Sandık Güvenliği

İlk oyumu 1969 yılında kullandım.

O gün bu gündür bütün seçimlerde oy kullandım.

Ve seçimlerin çoğunda, ya sandık görevlisi veya parti yöneticisi veyahut aday veya aday adayıydım.

Tüm bu seçimlerde tek kaygımız o zaman mensup olduğumuz partinin ne kadar oy alacağıydı.

Bunu düşünür ve bunun endişesini taşırdık.

Partiler de bunu düşünürlerdi.

İlçe, İl ve Yüksek Seçim Kurulu'nun kararları ile ilgili en küçük bir endişe veya şüphe duyulmazdı.

Bilhassa Yüksek Seçim Kurulu bildirileri ve kararlarının hukuka uygun olduğu hemen herkes tarafından kabul görürdü.

Yapılan seçimlere küçük istisnalar dışında İdare'nin en küçük bir müdahalesi söz konusu olmazdı.

Seçmenler, oylarını kullanır, sandığı sandık görevlilerine bırakır ve nereye gideceklerse oraya giderlerdi. Akşam olunca da bulundukları ortamda seçimin sonuçlarını beklerlerdi.

Ve bu sebeple seçim sonuçları tartışılmaz, çeşitli yorumlara meydan verilmezdi.

Ta ki, 2002 seçimleri sonrasına kadar…

Belirttiğim tarihten sonra seçmeni de partileri de tabii muhalefet partilerini bir başka kaygı aldı.

'Ne kadar oy alacağız?'ın yerini, nerdeyse 'Sandıklara nasıl sahip çıkacağız?' kaygısı aldı.

Ve bu sebeple:

'Sandık Güvenliği' seçmenin oyunun da önüne geçti.

Yapılan bütün seçimlerde ve referandumlarda parti sözcülerinin açıklamaları aşağı yukarı aynı mahiyette:

'Sandıklarla ilgili bütün tedbirleri aldık…'

'Sandıklarda şu kadar bin kişi görevlendirdik…'

'Artık trafolara kediler girmeyecek…'

'Islak imzalı tutanakları şöyle yapacaksınız, böyle yapacaksınız…'

Ve benzer daha pek çok açıklamalar…

Seçmen de artık kaygılı:

'Oy vereceğiz ama oyumuza sahip çıkılacak mı?'

Bunların ne kadarı doğru ne kadarı rivayet elbette bilemiyorum.

Ancak tablo budur.

Halk arasında dolaşan söylentiler budur.

Ve parti sözcülerinin de açıklamaları bu doğrultudadır.

Şimdi:

Şunun altını çizerek bir kez daha vurgulayalım:

Devlet, kurumlar hiyerarşisidir…

Kişilerin tutum ve davranışlarına veya kefil olmalarına göre değil, hukuk içinde kurumların uyguladıkları kurallara göre işler. Ve halkın teminatı bu kurumlardır ve de kurallardır. Eğer seçmen kullandığı oy ile ilgili ciddi endişeleri var ve bu endişeleri mensup olduğu partilerde paylaşıyorsa hem İdare'nin tutumunda ve hem de kurum ve kuruluşlarda ciddi eksiklikler var demektir. Böyle bir ortamdan demokratik ve yasal bir sonuç elde edilemez.

O halde:

Sandık güvenliği Devlet'in teminatı altında olmalıdır.

En küçük şek ve şüpheye yer vermemelidir.

Dilerim ki, 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler bu söylenti, endişe ve kaygıların olmadığı bir ortamda cereyan eder ve gerçek ne ise sonuç da ona göre tecelli eder.

Demokrasinin de, hukukun da gereği budur…