Sakın ha!


Deprem sonrası çalışmalarla ilgili kurumlar da, birer saat dakikliği ile görevlerini yerine getirmek için çabalamaktadırlar. Japon Hükümeti ise, halkından hiçbir şeyi saklamadan gelişmeleri ve tehlikeleri anında duyurmakta ve hangi konularda uyanık olmaları gerektiğini bildirmektedir, halk da bu tavsiyelere tereddütsüz uymaktadır.
Bu çalışmalar sırasında en dikkati çeken konu, Japon Ordusunun, insanüstü bir gayret, büyük bir dikkat ve profesyonellikle insanlarına yardım için, önceden hazırladıkları planları uygulamaya koymalarıdır. Belli ki Japon Ordusu, çok zaman önce depremin şiddetine göre planlarını hazırlamış, kimin hangi görevi üstleneceğini, hangi birliğin nerede konuşlanacağını, deprem sonrası kullanılacak yardım ve kurtarma malzemelerinin hangi depolarda bulundurulacağını, olası yağma ve terör hareketlerine karşı kimlerin hangi silahları kullanacağını kısacası her konuyu en ince noktasına kadar belirlemiş ve felaketle karşılaşınca uygulamaya koymuş. Aklın gereği de budur zaten. Modern Ordular afet ve felaket zamanları için önceden her türlü planlarını yaparlar.
Bizim Milli Ordumuzun da böyle acı günler için hazırladığı planları vardı!.. Hele Cumhuriyetin ilanından beri Devlete karşı 28 silahlı kalkışmanın olduğu, uluslararası güçlerin ve bazı dost(!) ülkelerin açıkça desteklediği ve 40 binden fazla insanımızın kaybına sebep olan PKK terörünün yaşandığı vatanımızda böyle planların yapılması ve görevlilere gereken eğitimin verilmesi yasal zorunluluktur.

Ama biz ne yaptık; Milli Ordumuzun Kozmik sırlarının saklandığı gizli odalara bile girdik. Bu planlar dinci ve yandaş basına servis edildi. Devlet düşmanı kalemler tarafından bu planlar, camilerin bombalanacağı, ilkokul öğrencilerinin öldürüleceği, kendi jetlerimizin düşürüleceği noktasına kadar vardırıldı.
Sonuç; Milli Ordumuzun Generallerinin yaklaşık % 10’’u aylardır tutuklu. Duruşmalarına bugün başlanacak. Tarikat önderlerinin saray gibi evlerde yaşadığı, milyonlarca dolarlık zırhlı arabalarda gezdiği, Teröristbaşı’’nın villa da ağırlandığı, Laik Cumhuriyete ve Atatürk’’e küfretmenin olağan sayıldığı bu günkü Türkiye’’de terörle mücadele eden kahramanların davasını dikkatle izleyeceğiz’…

Genelkurmay Bakanına bir uyarım var. Sakın ha, bundan böyle felaket ve afet halleri için planlarınızı kendi kendinize yapmayın. Başınıza dert alırsınız. Çağırın Cengiz Çandar’’ı, Mümtazer Türköne’’yi, Ahmet- Mehmet Alttan kardeşleri, Ekrem Dumanlı’’yı, Nazlı Ilıcak’’ı, başlarına da hapisten yeni çıkan Hüseyin Üzmez’’i koyun, verin planlarınızı bu vatan evlatlarına, önce onlar incelesin sonra uygularsınız.

Bu tavsiyeme uymazsanız, yakında sizi de Silivri’’de görürüz. Sakın Ha, Sakın Ha, Sakın Ha’…

YOL-SUZLUK

Başbakan Erdoğan, Cumartesi günü Erzurum’’un 93. Kurtuluş Yıl Dönümü Şölenine İstanbul’’da katıldı!.. O nasıl olur demeyin, Başbakanımız Erzurum’’a gidemezse, AKP’’nin İktidar gücü Erzurum’’u İstanbul’’a getiriverir.. İstanbul Belediyesi’’nin çalışanları, AKP İstanbul Gençlik Kolları, cemaatin hazır kıtaları bir anda Erzurumlu olup Abdi İpekçi Spor Salonu doldururlar. Omuzlarda, bir örnek beyaz atkılar, dillerde ’“Türkiye Seninle Gurur Duyuyor’” sloganı ile Başbakan Erdoğan da Erzurum’’u kurtarmış oldu’…
Bu kurtarma operasyonu esnasında Başbakan yine ’“Duble Yol’” masalını anlattı ve nasıl yaptıysa Yol ile Yolsuzluğu bağdaştırdı. Dediğine göre bir yerde yol yoksa orada yolsuzluk varmış!..
Dervişin fikri neyse, zikri de oymuş derler. Bölünmüş yollarla ilgili, Kamu İhale Kurumunun denetiminden kaçmak için yolların ihalelerinin ufak, ufak bölünerek yapılması ve yandaşların zengin edilmesi ile ilgili o kadar çok şaibe var ki, kokusu yakında çıkar.

Başbakan’’ın çok övündüğü ’“Duble Yol’” olayının gerçeğini bir kere daha anlatalım.
Bu yollar Cumhuriyet döneminden beri yapılmış, ileride genişletilmesi için istimlakleri yapılan ve istimlak bedelleri Menderes ve Demirel Hükümetleri tarafından vatandaşlara ödenen yollardır. AKP, istimlak bedelleri ödenmiş bu yolları genişletti, ortasına bir çizgi çekti ve ortaya ’“Duble Yol’” mucizesi çıktı!... Eğer yeni bir yol açıp bunu duble yol haline getirdilerse ne kadar istimlak bedeli ödediklerini açıklamak zorundadır. AKP’’nin yaptığı ’“elin atıyla düğüne gitmek’” gibidir. Elin atına binen çabuk düşermiş’…

Başbakan Erdoğan; ’“Biz 8 yılda 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık, 79 yılda Türkiye’’de 6 bin 100 kilometre yol yapıldı. AK Parti iktidarı olsaydı 80 yılda kaç kilometre yol yapardı?Söyleyeyim mi?130 bin kilometre yol yapardık.’”

Başbakan bu sözleriyle kendisinin tüm Cumhuriyet dönemi Devlet Adamlarından daha akıllı ve çalışkan olduğunu söylüyor!... Eskiden böyle yüksekten uçan Padişahlar için, ’“Böbürlenme Padişahım, senden büyük Allah var’” diye bağırırlarmış.

Başbakan’’ın mantığı ile hareket edersek şu soruyu sormak da bizim hakkımız olmaz mı?
’“AKP olarak 9 yılda, tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan borcun 3 (ÜÇ) katı borç yaptınız. Ya 80 yıldır iktidarda olsaydınız, Türkiye’’nin borcu ne kadar olurdu?.. Türkiye diye bir ülke kalır mıydı?..

İki gündür Necati Doğru ’“Sözcü Gazetesinde’” yazıyor;
AKP İktidarı boğazın altına, iki tarafa da çıkışı olmayan çelikten boru döşediler. İhaleyi kazanan Fransız Şirketler yanlış projeden dolayı işi bıraktılar ve tahkim mahkemesine başvurdular. Uzmanlar işin bitiminin 6 yıl sonra olacağını söylüyorlar. Bunun sorumlusu kim?Ne kadar zarar çıkacak?...
AKP bu projeyi ’“Asrın Projesi’” olarak takdim etti, proje ’“Asrın Rezaleti’” olacak.

Benden AKP’’ye küçük bir tavsiye; Eser yaratmak, proje üretmek için insanın çok iyi yetişmesi, bilime ve teknolojiye inanması, uzmanlığa saygı duyması ve tartışma kültürüne sahip olması gerekmektedir.
Biat kültürü ile yetişenlerin eser yaratması mümkün değildir.
Siz en iyisi, başkalarının yaptığı yolları biraz genişletin, ortasından beyaz çizgi çizin, ’“Duble Yol’” diye kendinizi kandırın’… Duble yollar, vatana millete hayırlı olsun, kıskananlar çatlasın’…

Not: 26 Mart 2011 Cumartesi günü, Silivri’’de tutuklu bulunan Subay eşlerinin düzenlediği bir yürüyüş var. Yürüyüş, saat 11.00 de İzmir’’de Kıbrıs Şehitleri Caddesinden başlayacak ve Cumhuriyet Meydanında Atatürk’’ün huzurunda son bulacaktır. Demokrasi’’ye, Laik Cumhuriyete, Sosyal Hukuk Devletine ve Atatürk Türkiye’’sine inanan tüm demokratları ellerinde Türk Bayraklarıyla bekliyorum.
Bu olay haksızlık ve hukuksuzluk karşısında demokratik tepkimizi göstermek ve yerimizi belirtmek açısından çok önemlidir. Özellikle İzmir’’in çağdaş ve aydın bayanlarının ’“İzmir Farkını’” Türkiye’’ye ve hür dünyaya en güzel şekilde göstereceklerine eminim.
Bayrağınızı alın, AKP ve BDP’’ye arkanızı dönün, Cumhuriyet Meydanında kurtuluş yolunu göreceksiniz’…