Referandumda sandık güvenliği

1961 Anayasasının en önemli özelliği, temel hak ve özgürlükler açısından Türkiye’’ye getirdiği çağdaşlık, devlete yüklediği ’“hukuk devleti özelliği’” ve ’“sosyal devlet’” olma sorumluluğudur.’¶
Bu hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesinin tek güvencesi de ’“kuvvetler ayrılığı’” prensibidir. Başka bir deyişle yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması şartıdır.
Toplumumuzdaki bazı aklı evveller tarafından 1961 Anayasası Türkiye için fazla lüks bulunmuştur, işte o zihniyet Türkiye’’yi bugünlere taşımıştır.
Bir ülkede demokrasinin temel taşı yargı bağımsızlığıdır. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede sadece ve sadece ’“korku imparatorluğu’” oluşur.
1961 Anayasası ilk anti-demokratik darbeyi 12 Mart 1971’’te yemiş, o tarihte yapılan anayasa değişiklikleri ile hem Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’’nun yapısı değiştirilerek savcı özerkliği zedelenmiş, hem de bugünkü çağdaş dünyada adaletin en önemli göstergesi olan ’“tabii hakim’” kavramı ortadan kaldırılmıştır.
1982 Anayasası ile yargı bağımsızlığı daha da bir zedelenmiş, HSYK’’ ya Adalet Bakanı ve Müsteşarının da katılması gibi bir garabet eklenmiş, daha sonrada Devlet Güvenlik Mahkemeleri gibi faşist bir yapı adalet sistemimizin içine oturtulmuştur.
Şimdi cemaat-tarikat demokrasisi savunucusu AKP iktidarı, 12 Eylül anayasasını düzeltmek için yola çıkmış bulunuyor. AKP iktidarı, Avrupa’’ya şirin göstermek için ilk iş olarak DGM’’leri kaldırdı. Fakat DGM’’lerin yerine ’“Özel Yetkili Mahkemeleri’” kurarak daha anti-demokratik bir mekanizma oluşturdu. Bu mahkemelerin nasıl çalıştığını üç yıldır beraberce görmekteyiz. Bence İstiklal Mahkemeleri bile daha dürüst bir yöntemdi!..
Sonra HSYK’’daki kısıtlamalar yetmedi, AKP onu daha da avuçlarının içine almak, Anayasa Mahkemesini susturmak için bu son anayasa değişikliklerini hazırladı ve bu değişiklikler için TBMM’’de tenezzül edip bir uzlaşma da aramadı. Çünkü niyeti, bu faşist maddeleri halk oylamasında halka yutturabilmektir. Eğer AKP demokrat olmak isteseydi yapacağı ilk şey; HSYK’’ yı 1961 Anayasa’’sındaki haline dönüştürmek ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırıp, Tabii Hakim kavramına yeniden dönmek olmalıydı. Ama o zaman gerçek demokrasi ortaya çıkar ve bu da cemaatin ve AKP’’nin işine gelmezdi, değil mi?
AKP’’nin elini attığı her yeri ne hale getirdiğini görüyoruz. Bir zamanlar YÖK ve onun düzenlediği ÖSYM en güvenilir kurumlardı. Şimdi AKP iktidarından bu yana ÖSYM’’nin ne hale geldiğine bir bakalım. ÖSYM sınavlarında özellikle Güneydoğu’’da bazı şehirlerde kopya çekmek serbesttir. Gücü olan engel olmaya kalksın da görelim. Oraya görevli giden bir Doçent, sınav salonunda kopya çekmeyi önlemeye kalkınca, Ankara uçağına Polis denetiminde bindirildi!...
Eşitlik, insan hakları ihlali, eşit eğitim hakkı ha?Geç kardeşim geç. Ezilen güneydoğu gençliği ha?Güldürmeyin beni. Adam gibi bir iktidar gelsin, batıdaki-kuzeydeki-güneydeki-doğudaki çocuklara yapıldığı gibi hilesiz sınav yapılsın, bakın bakalım başarı oranları nerelerde sürünüyor. Ama AKP iktidarında, devlete düşman mısın, bölücülere ve bölücülüğe destek veriyor musun, tehditle ve silahla her istediğini yaptırıyor musun, vergi-elektrik-su-telefon parası vermiyor ve almaya gelen tahsildarı tekme tokat dövüyor musun?O halde sen makbul ve açılımcı birisin ve demokrat(!) bir kişisin. Yeter ki ’‘evet’’ oyu ver, ne istersen yap’…
YÖK Başkanı ve Cumhurbaşkanı’’nın atadığı üyelerle gelinen durum ise, son KPSS sınavlarında iyice gözler önüne serildi. Yarımağan istifa etmekten söz ediyor ama sınavlar iptal edilmiyor. Pes ki ne pes’…
Şimdi önümüzde referandum var ve de sandık güvenliği merak konusu;
Referandumda 150 bin sandık olacak. Her partinin en az 300 bin kişilik sandık görevlisi- müşahit listesi hazırlayıp, seçim kurullarına vermeleri gerek. Şimdiye kadar, AKP-CHP-MHP’’ nin bu listeleri tamamlayıp verdiklerini biliyorum. Diğer partiler ise 300 bin isim bulup veremediler. Bunu bile yapamayan bir partinin Genel Başkanı niçin hala koltuğunda oturur, anlamış değilim. Çünkü bu oylamada en önemli iş ’“sandık güvenliğidir.’”
Hanefi Avcı’’nın anlattığına göre, Emniyetin ’“Bilgi İşlem Bölümü’” tamamen Gülen cemaatinin militanlarının eline geçmiş!... (Bu konuda bizim muhatabımız, AKP Mitinglerinde, afiş yapıştırtan İçişleri Bakanı değildir. İçişleri Bakanı, artık Türk Milletinin güvenini kaybetmiştir. Yılların bürokratı Emniyet Genel Müdürü; meslektaşı H.Avcı’’ nın, bu ağır suçlamaları karşısında niçin sus-pus oturuyor?Belki farkında değil ama, esas suçlanan kendisi. Yarın; ’‘pardon, benim emrimdeki polisler, cemaatin emrine girip, Türk Milletinin iradesini çalarlarken benim haberim olmadı, diyebilir mi?) Birden akla 2007 Genel Seçimleri geliyor. 70 milyonun üstünde insanın yaşadığı ve 43 milyon seçmenin oy kullandığı seçimlerde, 40 bin köy, 80 bin mezradan, 15 milyonluk metropollerden gelen sonuçlar, Allahın hikmetiyle 2(İKİ) saatte tasnif edildi ve tüm Türkiye saat 21.00 den önce AKP’’nin % 47 oy aldığını öğrendi!..
Bir ay sonra 11 milyon 148 bin 533 kişilik nüfusuyla Yunanistan seçim yaptı. Onlar da bilgisayarla seçim sonuçlarını aldılar ama ancak ertesi sabah saat 08.30 da sonuçlara ulaşabildiler.
Daha sonra 2009 Yerel seçimlerinde de ne hikmetse Ankara’’da saat 21.00 de, oylar bilgisayarlara yüklenirken elektrikler kesildi. Sonra çöplüklerden oy pusuluları bulundu.
Şimdi referandumda sandık güvenliğini kim sağlayacak?Başka bir deyişle seçim güvenliğini kimler sağlayacak?Yasalara göre seçim güvenliğini ’“Hakimler ve Emniyet Güçleri’” sağlamalı.
Hanefi Avcı ne diyor?Cemaat, yeni mesleğe alınan hakimlerde çok etkili oldu, biiir’…
Cemaatin etkin olduğu, İstihbarat Daire Başkanlığı’’nın elinde Türkiye’’nin en gelişmiş bilgisayar sistemleri mevcut ve bunlar isterlerse, ’“Seçsis’” sistemine müdahale edebilirler, ikiii’…
Milli iradeye saygılı bir iktidar öncelikle bu şüpheleri milletin kafasından atacak tedbirleri alır. Seçimlerin denetiminden sorumlu Yüksek Seçim Kurulu niçin sessiz?Türk Milletinin iradesinin belirleneceği bu halkoylamasının namusu, YSK’’daki Sayın Hakimlerin kendi namuslarından daha mı önemsiz?Türk Milletini rahatlatacak bir açıklama beklemek hakkımız değil mi?
Bunları düşününce ve partilerimizin bu konudaki vurdumduymazlığını görünce inanın içim sıkılıyor, canım acıyor. Ülkesini seven birkaç uzmana bir çalışma yaptırıyorum, yetiştirebilirsem sizlerle paylaşacağım’…