Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar’da EMOT Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sait Ada ile “eller” üzerine konuştu…
Sizce görünmez iğne ve iplik var mıdır?
Eğer var ise bunu kimler, ne için kullanır?
Hemen söyleyelim…
Görünmez iğne ve iplik gerçekten de var.
Ve bu sihirbaz işi, çıplak gözle görünmeyen malzemeleri Prof. Dr. Sait Ada gibi cerrahlar kullanıyorlar.
Hayat kurtarmak, saç telinden ince kopmuş kılcal damarları dikmek için…
Prof. Dr. Sait Ada, 25 yıl önce Türkiye'de bir ilke imza atarak İzmir'de kurulan ülkenin ilk El ve Mikro Cerrahi Hastanesi'nin (EMOT) Yönetim Kurulu Başkanı.
Hastanede odasının kapısında şaşkınlığa uğradım.
Sonuçta EMOT'un sahiplerinden ve profesör ünvanlı ünlü bir cerrahtan bahsediyoruz.
İnsan ister istemez şöyle gösterişli, janjanlı ve içeri girilmesi zor heybetli bir kapı bekliyor.
Oysa doktor beyin oda kapısı açık ve kenardaki küçük bir plakette yalın ince bir el yazıyla 'Sait Ada' yazıyor.
Mütevazılığıyla dikkat çeken Prof. Dr. Sait Ada'yı tanıdığınızda 'Hekim' sıfatı taşımanın farkını anlıyorsunuz.
Sait Ada ve ekip arkadaşları 12 saat süren zorlu ameliyatlarda talihsiz kazalar sonrasında hastaneye yetiştirilen hastaların hayatını kurtarıyor.
Kopmuş el, kol ve parmakları yerine dikiyor.
O her ne kadar reddetse de ben kendisini yaşam veren bir sihirbaza benzetiyorum…
60 kat kadar büyüten mikroskop yardımıyla…
Görünmez ip ve iğneyle…
Saç telinden kat kat ince kopmuş damarları birleştiriyor.
Çocukluğundan beri 'Ellere' ilgi duyan Sait Ada insanların eline bakarak mükemmeliyetçi, nevrotik ya da egosantrik bir kişilik olup olmadığının tahmin edilebileceğini söylüyor.
Ünlü ressam Abidin Dino'nun çizdiği 'Eller' logosu ile tanınan EMOT 'Dünya bütünlemeye değer' anlayışıyla hizmet veriyor.
Hayatını ellere adayan Profesör Dr. Sait Ada ve 14 doktor arkadaşı El Mikro Cerrahi Ortopedi Travmatoloji Hastanesi'nde kopmuş hayatları dikiyorlar…
Profesör unvanınız var ama kullanmıyorsunuz. Kapınızda bile yazmıyor?
-Yazmıyor, çünkü profesörlük unvanı eğitim kurumunda gereklidir. Belki bir kongrede ya da üniversitede ders verirken kullanılabilir. Pratik hayatta bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Biz birlikte çalıştığımız arkadaşlar arasında bir kast sistemi oluşturmadan işleri götürüyoruz. Kendimizi öne çıkarmak istemeyiz. Hastanemizde önemli olan hekim hasta ve hekim hekim ilişkilerinde düzeyli bir ilişki sağlamaktır. Bu nedenle bizim kurumuzda performans sistemi de yoktur, doktor muayene ettiği veya ameliyat yaptığı hasta başına para almaz.
ETİK İHLALLER ARTTI
Çok muayene , çok ameliyat, çok tetkik sarmalı nasıl oluştu ?
-Bugün sağlık hizmetinde en büyük sorun bence performans sistemidir . Hastaneler işyeri , hastalar müşteri , başhekimler CEO ve hekimler de parça başı iş yapan çalışanlar haline geldi. Performans sistemiyle gereksiz tetkik ve işlem yapılabilmekte. SGK'nın verdiği ücretler üzerinden hasta seçimi yapılır hale gelindi. Bu nedenle hastanelerde muayene sayısı çok arttı. Ortalama yılda 6 kez tüm nüfus olarak hastanelere başvurmaktayız. Özellikle küçük ameliyatların sayısı arttı , acile başvuru çok arttı. Artık MR çekilmemiş hasta neredeyse yok gibi. Bunların hepsi istatistiklere yansımış rakamlar. Hekimler ne kadar çok muayene, o kadar çok para kazan mantığında çalışmak zorunda oldukları için rekabet ederek aralarındaki ilişkiler bozuldu, etik ihlaller çok arttı. Tüm bunlardan en başta hastalarımız olumsuz etkileniyor. Mali kaynaklar boşa harcanıyor. Hekimlerde mesleki doyumsuzluk , gelecek kaygısı , şiddete maruz kalma korkusu yaşanıyor.
ÇÖLDE BİR KUM TANESİ GİBİ
Hastaneniz bir örnek teşkil edemez mi?
-Edebiliriz ama biz çölde kum tanesi gibi olduğumuz için yüzümüze pek bakmıyorlar. Açıkçası ne yaptığımızı da pek merak etmiyorlar. Bizim yaptığımız iş ekip çalışması gerektiriyor ama şüphesiz bir de anlayış meselesi. Bireysel düşünseydik bugünlere gelemezdik. El Mikro Cerrahi Hastanesi'nde şu kişi, bu kişi var diye öne çıkılmaz. Çalışanlar kendi egolarını değil kurumu düşünerek tam bir takım çalışması yapar.
SÜRÜMDEN KAZANMAK
Neden yüzünüze bakılmıyor?
-Karşımızda dev bir sağlık sektörü oluştu. Kar amaçlı ve sürümden kazanma düşüncesiyle hareket edildiğinden bize öğretilen hekimlik anlayışının dışında ekonomiye dayalı bir sistem gelişti. Hekimlerin idare ettiği ve ortak olduğu küçük hastaneler yerine büyük hastaneler ve holdingler oluştu. Yani performansa dayanmayan, takım çalışması gerektiren ve de acile dayalı bir hizmeti kimse yapmak istemiyor.
Vatandaş kapıda beklemiyorum diye memnunum diyor ama…
-Doğru memnun , ama neye göre memnun doğrusu tam ölçüldüğü kanısında değilim. İlaç yazdırma , eczaneden kolay ilaç alma, sevk gerekmeden her kuruma gitme gibi faaliyetlerde memnuniyet var. Ancak hastaya yeterli zaman ayıramamak, acil hizmetleri ve ciddi hastalıklarda yaşanan sıkıntılara çare bulunduğu kanısında değilim.
EL HASTANESİ AÇILIR MI?
Neden hastane açtınız?
-Biz aslında işimizi yapabilmek için bu yola girdik. Yoksa bizim aklımızda özel hastanemiz olsun diye bir düşünce yoktu. Gecenin bir vakti herkesin toplanıp, 10 saat ile 12 saat arasında süren bu ameliyatları yapması için ekip çalışması gerekiyor. Ekibin her an ameliyata hazırlıklı olması lazım. Bu tip bir organizasyonu devlet kurumlarında hatta özel hastaneler içinde bile sağlamak zordu. Bu nedenle sadece bir dal hastanesi açma fikri ortaya çıktı. Özellikle ABD'de gördüğümüz örnekler bize yol gösterdi.
Peki neden 'El Hastanesi'?
-El en çok yaralanan organımız. İzmir'de de büyük bir eksiklik vardı. Muayene çalıştırdığımız dönemde, 1987 yılı yılbaşı gecesi bir genç insanın kolunu diktik. Haber olarak basında yer alınca hasta sayımız arttı. Acil hastalara yetişemez olduk. O zaman ekip kurma ve bir hastane açma fikri oluştu. Zira ameliyat yaptığımız kamu ve hatta özel hastaneler, bizim ameliyathaneyi saatlerce kullanmamızdan memnun değildi. Çünkü o salonda, beş ameliyat olacağına aynı sürede biz bir ameliyat yapıyorduk.
Sonra?
-Bunun üzerine Amerika'da örneğini gördüğümüz bir hastanenin benzerini açmayı düşündük. Arslan Bora, ben, Fuat Özerkan ve Firdevs Kul'dan oluşan çekirdek kadro ve bizlere maddi manevi büyük destek olan Osman Seçkin, Veli Lök, Aziz Peker, Recep Kant, Ali Türköz, Özcan Oyan ile birlikte1991 yılında Kahramanlar'da tamircilerin arasında 10 yataklı bir dal hastanesi açtık. Hastane levhası asıldığında el için hastane mi açılır dediler. Zor koşullarda çalıştırmaya başladık.
Şimdi tablo nasıl, yılda kaç ameliyat yapıyorsunuz?
-Bugün EMOT yılda 3 bin ameliyat , 12 bin poliklinik hizmeti, 38 bin seans fizik tedavi uygulaması ve 120 personeliyle İzmir , Ege ve hatta tüm Türkiye'den gelen hastalarımıza hizmet veren bir sağlık kuruluşu.
BACAK DİKİLMESİ TEHLİKELİ
Kopmuş bir ayak gelirse dikiyor musunuz?
-Uygun gereklilik varsa yapıyoruz, ayak da el gibi mikro cerrahi teknik ile dikiliyor. Teknik olarak bir fark yok. Ama ayak ve bacak dikilmesi çok daha zor karar verilen bir durum.
Neden?
-Bacak ve ayakta damar sistemi daha nazlı, tıkanmaya eğilimli ve çok fazla kas dokusu var. Kaslar da kansızlığa en dayanaksız organlar. Kopan veya nakledilen bacağı diktiğinizde kaslardan vücuda çok miktarda toksik madde karışıyor. Antalya ve Hacettepe'de yapılan kol ve bacak nakillerinde iki hastanın da ölüm nedenlerinden biri de kanımca kollarla birlikte aynı zamanda bacakların da nakledilmesi sonucu oluşan toksik zehirlenmeydi. Ayrıca bacak yerine yapılan protezler ele göre çok daha kullanışlı olmaktadır. Dolayısıyla sadece çocuklarda ve ayak bileğine yakın bacak kopmalarını dikmenin daha doğru olduğu kanısındayım.
SİHİRBAZ DEÐİLİZ
12 saat boyunca mikroskoba bakarak bu kadar dikiş yapabilen bir göz çok detaycı olmalı?
-Yansıyor tabii, titizimdir. Kişilik olarak ayrıntılara önem veririm. Hatta giderek daha fazla yansıdığını düşünüyorum.
Kaç kat büyüterek görüyorsunuz mikroskopta?
-60 kata kadar büyük görebiliyoruz. Derinlik hissi gelişiyor elinizde. Mikroskop altında elinizle yapacağınız bir milimetrelik hareket sizin gözünüzde onun 30 katı, yani 3-4 santim gözüküyor. O nedenle derinlik hissiniz artıyor.
Nasıl bir şey kopmuş bir organı yerine dikmek, bana sihirbazlık gibi geliyor?
-Cerrahlık bir sihirbazlık işi değildir. Önemli olan doğru müdahaleyi, doğru koşullarda yapmaktır. Bilek düzeyinde en az 30 tendon, 8 sinir, 10 damar dikmeniz gerekiyor. Ama bazen ufacık bir parmak ucunu dikmek çok daha zor olabiliyor. Çünkü damarlar giderek inceliyor, parmak ucunda damar inceliği 0,4 milimetreye kadar iniyor.
SAÇ TELİNDEN ÇOK DAHA İNCE
Bir saç teline göre düşünsek…
-Ondan çok daha ince. Kopmuş iki boruyu bütünlemek gibi düşünün. İçinden kan sızması gerekiyor.
0.4 milimetrelik kılcal damar nasıl bir iple dikilir ki?
-İpi göremiyorsunuz zaten, çıplak gözle gözükmüyor. Ancak mikroskopla görebilirsiniz. İğnesini bile zor görürsünüz. Ama dediğim gibi bu kişiye özel değil, sihirbazlık değil. Biz de önce fareler üzerinde öğrendik sonra insanlara uyguladık.
Hep unutulur ve hep sorulur. Bir kez daha soralım, kopan bir uzuv en doğru şekilde hastaneye nasıl yetiştirilir ?
-Kopan organ ıslak, nemli bir beze sarılarak bir naylon torbaya konmalı. İçinde kopuk parçanın olduğu torba, hazırlanan içi yarısı buz, yarısı su dolu ikinci bir torbanın içine konularak ağızları birlikte bağlanır. Hiçbir zaman için gövdeye tentürdiyot ya da tütün basılmaz. Kopan parmak 12 saate kadar dikilebilir, ama kol ve bacak gibi kas dokusu olan kopmalar en geç 4 saat içinde ameliyata alınmalıdır.
ELLER BEYNİN GÖZÜDÜR
Eller neden çok hassastır?
-Eller beynimizin gözüdür aslında. Beynin bir uzantısıdır. Elin duyusu çok fazla. Beyindeki bütün sinirler ele doğru gider. Gözünüzü kapattığınız zaman birçok şeyi dokunarak anlayabiliriz. Beyin motor alanında en çok alanı el ve dil kaplar. Kas olarak en çok elimizi ve dilimizi kullanıyoruz.
Parmak izine ne diyorsunuz?
-Çok müthiş bir şey. Herkesin farklı parmak izi var. Gerçekten insan DNA'sı gibi gizemli bir iş. Bunun tıbbi olarak bir açıklaması yok.
ABİDİN DİNO İMZASI
El Mikro Cerrahi Ortopedi Travmatoloji Hastanesi (EMOT)'un amblemini Abidin Dino çizmiş…
-Abidin Dino'nun resmettiği ve hastanemizin simgesi olan figür, ellerin birlikteliğini yansıtıyor. Birlikte ve yumak haline gelmiş eller. Abidin Dino 6 Nisan 1991'de Paris'ten bize yazdığı mektupta, 'Parmağa, ele, kola, ayağa, bacağa dikiş tutturmak kopuk bir dünyaya bütünlük vermenin önemi gibi bir şey. Başarılar dilerim' diye yazmıştı. Bu cümlesiyle gerçekleştirmekte olduğumuz hayalimize destek olmayı kabul ederek şu anki Parmakların Birlikteliği adlı logomuzu tasarladı.
Abidin Dino hayatı boyunca ellerle ilgilenmiş. Metroda, parkta, kafede her yerde insanların ellerine bakarmış.
Siz de bakar mısınız insanların ellerine?
-Bakarım, etkilenirim de. Çocukken de bakardım. Özellikle okul çağlarında otobüste tutunmuş ellere baktığımı, çok iyi hatırlıyorum. Eliyle vücudu bütünlerdim. Çocuk gözüyle bu iyi, bu kötü insan diye ayırırdım. Eller bazen kişiliği de yansıtır. Çekici olduğu gibi, itici de olabilir. Mükemmeliyetçi, egosantrik, nevrotik eller vardır. Tırnağı kesiş şekli , avuç içi, nasırlar, el sıkma şeklinin bile bir anlam ifade ettiğini düşünüyorum. Ayrıca el dışında falına bakılan bir organımız da yok. Karaciğer, mide falı yok mesela… Yüzyıllardır el falına bakılıp, gelecekten haber verilmesi bir tesadüf olmasa gerek.