Sana ne/işine baksana!

Başbakanın Görev, Yetki ve Sorumluluğu:

*Başbakan, bakanlıklar arası işbirliğini, Bakanlar Kurulunun genel siyasetinin yürütür ve yasaların uygulanmasını sağlar.
*Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek, Bakanlar Kurulunun çalışma düzenini ve disiplinini sağlamak ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür.
*Başbakan, Bakanlar Kurulunun programından ve uygulanmasından veya önemli bir politika girişiminden, Cumhuriyet Meclisine karşı sorumludur.
*Bakanlar Kuruluna Başbakan başkanlık eder. Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde veya Başbakanın istemi üzerine Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilir. Cumhurbaşkanı oy kullanamaz.
*Başbakan, resmi görevleri dışında başka bir iş yapamaz; Devletin ve kamu kuruluşlarının herhangi bir yüklenme işini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kabul edemez. Başbakanın maaşı, temsil ve hayat pahalılığı ödeneği ve yollukları yasa ile düzenlenir.
*Başbakan bu Anayasa ve yasalarla kendisine verilen diğer yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.
Hukuk Devletinde ve demokrasi ile yönetilen ülkelerde makamı ne olursa olsun herkesin görevleri Anayasa’’da ve yasalarda yazılıdır. Bu kişi Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Bakan kim olursa olsun yasalarla belirlenen görevinin dışına çıkamaz, kendine yeni görevler yaratamaz. Yaparsa suç işlemiş olur’…
Örnek;
*Başbakan Erdoğan, yeni atanan Kaymakamları kabulünde, Kaymakamlara şu tavsiyeyi verdi; ’“Bu iş bekarken olmaz, bekar olanlar derhal evlensin’”
-Kaymakamlardan biri söz alıp; ’“Sayın Başbakan, benim özel hayatımdan size ne?Benim özel hayatıma karışma yetkisini size kim verdi?’” dese, ne cevap verecek bizim civanım delikanlı?.
*Başbakan Erdoğan, düğününe gittiği veya sokakta gördüğü her yeni evli çifte;
’“Bakın bana söz verin, sizden en az üç çocuk bekliyorum’” diyor.
-Konuştuklarından biri; ’“Sayın Başbakan, siz ne hakla benim yatak odama karışıyorsunuz?Ben sizin kaç çocuk yapacağınıza karışıyor muyum?Benim çocuklarımın rızkını siz mi veriyorsunuz?Siz kendi işinize baksanız ya’” dese, ne yapacak bizim civanım delikanlı’…
*Türkiye’’de hiçbir Başbakan, terör örgütü PKK militanları için Habur sınır kapısında ’“Seyyar Mahkeme’” kurdurup, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının Müsteşarlarını, Emniyet Genel Müdürünü, MİT yetkililerini, Hakim ve Savcıları teröristlerin ayağına gönderip, Türk Askerini şehit eden bu katilleri adam başı 3,5 dakikada serbest bıraktırmadı.(Başbakan Erdoğan hariç)
-AKP İktidarı değiştiğinde, o gün oraya giden devlet memurları; ’“Biz oraya kendiliğimizden mi gittik. Başbakan emretti, o yüzden devletimizin itibarı yerlerde süründü’” derlerse, ne cevap verecek bizim civanım delikanlı?...
Tüm bunlar, yetiştirilme tarzından, eğitim eksikliğinden, demokrasiyi hazmetmekte çekilen zorluklardan, yönetişim biliminden habersiz olmaktan, çağdaşlıktan uzak bulunmaktan, kafasının arkasında başka rejimin hayranlığı varlığından meydana gelen davranışlardır.
Halbuki demokratik rejimlerde seçimle gelen Başbakan, yetki ve sorumluluklarını bilir ve o çizginin dışına çıkmaz. Çünkü yasalara saygılıdır ve bilir ki, Başbakan ve yakınları yasaların dışına çıkarsa o ülkede ’“hukuk devleti’” ilkesini korumak mümkün olmaz. Bunun bir adım sonrası da kaostur.
Kimse vazgeçilmez değildir. Mezarlıklar, kendilerini ’“vazgeçilmez’” zanneden insanlarla doludur. Süresi biten,hesap verecek ve gidecektir. Hitler, Mussolini, Franko kendi ülkelerinde faşizmin, zulmün, işkencenin en acımasızını uyguladılar. Uyguladılar ama sonları nasıl oldu?
Anadolu’’da ’“Allah zulmünü arttırsın’” diye bir söz vardır. Bu söz, faşizmin ve kötülüğün zulmü arttıkça, sonunun daha çabuk geleceğinin ifadesidir. Allah hiçbir siyasetçi için böyle sözler söyletmesin ve hiçbir siyasetçinin hırsını, aklının üstüne çıkarmasın’…