Her gün alçakça kurulan mayınlı tuzaklar, askerimizi, polisimizi ya şehit ediyor ya da sakat bırakıyor.’¶ PKK terör örgütü can almaya devam ediyor. Şehitlerimizden haberimiz oluyor, hiç olmazsa adını- memleketini öğreniyoruz, arkalarından Fatihalarımızı, dualarımızı gözyaşlarıyla gönderiyoruz. Fakat, yaralılarımızdan hiç haber alamıyoruz. Ayağını, gözlerini kaybeden, sakat kalan bu kahramanlarımız ne yaparlar, Türk Milleti olarak bu çocuklarımıza nasıl destek olabiliriz?
İnegöl’’de üç-beş kendini bilmez sapık yüzünden insanlarımızın birbirine girmesine ramak kalıyor, dükkanlar-araçlar yakılıyor evler taşlanıyor.
Suriye üzerinden Amanos dağlarını yolgeçen hanına çeviren örgüt, Hatay’’ın Dörtyol İlçesinde devriye görevi yapmakta olan dört polisimizi şehit ediyor. Galeyana gelen halk, asker gücü kullanılarak durdurulabiliyor. BDP binaları ateşe veriliyor. Ülkenin her yerinde aklı başında kişiler diken üstündeler.
Olayları tahrik edip, insanımızı birbirine kırdırmak isteyen, PKK Terör örgütünün siyasi temsilcisi BDP yetkilileri Hatay-Dörtyol’’da ’“Devlet Yok’” biz oraya gideceğiz, beyanı üzerine, BDP’’lilerin, Dörtyol’’a girişleri yasaklandı.
Terörle mücadele için dağlarda canını ortaya koyup, bu uyuşturucu ve insan kaçakçısı bebek katilleri ile mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin Generalleri, hem karşıdan gelen hainlerin kurşunlarıyla, hem de arkalarından koşan ’“Yakalama Emirleri’” ile uğraşıyorlar.
Kürtçü-Bölücü bir siyasetçiye, bir fiske değse dinci-bölücü-damat basını ayağa kalkar. Garip Mehmetçik, zavallı Polis hedef tahtası olmuşlar, kimin umurunda. Ana-babalarından başka ağlayanları yok. AKP Hükümetinin hiçbir hesabında yok bu vatan evlatları’…
Tarikat-Cemaat-Damat-Yandaş-Besleme basın gemi iyice azıya almış, devlet düşmanlarını alkışlarken, Türk Devleti için can veren insanları karalamaya çalışıyor. Bunların yaptığı alçaklık, insanlara şimdiye kadar indirilen hiçbir kitapta yazmaz. Şeytan bunları görünce, dokuz memleket öteye kaçar.
Türkiye’’deki işsizlik tavan yapmış, her 5 gençten 3’’ü işsiz. Köylü icra takibinde, esnaf siftahsız kepenk kapatıyor, emekli perişan. Büyüme durmuş, her şey yerinde sayıyor. Geleceğe dönük umutlar azalmış. İnsanlar ileriyi göremediklerinden harcama yapmaktan korkar olmuşlar. Türk insanının büyük bir kısmı borç batağına saplanmış durumda.
Tüm bunların sorumlusu sekiz yıldır iktidarda bulunan, ’“Yahudi Cesaret Madalyası sahibi’” , ’“Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı’” , ’“Berlusconi’’nin Biraderi’”, yabancı basına göre, ’“Dünyanın 8. Zengini’”, ’“Gazze Fatihi’”, ’“Davos Kahramanı’” , ’“Emanet Madalyalı’” , ’“Kasımpaşalı Delikanlı’” neler yapıyor?Kendisinden herhangi bir açıklama, kamuoyunu sakinleştirecek bir beyanat duydunuz mu?
Başbakan’’ın aklı fikri; altında devletin uçağı, cebinde devletin parası, etrafında devletin adamları, devletin imkanlarıyla, AKP’’nin tek başına hazırladığı Anayasa değişikliğini kabul ettirme sevdasında takıldı kaldı.
Ne için?Ülkenin demokratik standardını yükseltmek için mi?Tabii ki hayır. Tek amacı var; İleride kendisini yargılayacak, cemaatin hakim ve savcılarını şimdiden yerlerine oturtmak ve kendi geleceğini garantiye almak. Peki bunu başarabilecek mi?Mümkün değil.
Genel kural şudur; ’“Hayy’’dan gelen, hu’’ya gider’” veya ’“Çıngıraklı deve, fidanın arkasına saklanamaz’” ya da, ’“gizlice birlikte olan, aşikare doğurur’”.
Bu genel kural hiç değişmez. Büyük servetleri, büyük paraları, emanet adamların, damatların, damadın patronunun, oğlanın arkadaşlarının, danışmanların üzerlerine yapılan yatırımları saklamak mümkün değildir. Bir yerde mutlaka patlak verir.
Size yaşanmış üç örnek vereyim;
*Necmettin Erbakan, partisi kapatılınca hazineden aldığı paraları, il ve ilçelere dağıtmıştım, dedi ama incelemede gerçeğin böyle olmadığı ortaya çıktı. Erbakan 11 Trilyon TL ödemeye mahkum oldu. Hapis cezasından ise, o zamanki yardımcısı, şimdiki Cumhurun Başı tarafından affedilince kurtuldu ama çaresiz milletin parasını hazineye geri ödeyecek. Saadet Partisi’’ndeki Genel Başkanlık kavgasının en önemli sebeplerinden biri de, bu ödenecek paradır.
Deniz Feneri davasının ’“babası’”, Bosna paralarının iç edildiği ’“Mercimek Davasının’” sanığı, Refah Partisi’’nin kasası da, konuşmaya başladı. Seyreyleyin gümbürtüyü’…
*Tekrar Demokrat Parti’’nin başına getirilmek istenen Tansu Çiller, malının hesabını veremiyordu. ’“Çıkından çıktı’” dedi, tutmadı. ’“Miras kaldı’” dedi, olmadı. O zaman, çocuklar da küçük, Tayyip Bey gibi ’“çocukların düğününden geldi’” diyemiyor. Çaresiz kalınca Kuşadası’’ndaki çiftliği, bakıcısı Suna Pelister’’in üstüne yaptı. Saklayabildi mi?Hayır. Gerçek ortaya çıktı. Peki, Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanlığı makamına gelmiş biri bu yaptığı sahtekarlıktan utandı mı?Ne gezer!.. Bir araya geldiler, birbirlerini akladılar, pakladılar. Köklü merkez partileri barajın altına ittiler. Şimdi de ’“ciğere bakan kediler’” gibi tekrar siyasi güç arıyorlar. Ne için dersiniz?
*Son günlerin ’“esas oğlan’” figürü Ahmet Özal. Rahmetli babasının ismini en saygısız şekilde kullanan biri. O zaman özel TV kurmak yasal olarak mümkün değil. Üstelik çok para gerek. Ahmet Özal’’da para yok ama babadan yetki çok!.. Para Cem Uzan’’dan, kanuna karşı hile ve koruma Ahmet Özal’’dan, huzurlarınızda Türkiye’’nin ilk özel Tv’’si Star TV!...
Buraya kadar her şey iyi. Fakat Rahmetli Özal iktidardan uzaklaşınca, Cem Uzan, Ahmet Özal’’ı kapının önüne koyuverdi!.. Tabii ki tüm pislikler de ortaya dökülüverdi. AKP ajanı Ahmet Özal, şimdi kendisini yardımcısı yapan, Cindoruk’’un altını oymaya çalışıyor. Onu da başka bir gün yazarız.
Gördünüz mü, bu dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor. Bu kişiler de bir zamanlar Tayyip Bey gibi ülkenin en güçlü kişileri idiler. Bir de şimdiki hallerine bir bakın. Hiçbiri korumasız, polissiz gezemez. Soydukları, tahrip ettikleri Türkiye Devletinin koruması altında, evlerinden çıkmadan korku içinde yaşıyorlar. Bir çay bahçesine gidip, çay içemezler. Bir alışveriş merkezine gidip, evlerinin alışverişini keyifle yapamazlar. Paraları çoktur, korkudan harcayamazlar. Böyle servetin içine kargalar pislesin’…
Referandumdan sorumlu Başbakan’’a bir büyüğü olarak ders vermekten, inanın ben usandım artık. Bana inanmıyorsa, yukarıdakilere sorsun. Hoş Erbakan’’ın yanına da gidemez ya.
Bıraksın servet hırsını da, ülkenin vahim durumuna çare bulsun. Alo, orada kimse var mı?Sesimi duydunuz mu?