Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...
Ulu Önder'le ilgili sayısız makale yazan…
İsviçreli gazeteci Noelle Roger'i…
Ve O'nun yazdıklarını bugünlere taşıyan herkesi…
Saygıyla analım...
***
Atatürk, bu güzel memleketi sık sık dolaşan…
Vatandaşı ise…
Araya kimseyi sokmadan dinleyen bir liderdi…
Çiftçinin de derdini dinlerdi; esnafın da…
Sonra…
O kucak kucak sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşır…
Milletvekillerinden…
Hatta bakanlardan hesap sorardı…
***
İşte böylesi yurt gezilerinden birinde…
Orta Anadolu'da tarlasında çift süren bir çiftçiyle karşılaştı...
Gazi, selamladı köylüsünü:
'Kolay gele, bereketli ola ağa…'
Çiftçi, Atatürk'ü tanıyamamıştı:
'Allah razı olsun bey…'
Atatürk, merak içinde sordu:
'Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu?'
Çiftçi, gözlerini yere dikti; yutkunarak cevap verdi:
'Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık; koca öküzü satıp borcumuzu ödedik…'
Atatürk'ün yüzü asıldı, sohbeti kısa kesti:
'Sağlık olsun ağa…'
***
Çiftçi o yörede Halil Ağa olarak tanınıyordu…
Atatürk'ün yanındakiler ise…
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Hüsrev Gerede ve Emir Subayı Resuhi Bey'den oluşuyordu…
Birkaç da misafiri vardı…
Yürürken bile düşünceliydi, Atatürk…
Karar vermiş gibi…
Aniden Salih Bozok'u yanına çağırdı ve şöyle dedi:
'Salih, yarın sabah git, Halil Ağayı bul, bana getir… Benim kim olduğumu sorarsa, hiçbir şey söyleme… Sadece bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de…'
***
Salih Bozok, ertesi gün…
Halil Ağa'yı, Atatürk'ün yanına getirir…
Gazi, konuğunu ayağa kalkarak karşılar:
'Buyur Halil Ağa' diyerek, yer gösterir…
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü ile…
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya de salonda yerlerini alırlar…
Atatürk, köyden gelen misafirine dönerek…
'Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha…' der…
***
Halil Ağa, vergi borcunun geçmişini…
Nasıl icralık olduğunu…
Öküzünü neden sattığını…
Bir bir anlatır…
Söz sırası Atatürk'e gelmiştir…
Ulu Önder'in kaşları çatılmıştır…
İsmet Paşa ve Şükrü Kaya'ya dönerek şöyle der:
'Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı'nı Halil Ağa'nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık... Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız, gerekirse vergi borcu ertelenebilir... Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz…'
***
Halil Ağa, işte tam o sırada Gazi'yi tanır…
'Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim' diye…
Yalvarır gibi araya girmeye çalışır…
Atatürk, köyden gelen konuğuna döner ve…
'Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın' diyerek…
Ayakta uğurlar…
Ne Başbakan İsmet Paşa'ya…
Ne de İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya…
Tek kelime bile söylemez…
Hükümet'in iki ünlü ismi de…
Derin bir sessizliğe gömülür…
Nokta…
Sonsöz: 'Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya üzerinde olmayacaktık… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'