Sadece aşk ölmez!

Sadece aşk ölmez!

Okumaya başladığınız...

Yaşanmış...

Derin bir aşk öyküsüdür...

Canından önce...

Hastasının canına öncelik tanıyan...

Altın kalpli Dr. Özlem’in ve doyamadığı büyük aşkının...

Gözyaşlarıyla anılan...

Hazin bir “sağlık” hikayesidir...

Eşinin soyadı da olsa...

“Cankurtaran” diye anılmak...

Yüzlerce... Binlerce...

Hastayı sağlığına kavuşturan Dr. Özlem’e...

Ne kadar da çok yakışıyordu...

***

Gidelim, yıllar öncesine...

Orda Ünye’de gözlerini açmıştı dünyaya...

Avukat Hasan Öztürk ve Mimar Tuna Öztürk'ün kızıydı...

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu...

Tokat Erbaa’ya bağlı Doğanyurt Köyü'nde...

Mecburi hizmetini tamamladı...

Yedikule Göğüs Hastanesi'nde...

Göğüs cerrahisi uzmanlık eğitimini başarıyla noktaladı...

Öyle hareketli...

Öyle yürekliydi ki...

TRT’de...

“Hasta Yakını” adıyla uzun soluklu program bile yaptı...

Türkiye, O’na bayıldı...

Nasıl da herkesin derdi için dertleniyordu...

***

...Ve, ne var ki...

Kendisi için de dertlenecek bir süreç yaşamaya başlamıştı...

2000’li yıllara girmek üzereyken...

Pelvisinde (leğen kemiği) bir kemik tümörü tespit edildi...

O yüzü güzel...

Ruhu güzel...

Kalbi güzel Dr. Özlem...

Yıllar boyu o hastalıkla mücadele etti...

Yaşamayı o kadar seviyordu ki...

Aşık olmuştu; bulutların üstündeydi sanki...

Nitekim...

Kalbine karşı gelemedi...

Aşk’ına ise hiç direnemedi...

O günlerin pembe sürecinde...

Sevgilisi Cüneyt Cankurtaran’dan...

Evlenme teklifi aldı...

Büyük aşkı...

Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Emin Cankurtaran’ın oğluydu...

Havalara uçuyordu...

Bir nefeste “Eveeeet!” diye çığlık attı...

Dünya evine giriyordu...

Arkadaşlarının...

“Modern tıbbın filozofu” unvanı yakıştırılan Dr. Özlem...

Hastalığını bile unutmuştu sanki...

***

Mutluluk bulutlarının üstünde dolaşırken...

Hastalığını ailesinden gizledi ve...

Tedavi için Amerika’ya yola çıktı...

Cüneyt Cankurtaran’ın desteği ve yaşadığı büyük aşk...

Dr. Özlem’in en büyük gücü oldu...

O günleri öylesine içten anlatıyordu ki:

“Biz, kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir aşk yaşadık... Çok genç yaşta hastalandım, sonra bana evlenme teklif etti Cüneyt... O anda zaten benim için ne hastalık kaldı ne başka bir şey...”

***

Ne acıdır ki...

Hastalıklar parmakla gösterilen o çifti bırakmıyordu...

Tedavi sürecinin ardından İstanbul’a döndüler...

“Bu kadarı da olmaz!” diyeceksiniz ama...

Bu kez...

Cüneyt Cankurtaran...

Yavaş ilerleyen nörolojik bir hastalığa yakalandı...

Dr. Özlem ise...

O günlerin acılarını yaşarken bile...

Hayat arkadaşı Cüneyt’e olan bağlılığının gölgesinden...

Kalbinden geçenleri şöyle anlatıyordu:

“Karar vermiştik; tamamen yatağa bağlı olsak da...

Ellerimizi hiç ayırmayacaktık...

Evimiz ve yatak odamız...

Küçük bir yoğun bakım ünitesine dönüşmüştü...

Eve her girişimde, (Sevgilim, aşkım, ben geldim...) derdim...

Mutlaka gözlerini açar ve tepki verirdi...

Gece boyunca onu sever ve öperdim...”

***

Kaderin önüne geçilmiyor!

Cüneyt Cankurtaran, 22 Kasım 2021’de hayatını kaybetti...

Zincirlikuyu Camii’ndeki cenaze töreninde...

Dr. Özlem Cankurtaran ayakta zor duruyordu...

Sonra içine kapandı...

Çok sürmedi onların hasreti...

Modern tıbbın filozofu” Dr. Özlem Cankurtaran...

Sevdalısının arkasından...

Üç yıl sonra geçen yıl (12 Aralık) Dr. Özlem de yaşamını yitirdi...

***

Bitiriyoruz...

Bu acıklı doktor öyküsünü sizlerin...

Özellikle...

“14 Mart Tıp Bayramı”nda okumanızı istedim...

Bundan 106 yıl önce bugün...

Takvimler “14 Mart 1919”u işaret ederken...

İstanbul’un işgal edildiği ilk günlerde...

Yabancı işgal kuvvetlerine karşı direnişin adıdır “14 Mart”...

Başını “Hikmet Boran”ın çektiği...

Tüm tıp öğrencilerinin destek olduğu bir harekettir...

Yıllarca kutlu olsun doktorlarımıza...

Hamiş 1: Bu bayram, tüm dünyada evrensel olarak kabul gören ve kutlanan bir bayram değildir ve tamamen bize özeldir... Bugün, tıp eğitimi, bilimsel gelişme ve bağımsızlık arasındaki ilişkiyi en iyi şekilde anlamamızı sağlayacak günlerden biridir...

Hamiş 2: San’at Güneşimiz Zeki Müren’in ölümsüz bir bestesini hatırlamanın zamanıdır: “Hayat bazen tatlıdır... / Sevenler kanatlıdır... / Bir gün yeni bir rüya... / Ürpertir gönülleri... / Elveda der acıya... / Açar aşkın gülleri...”

Nokta...

Sonsöz: “Veda ederek gitmek o kadar kolay değildir, arkada kalanda acı, gidende sancı bırakır... / Anonim...”