diyecektir…
İşin aslı öyle değil be usta!...
Sen yokken de dünya döndü, güneş her zaman ki gibi doğdu-battı.
Herkes işinde gücünde, günlük yaşam dertleri ile boğuştu durdu. İnan yokluğun hissedilmedi bile.
Seni özleyen, yollarını bekleyen olmadı mı? Tabii ki oldu. Sen yokken ihaleler-özelleştirmeler-devletin yapacağı büyük çaptaki ödemeler talimatın üzerine durmuştu. İşte bunları bekleyenler seni çok özlediler. Bir de sayende milletvekili-bakan olan kişiler senin için çok gözyaşı döktüler. Haklı adamlar, sen olmazsan bunlar ne yapacaklar? Nasıl devlet büyüğü olacaklar?
Bunların haricinde pek özleyen olmadı. Aksine televizyonlara çıkamadığın için millet kafasını dinleme olanağı buldu. Ankara'ya geldiğinde, bedava otobüslerle seni karşılamaya gelenlerin sayısı 200 kişiyi geçmedi. Gerçi televizyonlar az sayıdaki genci gizlemeye çalıştılar ama, sen bunu açıkça gördün.
Karizma çizilmiş, uçağın burnu aşağıya doğru dönmeye başlamış be usta!...
Baksana be Usta; İstanbul Belediyesinden bu yana yanından ayırmadığın, Bakan yaptığın sırdaşların, abi deyip il-il dolaştırdığın Bülent Arınç bile, hastalığında posta atmaya kalktılar. Gerçi sen ayağa kalkınca, özürler, pişmanlıklar gırla gitti ama, bunlar hep birer işaret.
Sensiz de oluyormuş demek ki…
Bundan sonra ister Cumhurbaşkanlığı için uğraş, ister Başbakanlıkta kalmaya çalış artık sıra yavaş bir şekilde hesap vermeye geliyor. 'Zaman aşımı var' filan gibi gerekçelere sığınmayacağını biliyorum.
Sen delikanlı adamsın, böyle bir basit argümanın arkasına sığınmazsın. Zaten sen milletvekili dokunulmazlığını da kaldıracaktın ama, muhalefet partilerinin Genel Başkanları televizyon canlı yayınında söz verip, sonradan yan çizdiler. Millet bunu biliyor!...
Hem bu konularda 'zaman aşımı' olmuyor. Fransa eski Cumhurbaşkanı,
20 sene evvel ki bir suç için mahkum edildi..
Beni lütfen iyi dinle usta, bundan sonra olacakları sana anlatmaya çalışayım.
Sen güç kaybettikçe, şimdi önünde eğilen Türkiye'nin en büyük Holdinglerinin sahipleri, birdenbire ülkenin en büyük müteahhidi yaptığın eski taşeronlar,
sen olmazsan oturduğu apartmana yönetici bile olamayacak olup da, senin milletvekili-bakan yaptığın siyaset cambazları, yeni 'Patron-Reis-Sultan' aramaya başlayacaklar. Bulacaklar da. Arayanın,soranın azalacak. Sayende Emniyet'te büyük güç kazanan cemaat, ilk kazığı sana atacak.
Yüce Divan, mahkemeler, mahkemeler… Bunlar seni oldukça yoracak…
Zordur be Usta; Haksız yere hapislerde çürüyen Generaller-Subaylar-Milletvekilleri- Bilim adamları hepsi sana hem 'Ah edecekler', hem de davalar yağmur gibi yağacak. Yargıda, Emniyette, Mit'te, Genelkurmay'da şimdilik susanlar, dijital tuzakları kurup suçsuz insanları hapse attıranlar teker-teker konuşmaya başlayacaklar. Birisini sustursan, diğeri konuşacak. Habur'da karşılattıkların, Kandil'e gönderdiklerin hepsi kendilerini kurtarmak için neler anlatacaklar, neler…
Eee, ne olsa İleri Demokrasi'yi sen getirdin be usta!... Sen her zaman dersin ya, 'geçmişimizle yüzleşmekten korkmayalım' diye, sen de geçmiş olunca, senin döneminle de hesaplaşacağız ustam, sen hiç dert etme. Zaten şu an insanların ellerinde onlarca Yüce Divanlık dosya hazır bekliyor…
Usta, esas darbe dışarıdan gelecek. Bugün için seni dergilere kapak yapanlar, Eşbaşkan yapanlar hemen selamı sabahı kesecekler. Arap akrabalar da arayıp, sormayı derhal kesecekler.
Bu kadarla kalsa iyi. Bu alçaklar bir sürü iftira da atacaklar. Yok yurt dışında para varmış, yok yurt dışında ticari ortaklıklar varmış diye bir sürü yalan üretecekler.
Bunları canını sıkmak için söylemiyorum usta. Tarihte hep böyle olmuş. Kim ki, iktidara gelmek için, dışarıdan kendisine verilen desteği kabul etmiş, sonunda bunlar başına gelmiş, usta..
Hem daha çok zamanın var, sıkma canını ama kural bu. Veren el, alan elden üstündür, usta…
Çok önemli bir nokta şu usta;
Eğer bugün Avrupa'yı kavurmaya başlayan ekonomik sarsıntı, yakın bir zamanda Türkiye'ye gelirse, işte o zaman yandı gülüm keten helva!...
İster misin, 2002 de dünyadaki nakit bolluğu sayesinde iktidarı ele geçiren ve bunun nimetlerini toplayan partin, ekonomik krizle sarsılsın ve darmadağın olsun. İnan o zaman seni, yardımcın ve güzel insan Bekir Bozdağ ve onun 1000 Mele'si bile kurtaramaz.
Hayırlısı be usta, ben her zaman yanındayım, ben de nasihat çok, sıkıldıkça ara beni. Bu sıralar, ben Tunus-Libya-Mısır taraflarına gideyim. Devrilen liderlerin çocukları ne yapıyor, nasıl yaşıyorlar, servetleri yerli yerinde duruyor mu, hepsini inceleyeyim, ilerde lazım olur.
Bir ricam olacak usta. Sana yardım edeceğim ama, başkası için ricacı olma. Özellikle 'Bana Türk demeyin, ben Türk değilim, bana Türk denmesinden utanırım' diyen Tüsiad Üyesi Ethem Sancak için lütfen yardım isteme. O da başının çaresine baksın, kendini nereli kabul ediyorsa, onlardan yardım istesin…
Usta, sözlerime Hz. Mevlana'nın bir deyişi ile son vermek isterim.
Sen bu arada, gerçek dostlarının sayısını arttırmaya bak. Haydi eyvallah….
'Yüz'de ısrar etme / Doksan'da olur.
İnsan dediğinde / Noksan da olur…
Sakın büyüklenme/ Elde daha neler var.
Bir ben varım deme/ Yoksan da olur.
Hatasız dost arayan/ Dosttan da olur…