Yazarımız Gönül Soyoğul'un Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'le İzmir üzerine yaptığı söyleşi...
BAŞLARKEN…
10 gün önce Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bu internet gazetesinde 'Kürt Açılımı' üzerine yaptığımız röportajla, internet gazetemizdeydi.
Türkiye'nin en çok okunan yazarı olan Yılmaz Özdil'in, gazetemizdeki röportajının da okunma rekoru kırdığını, hala her gün tıklandığını belirtmeme, bilmem gerek var mı?
O gün o röportajı yaptıktan sonra, teybi ikinci kez çalıştırmıştım. Bu kez konumuz, 'İzmir Açılımı'ydı.
Odasında Göztepe bayrağı asılı olan, çayını/kahvesini Göztepe kupasından içen, annesi/babası/kardeşi/eşinin ailesi İzmir'de yaşayan, vakit buldukça bu topraklarda gezinen, yazılarında sık sık İzmirliliğinin altını çizen sevgili Yılmaz, bu röportajda da döktürdü yine.
Özellikle röportajın bugünkü birinci bölümünde, gülmekten gözlerimden yaş getirdi. Yine.
Uzatmadan sözü; İzmirlilerin, güne yazılarıyla başladıkları Yılmaz Özdil'e bırakıp huzurlarınızdan ayrılıyorum...
GÖNÜL SOYOÐUL: Sen İzmirlilik üzerine yazı yazan insanlardan birisin. İnternette dolaşıp duran yazıların var. (gülüyor) Biliyorsun bir Kültür Çalıştayı'mız oldu. Sen de davetliydin ama katılmadın. Bu Çalıştay'ın sonucunu bir kitap haline getirip kamuoyu ile paylaşacaklar. Henüz bilmiyorum yani ne çıktığını?
YILMAZ ÖZDİL: Çok yazı var, bol bol laf, hiçbir şeye varmaz o…
SOYOÐUL: Eyvah! (kahkahalar)
ÖZDİL: Uzun yani çok uzun. Bi kere İzmirli olmadıklarını bu durum gösteriyor, uzun… Sıkılmıştır İzmirliler yani… İzmirli olmayanlar katılmış olabilir…
SOYOÐUL: Haksızlık etmeyelim, katılımcılar arasında İzmirliler de var ama azınlıkta. Daha çok İstanbul, Ankara ve diğer illerden sanırım. Bu yüzden, İzmir basını pek bi kızgın bu ara.
ÖZDİL: İzmirli böyle bir şeye neden gitsin ki? 'İzmirlilik konuşucaz…' Eee adam zaten İzmirli, daha ne yapsın ki yani?
SOYOÐUL: İzmir deyince senin aklına ne geliyor. İki yıl önce seninle Diva'dayken yaptığım röportajda 'İstanbul yaşlı kadın… İzmir 18'lik genç kız…' demiştin. Hatırladın mı?
ÖZDİL: İzmir'in pek çok özelliği olabilir. Ama İzmir benim için dişi bir kenttir. Kadınlar için de İzmir erkek bir kent. Budur aslında özü. Hayatı İzmir'de yaşarsın. Kadınsan erkeğinle beraber yaşarsın. Erkeksen kadınınla beraber yaşarsın. İzmir böyle bir kent. İzmir ne sanayi kentidir, ne müze kenttir, ne turizm kentidir, ne odur ne budur. Benim için dişi kenttir.
SOYOÐUL: Peki 'İzmir ne olmalıdır' konusuyla ilgili bir çaba göstermemeli miyiz sence?
ÖZDİL: Hayır.
SOYOÐUL: Bırak dağınık kalsın mı diyorsun bu 'hayır'la?
ÖZDİL: Hayır.
SOYOÐUL: Kimi, kongreler kenti olsun, kimi turizm kenti olsun, kimi sanayi kenti olsun, kimi fuarlar kenti olsun vs. vs. diyor yıllardır. Sen ne diyorsun Yılmazcım?
ÖZDİL: Birincisi, İzmir turizm kenti olamaz.
SOYOÐUL: Niye?
ÖZDİL: Çünkü İzmirliler turist değildir, yazlıkçıdır ve turisti de çok sevmezler. (kahkahalar) İzmir müze kent de olamaz. Çünkü İzmirliler müzeye gitmeyi pek sevmez. (kahkahalar) Müzeye geleni de pek sevmezler. İzmir sanayi kenti de olamaz, çünkü doğrusunu istersen, İzmirli çalışmayı da sevmez. İzmir'e birilerinin gelip çalışmasını da sevmez.
SOYOÐUL: (Kahkahalar) Eeeee….
ÖZDİL: E öyle yani… Dolayısıyla… Kültür, İzmirlilik diye bir şey var. Ama bu İzmir'e, İzmir doğumluya ait bir şey değil. İzmir'de – ben bunun araştırmasını da yapmıştım, yazmıştım- 81 vilayetten insan yaşıyor. Yani, İzmir doğumluların sayısı tabii ki daha fazla ama İzmir'de 81 vilayetten vatandaşımız yaşıyor. Ama Artvin'deki Artvinli başka yaşıyor, İzmir'deki Artvinli başka yaşıyor. Bu, İzmir'in onlara verdiği bir toplumsal lütuf denilebilir. İzmir'in bütün motivasyonunun, İzmir'i yöneten insanların bütün motivasyonunun, ekonomiyi tekrar eski İzmir haline getirmek olmalıdır. Bunun dışında İzmir'de yapılan bütün çabalar beyhudedir.
Mesela, İnciraltı'ndaki arazileri kapatıp oralara alışveriş merkezleri yapmak için EXPO'yu almaya çalışan İzmirliler, İzmirli falan değildir. İzmir'in sırtındaki asalaklardır.
Eğer fuar yapacaksan, İzmir'in fuarı var, önce kendi fuarına sahip çık kardeşim... Ya da İzmir'de yatırım yapmak isteyen işadamına, İzmirli olmayan işadamına, İzmir'in kapılarını ardına kadar aç… Bunu yap. İzmir'in ekmeğini büyütmesi lazım. Bütün mesele bu. Yoksa İzmirli, zaten izmir'de 5000 yıldır nasıl yaşıyorsa öyle yaşamaya devam edecektir. İzmir'in alışkanlıkları, Türkiye'nin hiçbir yerine benzemiyor. Ben bunu İstanbul'a geldikten sonra daha net görüyorum. Görüyorum ki, aslında herkes biraz İzmirlidir.
Van'lı da biraz İzmirlidir, Artvinli de biraz İzmirlidir, Antalyalı da biraz İzmirlidir, herkes biraz İzmirlidir. Ve, bir İzmirli olmadığında, Türkiye biraz eksiktir… Bütün Türkiye'yi İzmirli yapalım biz sosyal manada… Ama ekonomik olarak da İzmir'in çaba harcaması lazım. İzmir'in zenginlerinin İzmir'i soymaktan artık vazgeçmeleri lazım. İzmir'in paralarını yazlığına gidebilmek için Çeşme Otobanı'na gömenler suçludur kardeşim.
Manisa – Akhisar- Balıkesir –Bursa, daha sonra İstanbul- Adapazarı- Kocaeli hattına bağlayacak otoyol yerine, İzmir'in otoyolunu Aydın- Denizli hattına veren adam, İzmir'e ihanet etmiştir. Aydın'dan İzmir'e anca karpuz gelir, Denizli'den de bornoz gelir, başka da bir numara gelmez.
Ben Kuşadası'na Çeşme'ye giderken 270 ile gidiyorum. Bomboş. Böyle bir otoyol dünyanın hiçbir yerinde yok. Sanayinin ve ekmeğin yaşadığı Manisa – Akhisar- Balıkesir –Bursa hattına otoyol yapmayanlar, İzmir'in kanına girmiştir. Bugün İzmir'in demografik yapısına bak, İzmir'de İzmirliden sonra en çok Manisalı yaşar. İzmir- Manisa yolunu bin senedir yapamadılar. Bunu yapamayan adamları İzmir başında tutmayalım. Valisi de buna dahil, milletvekili de buna dahil.
SOYOÐUL: Şimdi daha yeni, Manisa yolu 15 dakika olacak, altgeçit yapılacak gibi açıklamalar var…
ÖZDİL: Herkes peşpeşe eklesin, Çeşme Otoyolunu, İzmir-Aydın otoyolunu, yan bağlantı yollarıyla beraber bağla; İzmir Bursa'ya bağlanmış olurdu. İzmir Bursa, Kocaeli, Adapazarı, İstanbul, yani Türkiye'nin motorunu oluşturan sanayi bölgesine entegre olmuş olurdu. Bunu yapmadığımız için biz, yazlığımıza gitmek için Çeşme Otoyolunu yaptığımız için, bugün İzmirli çocuklara iş yok, Çeşme'deki bütün yazlıkları da İstanbullular'a kaptırdık.
Bugün İzmir'de, isteyen istediği kadar palavra sıksın, Çeşme'nin kremasını İstanbullular yiyor. Çünkü İstanbullular çalışıyor, paralarını doğru yere yatırıyor, sonra yazlık alıyor. Sen işe yazlıktan başlıyorsun… İzmir'in iki tane çok büyük harcama kalemini, Aydın-Denizli ve Çeşme otoyoluna harcadın. Bunu yapanlar, İzmir'in kanına girdi.
İzmir'deki metro mesela, benim evimin önünden geçiyor. Ben kişisel olarak çok mutluyum. Ama İzmir metrosu yanlıştır. Dünyanın hiçbir yerinde yokuşa metro yapılmaazzzz. Var diyen bana göstersin. Üçyol'dan biniyorsun metroya, Konak'a kadar başka durak yok; çünkü yokuş, rampa. Böyle bir yere metro yapılamaz.
İzmir metrosu için bugüne kadar verilen paraları İzmirlilerin torunları bile ödeyecek. İzmir metrosuna, toprağın altına para gömeceğimize, sahil yolundan hafif raylı sistemle yukarıdan bütün İzmir'i entegre edebilirdik. Çok daha ucuza gelirdi üstelik.
Ban sana bir şey söyleyeyim… Otobüsle metroya insan taşınan başka bir metro, dünyada bana göstersinler, 'ben hayvanım' diye Saat Kulesi'nin altında bağıracağım. İzmirli metrosuna otobüsle gidiyor, yuhh be kardeşim ya.
Bana Newyork'tan, Moskova'dan Londra'dan örnek göstersinler, metroya otobüsle insan taşınır mı? İzmirli geri zekalı mı kardeşim! İzmirliyi bu hale kim düşürüyor? İzmir'in paralarını bu yerlere harcamaya kimin ne hakkı var. Ben Hatay çocuğuyum, Güzelyalılıyım, Göztepeliyim, Karşıyakalı'nın parasını Hatay caddesinde metroya gömmeye kimin ne hakkı var? Bucalı Japon mu abi? Hafif raylı sistemle bütün İzmir'i dolaşabilirdik. Çok daha ucuza mal edebilirdik. Ama toprağın altına girdiğin zaman, başka numaralar oluyor. Sebep bu. Bugünkü belediye başkanı için bunu söylemiyorum; çünkü en az suçlusu odur ve son derece de dürüst bir insan. Aslında İzmirli olarak kendisine teşekkür borçluyuz. Ama iş işten geçti. İzmir'in paralarını yanlış harcadılar.
SOYOÐUL: Kötü niyetle belki yapılmadı ama yanlış tercihler…
ÖZDİL: İzmir'e asla metro yapılmasın demiyorum… Ama, paralarımızı İstanbul hattına harcamış olsaydık, Liman'ı diri tutabilseydik, oradan kazandığımız paralarla Çeşme otoyolunu gerekirse altlı üstlü bile yapabilirdik. İzmir Türkiye'nin en zengin 3. kentiydi, bugün 2. kenti olabilirdi İstanbul'un arkasından. Ama artık değil, adı bile geçmiyor.
SOYOÐUL: Kaçıncı sıradayız diye araştırmıyorum; kötü olduğunu bildiğim için, öğrenmek istemiyorum galiba…
ÖZDİL: Ben biliyorum, maalesef çok berbat!
İzmirli gençleri hoyrat bir biçimde kullanıyoruz. Geleceklerini yiyoruz… Bugün övündüğümüz İzmirlilik, 20 sene sonra 'öküzlüğe' dönüşebilir.
SOYOÐUL: Hepsi kaçacak yer arıyor. Az önce duydun telefonla konuşmamı, bir İzmirli gazeteciye burada iş arıyorduk.
ÖZDİL: Böyle maalesef… Mesela bana o tartışmalar sırasında diyorlar ki; 'sen İzmir'i o kadar anlatıyorsun da neden gittin o zaman İstanbul'a?' diyorlar. Kardeşim, ben İzmir çok zengin bir kent demiyorum ki!
SOYOÐUL: İki yıl önce Diva'dayken yaptığımız röportajında 'Ben İzmir'den kötü yöneticiler yüzünden gittim diyordun' zaten…
ÖZDİL: Aynen… Ben İzmir'in büyümesini istemeyenler yüzünden, İzmir'den ayrılmış bir İzmirliyim.
SOYOÐUL: Şimdi çok güzel oldu.
ÖZDİL: Öyle. Aç adam İzmirli olamaz.
SOYOÐUL: Yaramıza parmak bastın. Asıl iş, ekonomik doğru seçimlerde mi yatıyor?
ÖZDİL: Bak, işin gırgırını bırakalım, sana gerçeği anlatayım... Benim İstanbul'a geliş sebebim para değil, parayla o kadar işim olsa, başka iş yapardım, gazeteci olmazdım, çünkü gazetecilik para kazanmak için yapılan bir iş değil bana göre… 25 yaşımda Yeni Asır'a genel yayın yönetmeni oldum, sanırım yaş itibariyle tarihinde ilkim, 27 yaşımda da Milliyet'e yazı işleri müdürü olma fırsatı doğdu, kabul ettim. Hepsi bu. Ulusal yayın yapan gazetelerin merkezleri İstanbul'da değil, mesela Kahramanmaraş'ta olsaydı, Kahramanmaraş'a giderdim… İstanbul için gelmedim, gazeteciliği ulusal çapta yapabilmek için geldim.
Peki, gazetecilikten para kazanılmaz mı? Namuslu şekilde yaparsan, şansın varsa kazanırsın, şansın yoksa kazanamazsın… Mesela ben, bu meslekten para kazanmış, çok sayıda yalaka tanıyorum… Yetenekleri sıfır, beyinleri cücük kadar ama, dilleri pabuç kadar… Bunların yalaya yalaya dillerinde pütür kalmadı… E bunlar kazanmayacak da, kim kazanacak? Ben kendi payıma, dilimi yalama için kullanmıyorum. Yalasam, İzmir'de yalardım. İstanbul'a geliş sebebim, İstanbul merakından veya para kazanma hırsından değil. Hiç olmadı.
Ama İstanbul'da para var, bu doğru. Ama aynı zamanda İstanbul, Türkiye'nin acı vatanı… Almanyası… Gurbeti… Bu yüzden, İstanbul'a 50 sene önce gelmiş biri bile, hala, sanki yarın memleketine geri dönecekmiş gibi aralıksız çalışıyor, para istifliyor. Sonra bir de bakmış ki, çok parası var ama, ömrü bitmiş salağın… Bu yüzden ben İstanbullu olamadım. Olmaya da niyetim yok. Sadece işimi işi yapmaya çalışıyorum, hepsi bu…
Üstelik, her zaman söylerim, bu İstanbulluların kafaları bozulduğunda gidebilecekleri bir şehirleri yok, benim var. İstanbul'da yaşıyoruz diye, İstanbullu olmak zorunda değiliz. Uçak diye, otomobil diye bir şey var. Köle değiliz, tatillerimiz var. E seyahat özgürlüğü de var. Türkiye'den sıkıldığımda İzmir'e gidiyorum ben. Üstelik, işimden evime gitmem 1.5 saat, İstanbul'dan İzmir'e gitmem 45 dakika!
Deniyor ki, madem bu kadar seviyorsun, niye bıraktın İzmir'i? Bıraktığımı kim söylüyor… Bu mantığa göre, Ankara'da oturan İzmir milletvekilleri İzmir'i bırakmış mı oluyor? İzmirli olmak için, İzmir'de oturma mecburiyeti mi var? İzmir'de Göztepeliyimdim, İstanbul'da da Göztepeliyim. İzmir'deyken İzmir'in bana faydası vardı, şimdi, benim İzmir'e faydam var.
SOYOÐUL: İstanbul-İzmir Otoyolu'nun ayağının İzmir'den başlatılması için, İZSİAD Başkanı İlknur Denizli, arkasına sivil toplum kuruluşlarını da alarak, yırtındı mesela. Hükümet de olabilir dedi; göreceğiz…O yol açılırsa birçok şeyin ardı ardına önü açılacak aslında. Sen onu diyorsun değil mi?
ÖZDİL: Tabii, onu demek istiyorum. Ama İzmirliler hala ben İnciraltı'ndaki arazilerin üzerine yatayım, oraya villa, alış veriş merkezi falan yapayım diye, EXPO mexpo ayaklarıyla milleti yiyorlar. EXPO senin neyine be! İzmir'de millet hastane kapısında ölüyor. Sen sağlık temasıyla EXPO'ya katılıyorsun. İzmir'de sağlığın merkezi antik kentin üstünde eşekler otluyor, sen utanmadan sağlık temasıyla EXPO Fuarı'na katılmaya kalkıyorsun. Teması bile yanlıştı.
SOYOÐUL: Senin o çok beğenilen İzmir yazınla ilgili, belki hatırlarsın, sitem etmiştim telefonda. 'Yazın çok güzel. İzmir çok güzel. İzmirli olmak çok güzel ve bu kadar güzel şey olduğu için biz hala İzmir'de yaşamaya direniyoruz. Ama Yılmaz, İzmir de elden gidiyor, bunu da yazsana' demiştim… İşte altında bu isyan yatıyordu… Sitemim, senin yazından çok, bu durumaydı.
ÖZDİL: Doğrudur. Kaldı ki, benim o İzmirli yazısı, İzmirlileri övmek için yazılmış bir yazı değildir. Seçim dönemiydi. AKP İzmir'i almak istiyordu. Benim tanıdığım İzmir'den havanı alırsın dedim. Ve doğru çıktı! (Kahkahalar)
SOYOÐUL: Belli; İzmir'le ilgili o kadar dolusun ki, konuşmanın akışı içinde araya giremedim. Ama şu sözünü not aldım, çünkü çok ağır bir suçlama. Diyorsun ki, 'İzmir'in zenginlerinin İzmir'i soymaktan vazgeçmesi lazım.' Kim bu zenginler Yılmaz? İzmir zengin bir kent mi? Özellikle gizli zengininin çok olduğu dile getirilir. Yıllar önce başkanken, Özfatura mesela 'İzmirli yastık altından paralarını çıkarsa, bu kent uçar' demişti. Kast ettiğin zenginler kim ve nasıl soyuyorlar İzmir'i?
ÖZDİL: Bir örnek vereyim… Bir İzmirli patron, İzmir'de çalışan personeline 3 lira veriyor, aynı şirketin İstanbul'daki personeline 13 lira veriyorsa, o patron İzmir'i soyuyor demektir. Bunu yapıyorlar… İzmirliler senin kölen mi? İstanbul'dakilerin bokunda boncuk mu var? Bir örnek daha vereyim… Ben İzmir'de çalışırken zengin diye bilinen çoğu kişiyi pek ender görürdüm, ortalıkta dolaşmazlardı… İstanbul'a geldim, a-aa, adamlar devamlı burada, habire görüyorum… İstanbul kompleksidir bu. İzmir'de kazanıp, İstanbul'da yediği zaman kendini adam sanıyor. İşte bu tür patronlar da, İzmir'i soyuyor bana göre… Bir örnek daha vereyim… İstanbullu, Ankaralı veya Adanalı bir işadamı İzmir'de yatırım yapacak, derhal engel oluyorlar, yapılacaksa biz yapalım diyorlar. Netice? Yapılamıyor… Başka şehirlerden gelecek sermayeye engel olan İzmirli işadamı para kaybetmiyor ama, İzmirli gençler işsiz kalmaya devam ediyor. Dolayısıyla, İzmir güçbirliği adı altında kurulan organizasyonların hepsi hikayedir, bunlar kendi çıkarları olmayan hiçbir yerde güçbirliği filan yapmazlar. Senelerdir güçbirliği yapıyorlar, güçbirliği manyağı olduk, ne oldu kardeşim neticede? Bunların güçbirliğinden anladıkları, kendi cüzdanlarıdır… Bilmem yeteri kadar açık anlatabildim mi?
SOYOÐUL: Bu soyguna biz nasıl dur diyebiliriz? Ya da diyecek olan kim/kimler?
ÖZDİL: Herkesin üzerine düşen görevler var. Ben gazeteciyim, üstüme düşen görevi yapıyorum, yazıyorum bunları, söylüyorum. İzmir'e sahip çıkın. Bunları ifşa edin. Önlerinde ceket iliklemeyin. Takipçisi olun. İzmir'i soyan adamı İzmir'de barındırmayın. Mücadele eden sivil toplum kuruluşlarına destek olun. Eylemlerine katılın. Çocuklarınızın vebalini almayın.
'100 BİN OYUM OLSA YİNE HEPSİNİ KOCAOÐLU'NA VERİRİM'
GÖNÜL SOYOÐUL: İzmir'de yerel basının, görevini gereği gibi yaptığına inanıyor musun, bu konuştuğumuz konularda? Sen İstanbul'a, Yeni Asır'da yetişerek, çekirdekten zirveye geldikten sonra gittin. Kendi ifadenle, 'kötü yöneticiler' seni kaçırttı. İzmir gündemini ve yerel basını takip ettiğini, yazılarından herkes biliyor. Nasıl değerlendiriyorsun? İzmir'in bu 5. Lig'e düşmesinde yerel basının payının ne olduğunu düşünüyorsun? Günahkar mıyız?
YILMAZ ÖZDİL: E sen kaşındın, söyleyeyim, yaz… Neden benimle ya da Yeni Asır'dan yetişmiş İstanbul'daki gazetecilerle röportaj yapıyorsun? Çünkü, İzmirliler, İstanbul'da olduğumuz için önemli olduğumuzu varsayıyor… Açıkça söylüyorum; İstanbul'da Erhan Ünver gibi gazeteci yok. Erhan ağabey İzmir'de… Kimse sormuş mu bugüne kadar Erhan ağabeye n'olacak bu İzmir'in hali diye?
Üzerimde büyük emeği olan ve şu anda İstanbul'da değil, Bursa'da yaşayan Saruhan Ayber'e kimse sormuş mu?
Çetin Ağabey, Çetin Gürel, İzmir için tuğla üstüne tuğla koymaya çalıyor yıllardır, İzmirliler Çetin Abi için ne yapıyor?
Yeni Asır diyoruz mesela, bugün Yeni Asır'da çalışanların kaç tanesi, müthiş gazeteciler, rahmetliler, Tunç Saruhanlı'yı Akın Kıvanç'ı tanır?
Yaşar Aksoy var İzmir'de, İzmir'in şansıdır, şansı, anıt gibi adamdır, örneği yoktur…
Feyzi Hepşenkal'a sahip çıkıyor mu İzmir?
Benim ilk ustam Rıdvan Kaynar İzmir'de… Kimse sormuş mu?
İddia ediyorum, İstanbul'da bir tane Mehmet Karabel yok. Mehmet Ali Okumuş yok.
Sen varsın mesela İzmir'de… Kimse sordu mu sana İzmir'in halini? Benim haber müdürüm olduğunu kaç kişi biliyor İzmir'de?
Kenan Erçetingöz'ü İstanbul'da olduğu için İzmirliler tanır… Ağabeyi, müthiş gazeteci Esat Erçetingöz'ü tanıyor mu İzmirliler?
Cemalettin Özdoğan var orada… Açın Hürriyet'in arşivini, dokuz sütuna manşet olmadığı gün yoktur. Daha ne yapsın bir gazeteci?
Ünal Ersözlü var orada… İzmirli'nin kralı. Benim İstanbul'a gelmemi sağlayan adamdır Ünal… O olmasaydı, ben İstanbul'a gelemezdim… Kimse sormuş mu Ünal'a?
Şevket ağabey var, Şevket Özçelik… Daha ne yapsın İzmir için?
Hürriyet İzmir'in başında seçkin bir arkadaşım var, Deniz Sipahi… Geçenlerde birlikteydik, İzmir için çırpınıyor.
İsimlerini saymadıklarımdan özür dilerim, liste çok uzun, mesela Erol Yaraş, Hamdi Türkmen, Nedim Atilla, yıllardır İzmir için uğraşıyorlar, İstanbul'a gelmedikleri için suçlu mudurlar?
Sermet Öge gibi, kalemi o kadar güçlü, adam gibi adam gösterin bana İstanbul'da, kaç tane var?
Recai Seyrek var İzmir'de… Abartmadan söylüyorum, bırak İstanbul'u Avrupa'da örneği yok, belki ABD'de bir iki tane gösterebilirsiniz, Türkiye'nin en yaratıcı, en olağanüstü sayfa tasarımcısıdır Recai Seyrek. İzmirlilerin haberi var mı?
İddiayla söylüyorum, değerli patronum ve ağabeyim Aydın Bilgin'in örneği var mı İstanbul'da? Yok kardeşim, yok… Bulamazsın…
İstanbul'da çalışan bir İzmirli gazeteci olarak söylüyorum, İzmirli gazetecilerin İstanbullulardan eksiği yok, fazlası var. Ama başta da söylediğim gibi, ekonomik şartlar gerilediği için, İzmir basını da geriledi. İzmir'in pastasını büyütmezsek, İzmir'e İzmir'de sahip çıkabilecek gazeteci kalmaz.
Şunu da söylemeden edemeyeceğim… İzmirli gazetecileri tasfiye edip, yerlerine İzmirle alakası olmayan 'tetikçiler'i monte etmeye başladılar. Benim başıma geldi… Benim okulum olan Yeni Asır'ın köşelerinden bana küfür eden gazeteciler var mesela… Ben, babam ve dedem, üç nesil o gazeteye ve İzmir'e hizmet ettik… İzmirlilerin, bu tür tetikçileri boş verip, İstanbul'daki bizleri de boş verip, gazeteciliği İzmir'de yapan, İzmirli gazetecilere sahip çıkması lazım.
SOYOÐUL: Peki, İzmir, iddia edildiği gibi 'Kemalist' bir kent mi? Bu kadar homojen bir yapısı var mı? Az önce heterojen bir tablodan bahsettin, 81 ilden insan yaşıyor dedin. Bu kadar karma bir listeden, böylesi bir homojen yapı çıkar mı?
ÖZDİL: Çıkar… Mesele, İzmir'de doğmak veya İzmir'in kütüğüne kayıtlı olmak değil… İzmirli gibi düşünmekte… 'Zihniyet hemşehrisi en kalabalık şehir' İzmir'dir… Bugün, Türkiye'nin değişik şehirlerinde yaşayan ama, İzmirli gibi düşünen on milyonlarca insan var. Mesela, Uğur Dündar İzmir doğumlu değildir ama, zihniyet olarak İzmirlidir… Ali Kırca İzmir doğumlu değildir ama, zihniyet olarak İzmirlidir. İzmir'in bu potansiyeli değerlendirmesi lazım…
Kemalizm meselesine gelince… İşgal edildiği gün milli mücadele savaşını başlatan ve işgali bittiği gün milli mücadele savaşını zaferle taçlandıran, dünyada başka bir şehir yok. İzmir'de Birinci Ahmet Çeşmesi veya Recep Tayyip Erdoğan Stadı filan göremezsiniz… Cadde isimlerinden, okul isimlerinden, stat isimlerine kadar Cumhuriyet'in bizatihi kendisidir İzmir… O güzel adam, Mustafa Kemal, eşini İzmir'den almış, anacığını İzmir'e emanet etmiş… Benim o emanete hıyanet etmeye niyetim yok. Gerçek İzmirlilerin de benim gibi düşündüğünden eminim… Bugün İzmir Atatürkçü diye dil uzatanlar, eminim, teslim olmadığı için İzmirli olmayan Hasan Tahsin'e de kızıyorlardır!
SOYOÐUL: Biliyorsun, seninle önce 'Kürt açılımı' üzerine bir röportaj yaptık. İzmir seri röportajı sonra eklendi. Senin açılım röportajının altına onlarca mesaj/mail geldi. Sana gelenleri hiç sormayacağım. O mesajlarda en dikkat çekeni, kimi İzmirlilerin seni Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görmek istedikleriydi. Ben çevremde de bunu çok duyuyorum. Keşke aday olsa, rekor oyla seçilir diyorlar. Politikaya girmeyi düşünüyor musun? 'Belki mi, asla mı, zaman gösterir mi, Allah korusun mu?' Hangisi?
ÖZDİL: İstanbul'da oturduğum için İstanbul'da oy kullandım… İzmir'de otursaydım, yüz bin tane oyum olsaydı, yüz binini de Aziz Kocaoğlu'na verirdim.
Belediye başkanı olsaydım, kalkar, koltuğumu Aziz Kocaoğlu'na verirdim…
Kasam olsaydı, kasamı Aziz Kocaoğlu'na verirdim…
27 senedir gazetecilik yapıyorum, Aziz Kocaoğlu kadar namuslu, mütevazı siyasetçiyi az gördüm…
Aziz Kocaoğlu, İzmir'in şansıdır.
Ahmet olsun, Mehmet olsun gibi saçma sapan öneriler yapılacağına, Aziz Kocaoğlu'nun kıymetini bilmek lazım.
Yeri gelmişken söyleyeyim, İzmir, sadece siyaseten değil, bürokratik açıdan da şanslı bir kent aynı zamanda… Hüseyin Çapkın İstanbul'a gitti, Ercüment Yılmaz geldi İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne… Bir İzmir çocuğu gitti, bir İzmir çocuğu geldi. Ercüment Yılmaz da, İzmir'in şansıdır… 'İzmir ballıdır' diyorum, çok kızıyorlar bana İstanbul'da.
Politikaya girmeyi ise, asla düşünmüyorum, hiç düşünmedim. Çok sayıda partiden defalarca milletvekilliği, belediye başkanlığı teklifi geldi, kabul etmedim.
Ben gazeteciyim. Herkes işini yapsın…
BİTİRME NOTU: Yılmaz ile 'Kürt açılımı' üzerine yaptığımız röportaj, egedesonsöz'de yayımlandıktan sonra, röportajın altına çok sayıda okur yorumu geldi. Mail adresime gönderilen notların, gelen telefonların ise sayısı yok. Yılmaz'a telefon açıp 'imdat' diye çığlık attım hatta!
Hemen hepsinin ortak isteği/talebi şuydu: Yılmaz Özdil, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olsun! (Hızını alamayıp CHP Genel Başkanı ve de Başbakan olsun diyenler de az değildi…Obama'nın yerine oynasın demeye ramak kalmıştı!)
İşte bu ısrarlı sorular/talepler nedeniyle; Yılmaz'a, son soruyu internetten gönderdim. O da net şekilde yanıt gönderdi internetten. Bilgilerinize…