Savunmamdır

’“Bu gün saat 09.55 te İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesinde duruşmam var. Savunmamın özetini sizlerle paylaşmak istedim.
Türkiye’’de Demokrasi’’yi, Laik Cumhuriyeti, Sosyal Hukuk Devletini, Atatürk’’ü savunmanın neredeyse suç haline geldiğini özellikle gençlere göstermek istedim. Ülkemiz ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyor. Bazı kamu görevlileri sorumluluklarının bilincinde değilmiş gibi davranıyorlar. Demokrasi, Laik Cumhuriyet, Sosyal Hukuk Devleti varsa, kendilerinin de var olabileceklerinin farkında değiller. İş adamları da, medya patronları da korku içindeler,
’“Bana mı kaldı demokrasiyi savunmak, ben işime bakarım’” anlayışındalar. Çocuklarının geleceğini düşünen çok az. Halbuki İran’’a baksalar, biraz okusalar, o rejimlerde tüm yetkinin bir molla’’nın iki dudağı arasında olduğunu, ne servetlerin ne de yaşam haklarının garantide olmadığını çok iyi anlayabilecekler. Umarım yanılıyorumdur ama, gidiş maalesef o yönde olacak gibi görünüyor. Biz yılmadan, yorulmadan mücadelemize gelecek nesiller adına devam edeceğiz. İsteyen izlemeye, isteyen engellemeye devam eder’…
Söke Cumhuriyet Savcısı Sayın Mesut Konuk, 23 Ekim 2010 tarihinde yazdığım ’“Yediğiniz Hurmalar’” başlıklı yazımda geçen ifadelerle ilgili olarak, Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’’a eleştiri sınırlarını aşan ifadelerde bulunduğumu (tarikat artığı deyimi için) ve bunların karşılığı olan TCK 125/3-a, 43/2, 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılmamı talep etmektedir.
Bir söz, eğer doğruyu ifade ediyorsa kesinlikle hakaret değildir. Kendileri eskiden tarikat üyesi olduklarını açıklıyorlarsa, çeşitli tarikat ve cemaat önderleriyle kamuoyu önünde defalarca beraber görüntü veriyorlarsa, bu tarikat ve cemaatlerle karmaşık ilişki içinde iseler bu kişilere ’“Tarikat Artığı’” demenin suç sayılmasını anlamak mümkün değildir.
Sayın Savcının bahsettiği Başbakan Erdoğan ve Başbakan Bülent Arınç’’ın, Türkiye’’nin en yüce yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesi tarafından ’“Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olması’” sebebiyle mahkum etiği AKP’’nin 1 ve 2 nolu yöneticileri oldukları unutulmamalıdır.
Kendilerinin ve AKP İleri gelenlerinden bazılarının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının AKP’’yi kapatma isteminde 5 yıl süreyle siyasetten yasaklanmaları talebini de, bu kişilerin basına yansıyan tarikat-cemaat ilişkileri ile ilgili belgeleri takdim ediyorum.(Basından temin ettiğim haberler)
Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik, ve sosyal bir hukuk devletidir.
Anayasamızın ve devlet yapımızın en temel direği olan laiklik ilkesinin çiğnenmesine, tarikat ve cemaatlerin yasa dışı faaliyetlerine göz yumarak yol veren bu kişiler için söylenen ’“tarikat artığı’” sözü nasıl hakaret olarak alınır, anlamış değilim.
Başbakan Erdoğan, ’“Tarihimizde olduğu gibi Türkiye’’de keşke her inanç grubunun ayrı mahkemesi olsa ne iyi olurdu, inşallah gelecekte yine böyle bir öncü rol üstleneceğiz’” diye televizyonlardan seslenmiştir. Bu talep, Türkiye birliği ve bütünlüğünün berhava edilmesi anlamına gelir.
Anayasamızın 174. Maddesi İnkılap (Devrim) Kanunlarının Korunması maddesidir. Bu maddeyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasını ve mevcut rejimi korumak Cumhuriyet Savcılarının görevi olmalıdır. Laik Cumhuriyeti yıkmak için odak olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmış kişileri, Atatürk düşmanlarını, İslam Cumhuriyeti özentilerini korumak değil.
Sayın Hakim, 30 yılı aşkın süre Devlet ve siyaset hizmetim var. Askeri darbelere ve türlü sıkıntılara muhatap oldum. Demokrasiye, Laik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı kaldım ve bunları hep savundum.
Bu gün Cumhuriyetimiz, tarihindeki en ağır saldırı karşısındadır. Bu saldırıları def edip, Laik Cumhuriyete, çağdaşlığa, ilericiliğe, aydınlığa, gelişmeye sahip çıkmak tüm Türk Aydınlarının görevi olmalıdır. Tabii ki en başta Sayın Savcı ve Hakimlerimiz bu kutsal görevi severek yapacaklardır.
Cumhuriyet karşıtı bu eylemler ve Türkiye’’yi İslam Cumhuriyetine dönüştürme gayretleri yeni değildir. Karşı devrim yıllardır sinsi olarak uygulanmaktadır. En son olarak; Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları ve Türk Milletinin gözü önünde, eski Başbakan Erbakan’’ın cenazesinde (Başbakan’’ın Hocası) Televizyonlardan canlı olarak yayınlanan Fatih Erbakan’’ın konuşmasında söylediği, ’“Allah yolunda Cihada davet- İslam Birliği’” gibi Laik Cumhuriyetin temeline dinamit koyacak konuşmalar ve cenaze töreninde bir tane bile Türk Bayrağı bulundurulmaması durumun ciddiyetini herkese anlatmış olmalıdır. (Bu sözleri televizyonların canlı yayınında çekinmeden söyleyen kişi hakkında herhangi bir soruşturma açıldığını okumadım)
Ben bahsi geçen yazımda kimseye hakaret etmedim. İsmi geçen kişilerin kendilerinin de kabul ettiği ifadeleri kullandım. Takdirlerinize saygılarımla arz ederim.