Demokrat Partinin, Adalet Partisinin doğuşu ve güç aldığı yer İzmir’’dir. Bunun gibi Ecevit’’in Karaoğlan hareketine en büyük desteği veren yine İzmir’’dir.
İzmirli, sevmediğini hemen belli eder, ısrar olursa adamın yüzüne karşı söyler.
1977 Genel seçimlerinde rahmetli Turgut Özal, Erbakan’’ın partisinden İzmir Milletvekili adayı olmuştu. Ama İzmirliler, Özal’’ı Erbakan’’ın Partisinden aday olduğu için seçmediler.
Başbakan Erdoğan İzmir’’i sevmedi , İzmir de onu hiç sevmedi. İzmirliler, AKP’’ye Genel ve Yerel seçimlerin tamamında istediği desteği ona hiç vermedi. Bu yüzden Başbakan Erdoğan İzmir’’e , ’“Gavur İzmir’” der. Ne derse desin değişmez gerçek, İzmirliler kim gerçek demokrat, kim çakma demokrat, adamın gözünden anlar’…
12 Eylül 1980 darbesinden sonra askeri yönetim, Siyasi Parti liderlerine ’“Siyaset Yapma Yasağı’” getirmişti. Turgut Özal, bu yasakları TBMM’’de kaldırabilecek siyasi gücü olmasına rağmen, ’“demokrasi anlayışı’” gereği kaldırmadı. Konuyu referanduma taşıyarak, dünya siyasi tarihine geçecek bir ilk’’e imza attı. Seçimle gelen bir siyasetçi, askeri darbenin koyduğu siyasi yasakları savunuyordu.
Bu referandum 6 Eylül 1987 yılında gerçekleşti. Sonuçlar şu şekilde gerçekleşti;
11 Milyon 711 bin 461 seçmen, yasaklar kalksın diye ’“EVET’” oyu kullandı.
11 Milyon 636 bin 395 seçmen yasakların devamı için ’“HAYIR’” oyu kullandı.
Türkiye Genelinde siyasi yasaklar, sadece 75 bin 066 seçmenin tercihi ile kalktı.
6 Eylül 1987 referandumunda İzmir sonuçları şu şekilde gerçekleşti;
729 bin 255 seçmen yasaklar kalksın diye ’“EVET’” oyu kullandı.
523 bin 438 seçmen yasakların devamı için ’“HAYIR’” oyu kullandı.
İzmir’’de yasakların kalkması yönündeki oy farkı 203 bin 817 olarak gerçekleşti’…
Yani eğer İzmir’’in tercihi demokrasiden yana olmasaydı, hem siyasi yasaklar devam edecek, hem de Türkiye, Askeri Darbenin koyduğu yasakları devam ettiren ’“Ayıplı Demokrasi’” sahibi bir ülke olacaktı ve Türkiye Demokrasisi dünyada büyük itibar kaybına uğrayacaktı’…
Gelelim önümüzdeki referanduma;
Ramazan Ayı boyunca, İzmir’’in büyük ilçeleri ve Merkez mahallelerindeki çok sayıda arkadaşımla temas ettim. İzmirli, AKP’’nin hazırladığı tuzağı çok iyi görmüş durumda.
Kime sorsanız Başbakan Erdoğan ilerde kendisini ve arkadaşlarını Yüce Divan olarak yargılayacak Anayasa Mahkemesi üyelerini seçme yetkisini eline almak ve kendine karşı çıkacak herkesi bertaraf edecek Hakim ve Savcıları belli yerlere getirmek için, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunu, Adalet Bakanının tamamen hakimiyetine vermek için bu referandumunu yaptırdığını gayet iyi anlamış..
İzmirli, ’“Hayır’” oyunu garantilemiş, farka ve rekora doğru gidiyor.
Bu düşünce aynı derecede tüm Ege illerine de yayılmış durumda. Trakya, Akdeniz, Marmara Bölgelerinde de ’“Hayır’” oylarının çok önde olduğu görülüyor. Orta Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu’’da evet-hayır oylarının baş başa gittiği görülüyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise yapılacak halkoylamasının, özgür bir seçim olmayacağı şimdiden belli. PKK, insanları oy verme günü evlerinden çıkmamaları için tehdit ediyor. Bir iktidar için birinci görev vatandaşın ’“seçim güvenliğini’” mutlaka sağlamasıdır. Eğer ülkemizin bu bölgesinde AKP Hükümeti bu güvenliği sağlayamıyor ve koskoca Türk Devletini, eşkıya sürüsü bir örgüte söz geçiremez hale getiriyorsa ve vatandaşlarını bu terör örgütünün insafına terk ediyorsa çok büyük bir suç işlemiş olur. Bu ayıp da AKP Hükümetine yeter de artar bile.
12 Eylül halkoylamasında, fazla çıkacağı belli olan ’“Hayır’” oyları, bizim cemaat-tarikat demokratlarına ve bilumum yandaşlarına, ilk genel seçimle gideceklerinin işaretini vermiş olacaktır.
Sonra mı?Sonra Bağımsız Yargıda hesap verme zamanı gelecek. Var mı öyle, ye iç, hesap ödemeden kaç. Kimse hakara makara yapmasın’…
AKP Hükümetinin Yüce Divanda yargılanması sırasında ben ’“Bitaraf’” olacağım, artık ’“bertaraf’” kim olur, orasını Yüce Yargı bilir’….
Not1:Bilgisayar vasıtasıyla yapılabilecek ’“Oy çalma ve çarpıtma’” oyununa karşı biz bir grup arkadaş şöyle bir yöntem geliştirdik; İzmir’’in belli merkez-İlçe ve köylerinde sandıklara ’“Demokrasi Müşahit’’i’” gibi görev alacağız. Herkes gittiği ve sorumlu olduğu sandıklardan sonuçları gösteren ’“Oy Tasnif Tutanaklarının’” birer suretini parti temsilcilerinden alacak. Bu yerleri ve sandıkları sondaj sistemi ile belirledik. Daha sonra hukukçu arkadaşlarımıza bunları teslim edip, Yüksek Seçim Kurulunun rakamları ile karşılaştıracağız.
Bu çok önemli bir görevdir. Siyasi Partiler kendi işlerini yapsınlar, fakat her şehirdeki Sivil Toplum Örgütleri lütfen kendi yörelerinde örgütlenip sandıklara sahip çıksınlar. Sahip çıkmak zorunda olduğumuz olay, Laik Cumhuriyetin ve çocuklarımızın geleceğidir. Bir gün yorulacağız ama sonunda çok ama çok sevineceğiz’…
Not 2: Amerika’’da yaşayan ve doktor olan bir okurum, referandum için yaptığı çalışmayı anlatmış. Türkiye’’de iken tedavi ettiği hastalarını teker teker telefonla arayıp hangi yönde oy kullanacaklarını sormuş. Kendisinin fikrini soranlara da ’“hayır’” oyu kullanmanın gerekçelerini anlatmış. Hepimiz bu uygulamayı çevremizde yapamaz mıyız?En azından bu referandumun önemini ve mutlaka oy kullanmamız gerektiğini anlatsak olmaz mı?Bizlerin dağıtacak kömürümüz, erzakımız, altınımız yok. Tüm tanıdıklarımızla, dostlarımızla, arkadaşlarımızla ülke sevgimizi paylaşmak çok mu zor. Haydi telefonların- bilgisayarların-mektupların başına. Ülkemiz, yarınlarımız, çocuklarımız için ’“HAYIR.’”
Not 3: Şu an görevdeki Vali-Kaymakam-Emniyet Müdürü ve Kamuda görev yapan bürokratları daha önce uyarmıştım. Tekrar uyarıyorum. Türk Devleti görevlisi olma vasfını unutan bazı kamu görevlileri AKP görevlileri gibi çalışıyorlar. İnanın hepsini tespit ettiriyoruz. Kim ki bu milletin bu devletin kendisine verdiği olanakları, bir parti için kullanır, mutlaka ve mutlaka yargı önünde hesap verecektir. Sonra kimse ağlamasın, çünkü ilk genel seçimden sonra AKP’’liler kendi dertlerine düşecekler. Sizleri kurtaracak hocanız sizi o zaman tanımaz bile, biraz geçmişteki yaşananları okuyun.
Not 4: 12 Eylül Referandumundan evet çıkarsa olacakları bir espri ile anlatalım; Eğer evet çıkarsa; Recep-Cumhurbaşkanı, Tayyip-Başbakan, Erdoğan-Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu- Tüm aile efradı’… Nasıl yakıştı mı?..