Hanzade Ünuz, İzmirli duayen sağlık muhabiri Bülent Katarcı ile gazetecilik mesleğinde geçen 40 yılını anlattı.

Sempatik ve hınzır gülüşüyle tanırız onu.

112 Acil Servisi arar gibi başvurduğumuz,

Her başı sıkışanın ilk aklına gelen,

Herkesin yardımına koşan,

Nam-ı diğer,

'Doktor Bülent...'

Bu yıl gazetecilikte 40. yılını dolduran duayen...

Sağlık muhabirliğinin marka ismi.

Bülent Katarcı.

Benim 22 yıllık sevgili dostum...

Milliyet gazetesi İzmir bürosunda birlikte habere gittiğim meslektaşım.

Bülent Katarcı, muhabirlik damarından hiç kopmamış iyi bir gazetecidir.

Kalp kırmayı sevmez.

Yardımseverdir.

Siz iyi iseniz, o da iyidir.

Yardım etmek için dostça çırpınır.

Kötüyseniz,

Sorunuza soruyla karşılık verir önce...

Sonra da patırtı çıkarmadan, yavaşça yanınızdan uzaklaşır.

Çıraklıktan ustalığa uzanan gazetecilik geçmişinde...

Çok sayıda önemli ödül kazandı.

Halen Hürriyet gazetesinde köşe yazarı olan Bülent Katarcı,

Yüzlerce olay, yüzlerce haber ve anıyı geride bıraktı.

Meslekteki son 30 yılında sağlık alanında muhabirlik yaptı.

Tıp dünyasından biri oldu.

Bilinmeyenleri, ilkleri yazdı.

Doktor doktoru oldu.

Doğru müdahale, doğru teşhis arayan hastaların başvuru merkezi oldu.

Amerika'dan, Almanya'dan telefonlar alıyor Bülent.

'Alo Bülent Bey...' diye başlayan telefonlarda Türkiye'den önereceği doktor ismi soruluyor.

Bir hasta için hastanede yer bulunması,

Acil serviste müdahale,

Ya da yoğun bakımdaki hastayla ilgili bilgi almak için akla gelen güvenilir isim oluyor.

Sadece bu röportaj esnasında Muğla'dan ve Ankara'dan iki telefon geldi Bülent'e.

Doktor tavsiyesi istendi.

Bülent Katarcı bir süre önce, İzmirli doktorlarla birlikte çok güzel bir çalışmaya imza attı.

'Yüz Doktor, Yüz Hastalık ' adlı bir başucu kitabı hazırladı.

Şimdi ikinci kitabını yazıyor.

'Yüz Doktor, Yüz Tavsiye'...

Bülent Katarcı, yazılarıyla önerileriyle ve haberleriyle sağlık için hepimize güzel bir vesile olmaya devam ederek,

'Hayat kurtarmayı seviyorum' diyor.

17 YAŞINDA BAŞLADIMBursa'da lisede okurken Bursa Hakimiyet adlı yerel gazeteye başvurdum. Çok şık giyindim gittim, yıl 1978 , 17 yaşındayım. Feridun Bey vardı, 'Ben gazeteci olmak istiyorum, spor yazmak istiyorum' dedim. Giriş o giriş, eskrim müsabakalarını takip etmeye başladım. Eskrim milli takımıyla Türkiye'yi gezdim. 1980'de İzmir'e yerleştik, Bursa Hakimiyet'in Genel Müdürü rahmetli Saruhan Ayber'di. 'İzmir'de Can Pulak'a git, görüş' dedi. Can abi de Günaydın'ın temsilcisi o zaman, gittim hemen işe başladım. O zaman ne kadar çok çalışırsan o kadar çok ikramiye yazıyorlardı, ilk maaşımı 12 bin 500 lira olarak aldım. Serbest muhabirdim, her şeye koşuyorduk. Gece muhabirliği yapıyorum, polise de bakıyoruz. Kendimi işi verdim, çok koşuyordum. Haberlerimiz ulusala manşet oluyordu. İki gün hiç uyumadan çalıştığımız, matbaada yattığımız oldu, o kadar seviyorduk mesleğimizi.

GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIMBir dönem Mazhar Zorlu'nun basın danışmanlığını yaptım. 1983 yılında başladım Mazhar Bey ile çalışmaya, Altay Spor Kulübü Başkanı idi aynı zamanda. Altay'ı Birinci Lig'e çıkardık. Altay'ın 18 sayfalık tabloit bir gazetesi vardı, onu da hazırlıyordum. 23 yaşında Türkiye'nin en önemli işadamlarıyla tanıştım o dönemde Mazhar abi sayesinde. Rahmetli Sabancı, Şarık Tara, Ali Koçman ile tanıştım, inanılmaz bir özgüven kazandırdı bu bana. İnsanın ufku açılıyor, daha geniş bir pencereden bakıyorsun. Mazhar abinin selamını söyleyince zaten bütün kapılar açılıyordu. Milliyet gazetesinin gece muhabiri aradığını duydum. Rahmetli Arif Bey vardı Mazhar abinin müdürlerinden, biz kendisine Ekselans derdik, 'Bülent sen gece muhabirliği de yap' dedi. Bu sefer hem gece, hem gündüz çalışmaya başladım. Gündüz halkla ilişkiler, gece muhabirlik. Bir dönem her akşam cinayet oluyordu, cinayet haberlerine gidiyordum. Spor muhabirliği, polis muhabirliği, magazin muhabirliği de yaptım.

HABER ATLATMA Milliyet'te gece muhabirliği yaparken sen artık kadroya geç dediler, tam zamanlı çalışacağım. Nurettin Tekindor o zaman temsilcim. Mazhar abi, 'İstersen Aydın Bey'i arayayım' dedi, beni bırakmak istemiyor. 'Sen istiyor musun gazeteciliği' diye sordu, heyecanımı görünce izin verdi. 'Sen her zaman bizim oğlumuzsun' dedi. 1987 yılında kadrolu olarak Milliyet'te başlamış oldum. Gazetecilikte çok insan tanıdım, çok yurtdışı seyahatlerine katıldım. Bir daha dünyaya gelsem yine gazeteci olmak isterim. Çok farklı insanlarla iletişime geçiyorsun, çok enteresan olaylarla karşılaşıyorsun. Ben gazeteci olarak hep yapıcı olmaya çalıştım, bir şeyi kırmak çok kolay yapmak çok zor. Üniversite muhabirliği yapıyordum, tıp fakültesinin 28 tane bilim dalı vardı, hepsinden ayrı haber yapıyorduk. Haberlerimiz hep ulusala giriyordu, her gün iki özel haber yapıyordum. O zaman Milliyet İzmir bürosunda Hakan Tartan, Mustafa Balbay, Elvan Feyzioğlu, Önder Özçorlu, Harun Gürek, Tanju İzbek, Işık Teoman vardı. Çok hareketli bir büroydu, iyi gazetecilik yapıyorduk. Haber atlama vardı, heyecan vardı. Para pul sonradan gelirdi, önce habere bakardık. Biz o dönemde haber atlatma heyecanını yaşadık. 1978'ten 2018'e meslekte 40 yıl oldu.

TIP DÜNYASINDA 30 YILEge Üniversitesi'nden çok haber yaptığımız için Ege Haber Ajansı kuruldu. Ben de sağlık alanına ağırlık verdim. Türkiye'nin ilk tüp bebeğini ben yazdım, çok kez sabahladım o haber için. Doktorlar ile güvene dayalı bir ilişkimiz vardı. Bütün hastanelerde çevrem oldu yıllar içinde. 30 yıldır kesintisiz olarak tıp dünyasının içindeyim. Antalya, Bursa, Ankara, İstanbul, Kıbrıs bütün tıp kongrelerini takip ederim. Saraybosna'ya da gittik, savaş koşullarından çok sayıda kişi katarakt olmuştu.Tıp zor bir alandır, sağlık muhabirliğinin savaş muhabirliğinden daha zor olduğu söylenir. Dünyada kalp damar hastalıkları ölüm nedenlerinde ikinci sırada geliyor, üçüncü sırada da kanser var. Ama birinci sırada yanlış teşhis ve tedavi geliyor. Bizim sağlık muhabirleri olarak görevimiz halkı doğru bilgilendirmek, yanlışları ortaya çıkarmak, hastalıkları anlaşılır dilde aktarmak. Doktorların verdiği bilgileri de inceleyip araştırarak yazmamız gerekiyor. Bazı haberleri birkaç doktora sorarak teyit etmemiz gerekiyor.

ARTIK İÇLERİNDEN BİRİYİMHalen Hürriyet gazetesinde Sağlık Dünyası adında bir köşe hazırlıyorum. Merak edilen ya da güncel çok farklı sağlık konularını dile getiriyorum. Farklı doktorları gündeme taşıyorum. Türkiye'den ve yurtdışından binlerce doktor tanıyorum. Amerika'dan, İtalya'dan, Yunanistan'dan, Kanada'dan da tanıdığım doktorlar var. Bence iyi doktor, reklam yapmayan doktordur. Böyle çok doktor var tanıdığım, haber olmayı hiç sevmez. Kendinden bahsedilsin istemez. Kritik hastalıklara nokta atış yapabilen doktorlar var, çok iyi doktorlar. İşlerini çok disiplinli şekilde yapıyorlar ama reklamla işleri yok. Bizi hastalarımız biliyor zaten diye düşünüyorlar. Doktor arkadaşlarımı çok seviyorum, bana artık sen içimizden birisin derler. O gömlek bana artık yapıştı.

ALO BÜLENT…'Alo Bülent' durumu var gerçekten de. Gecenin bir yarısı bir sanatçı arar mesela. Tamer Yiğit torunu için aramıştı örneğin, yoğun bakımda hastalarını göremiyorlardı. Bana nasıl ulaştılar bilmiyorum, tanışmıyoruz çünkü. Nurhan Damcıoğlu öyle aradı, acile girmek isteyen check up olmak isteyen. Günde 15 – 20 telefon aldığım oluyor. Geçen gün Antalya'dan aradılar, İzmir'den çene cerrahı arıyorlarmış onu danıştılar. Hayatımız kurtuldu diye teşekkür edenler çok oluyor, geçen gün yolda biri sarıldı ben hatırlamıyorum, kızımı kurtardın diye. Meğer kızı beyin kanaması geçirmiş, acilden çıkaracaklarmış beni aramış bir şekilde sonra beyin cerrahisine kaldırılmış.

Cemiyet yönetim kurulunda olduğum dönemde bütün gazeteci arkadaşlarıma check up yaptırdım. Bir çok arkadaşımız meme CA birinci evre yakaladık, prostat kanseri yakaladıklarımız oldu, son dakika by pass olanlar, zehirli guatr, safra kesesi, katarakt ameliyatları yaptırdık. Sağlıklarına kavuşmalarına vesile olduk. Bir çok arkadaşım bana rahatsızlığını anlatır ben nokta atış doktor tavsiye derim, şu doktora gideceksin derim. Bugüne dek geri dönen olmadı, herkes çok memnun çünkü doktor doktor gezmemiş oluyor. Eşim, kızım şahittir gece saat yarıma kadar koşuşturduğum olur bu tür yardımlar için.

İZMİR'DE HER ŞEY HAZIRİzmir'de idealist doktorlarımız var. Zaten sistemi onlar ayakta tutuyor, onlar hedeflerinden sapmazlar. Ben buna birebir şahidim, hastalarına çok önem verirler. Ödün vermeden, işini hakkıyla yapan çok kişi var. İzmir'in altyapısı aslında çok iyi, sağlık kenti olmak için her şey hazır. İzmir'de 40'a yakın özel hastane var, dal hastaneleri var. Yeni teknolojik aletlerin hepsi bizde de var, doktor seçme hakkın var. İzmir zaten bir Avrupa şehri, alt yapı mükemmel ama örneğin İzmir'e direkt uçuşlar konulması gerekiyor. Las Vegas'tan bir hasta aradı beni İzmir'e anjiyo olmaya gelmek için çünkü Türkiye sağlıkta yurtdışına göre çok ucuz. Katarakt ameliyatı olmaya gelen hasta var Amerika'dan. Ayrıca Türk doktorları inanılmaz pratik, el becerileri var, teşhis koymada çok iyiler. Tabii bu her doktor için geçerli değil, beş dakikada yapan da var, on beş dakikada yapan da. Bizim görevimiz ayna olmak, biz doğruyu da yazıyoruz, yanlışı da. Sonuçta yazacaksın ki o da kendine çeki düzen versin.

YÜZ DOKTOR, YÜZ HASTALIKBen uzman sağlık muhabiriyim, çok doktor arkadaşım var. Ben bu çevremi herkesle paylaşmak istedim ve böylece bir kitap projesi ortaya çıktı. Bu bir başucu kitabı, 100 doktorun bir araya gelip yazdığı ilk kitap 'Yüz Doktor, Yüz Hastalık' . Alanlarında uzman 100 İzmirli doktor yazdı, insanlara doğru adresi göstermek istedik. Her evde olması gereken bir başucu kitabı, çok olumlu tepkiler aldı rağbet gördü. Şimdi ikinci kitabı yazıyorum, 'Yüz Doktor Yüz Tavsiye' olacak adı. Hasta olmadan önce neler yapmamız gerekiyor bunları anlatacak. Örneğin katarakt olmamak için, akciğer kanseri, rahim kanseri olmamak için neler yapmamız gerekiyor onlar anlatılacak. Tamamlayıcı tıp konusunda da bilgiler yer alacak.

SEVGİYLE YAKLAŞIYORUMEkonomi Üniversitesi gazetecilik bölümü öğrencilerine ders verdim, çok mutlu oldular. 40 yılın birikimini anlattım, harika sorular geldi. Ben de çok mutlu oldum, gazeteciliği hayatı anlatıyorsun, her şeyin para olmadığını anlatıyorsun. İnsana değer vermeyi anlatıyorsun, en önemli şey insana değer vermek. Bana bu doktor çevreni kullan, internet sitesi kur gibi çok teklif geldi ama ben yapmadım. Bu konuda çok teklif geldi ama her şey para değil. Ben hala öğrenmeye çalışıyorum, geçen sene üç eğitime katıldım. Kendimi geliştirmeye önem veriyorum, her şeye sevgiyle yaklaşıyorum. Sevgiyi öğrenmek, insanlara sevgiyle yaklaşmak önemli. Ben sevgiyle yaklaşmayan, enerji alamadığım doktorla çalışmam örneğin, onlar da benimle çalışmaz zaten.

40 YIL NASIL GEÇTİ?Bence sağlığın sırrı stresle baş etmeyi öğrenmekten geçiyor. Stresle başa çıkmak önemli, bunun için önce kendini sevmen gerekiyor. Hayatta tatlı sert olmak gerekiyor, ben genelde pozitifimdir. Hiçbir profesör gece 12'de telefona çıkmaz ama ben arayınca açar. Yoğun bakımda yer yoksa da yer bulurlar, o nedenle kendilerine müteşekkirim. Ben kendilerine o güveni verdiğimi sanıyorum. Geçenlerde üç aylık bebek iken haberini yaptığım bir kız, şimdi hemşire olmuş beni buldu mesaj attı. Bunlar çok mutluluk veriyor bana şüphesiz ki. 40 yılın nasıl geçtiğini anlamadım, zaman tünelinde gittik geldik sanki. İnsan şaşırıyor, meslekte 40 yıl oldu ama nasıl geçti bu 40 yıl? Ben diyorum ki, bir daha dünyaya gelsem yine gazeteci olurum. Ya da çok iyi bir cerrah olmak isterim. Neden, çünkü hayat kurtarmayı, İnsanların hayatının kurtulmasına vesile olmayı seviyorum.