Radyo’dan canlı ilk mevlit O’nun eseri

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bu kez yine…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Böylesine değerli anıları bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

1932 yılındayız…

Şubat'a rastlayan Mübarek Ramazan ayının ortaları…

İstanbul Sultanahmet Camii'nde düzenlenen…

Özel bir gece büyük ilgi görüyor…

Atatürk, çok etkileniyor…

Birkaç gün sonra Hafız Yaşar Okuyan'ı çağırıyor…

Hoş beşten sonra kalbi duygularını açıyor:

'Sultanahmet Camii'ndeki dini merasim çok güzel olmuş… Vatandaş büyük ilgi göstermiş… Bunu daha büyük bir camide yapıp, (radyo ile) bütün ülkeye dinletelim, ne dersiniz?'

Hafız Yaşar, hemen hazırlıklara başlar…

O güne kadar…

Uzun dalga Ankara Radyosu'ndan hiç mevlit yayını olmamış…

Herkes tedirgin; acaba başaracak mıyız endişesi var…

***

Kadir Gecesi…

1932 yılı Ramazanı'nın 26'ncı gecesi…

Her şeyi Hafız Yaşar Okuyan koordine ediyor…

O tarihte cami olan Ayasofya…

Özenle elden geçiriliyor…

Hafız Yaşar Okuyan…

Kendisine destek verecek 'Hafızlar Grubu'nu…

Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Beylerbeyi Hafızı Fahri, Muallim Hafız Nuri ve Sultan Selimli Rıza'dan oluşturuyor…

Ayrıca…

20 hafız daha seçilerek kadro tamamlanıyor…

***

Akşam namazından sonra kapılar kapatılıyor…

Ayasofya'nın içinde ve avluda benzeri görülmemiş bir kalabalık var…

Hafızlar, ancak polisin yardımıyla…

Müezzin mahfiline gidebiliyor…

Teravih namazını Hacı Faik Efendi kıldırıyor…

Namaz sırasında ilahi ve ayin-i şerif okunuyor…

Hoparlörler caminin her tarafına yerleştirilmiş…

Bu dinî merasim…

Türkiye'den ilk defa radyo ile bütün dünyaya yayılıyor…

Sıra mevlide geliyor…

20 hafızın seslendirdiği mevlit pek muhteşem ve ulvi oluyor…

Perde perde yükselen ilahî nağmeler…

Ayasofya Camii'nin her köşesinden Türkiye'ye ve dünyaya yayılıyor…

Cemaat sanki büyülenmiş gibi…

Bu ulvi ve ilahî nağmeleri…

Atatürk de radyosu başında dinliyor…

Ertesi akşam Hafız Yaşar Okuyan'ı çağırıyor ve diyor ki:

'Dinî merasimi radyodan takip ettim... Çok memnun ve mütehassıs oldum... Arkadaşlarınız hafız beyleri yarın akşam saraya iftara davet ediyorum. Kendilerini haberdar ediniz…'

***

Ertesi gün akşamında yaşananları…

Hafız Yaşar Okuyan anlatıyor:

'Atam'ın bu paha biçilmez iltifatları hayatımın en büyük manevi servetidir… Ertesi akşam hafızlar saraya geldi… Üst katta mükellef bir iftar sofrası hazırlanmıştı... Atatürk de sofrada bizimle beraber iftar açtı... İftardan sonra hafızlara ayrı ayrı Kur'an okuttular... Hepsi teker teker iltifatlarına mazhar oldular... Huzurlarından ayrılırken hafızları Seryaver Bey'in odasına götürmemi emrettiler… Orada hafızlara 200'er lira ihsanda bulunuldu… Ardından yine Atatürk'ün emri ile hafızlar otomobillerle evlerine kadar götürüldüler…'

***

Bitiriyoruz…

Dönemin tiyatro sanatçılarından Vasfi Rıza Zobu'nun…

Atatürk'le ilgili anılarından özel bir cümle ile:

'Kur'an'a da çok hürmeti vardı… Yanında daime üç hafız vardı: Hafız Yaşar, Hafız Hüseyin ve Hafız Mehmet… Ben o hafızları, O'nun yanında Çankaya'da tanıdım… Saygıyla dinlerdi…'

Nokta…

Sonsöz: 'Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez… Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'