Son günlerde gazetelerde ve televizyonlardaki haberlerden biri: Psikopatlık doğuştanmış diye.’¶
Hele bir gazete daha da ayrıntı vermiş: Psikopatların beyninde iki bölge arasında çukur varmış! Beynin iki bölgesi arasındaki çukurun nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Araştırdım ve makalenin orjinaline ulaştım. Çukurları anlatmadan önce:
Psikopatlık ya da antisosyallik (dikkatinizi çekerim asosyallik değil) nedir?
Başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına saldırma. Psikopatlar sürekli yalan söylerler, kişisel çıkar ve zevkleri için başkalarını aldatırlar, dürtüseldirler, saldırgandırlar, umursamazdırlar, sorumlulukları ve yükümlülüklerini yerine getirmezler ve kanunla başları sıklıkla derde girer.
Psikopatlık anadan doğma mı yoksa sonradan olma mı?
Her ikisi de doğru.
Anadan doğma yani biyolojik, çünkü yapılan çalışmalarda antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerin beyinlerinin farklı tepki verdiği görülmüştür.
Dilimizde de benzer tanımları kullanırız: Gözünü kırpmadan öldürdü! Kılı kıpırdamadı!
Yapılan çalışmalarda antisosyal/psikopat olmayanlar dehşet verici resimler gördüğünde yüz kasları kıpırdar, solukları hızlanır ve deri ısıları değişir. Psikopatların ise kılları kıpırdamaz. Yalan makinelerinde gerçek mi söyledikleri yoksa yalan mı söyledikleri ayrılamaz.
Teknoloji geliştikçe beyin aktiviteleri ve devreleri daha ayrıntılı çalışıldıkça psikopatların beyinlerinin farklı olduğu da gösterilmiştir. İlkel beyin (yani dürtüsel ve en eski beyin, en içerideki kısım) ile bizi hayvandan ayıran dış beyin kabuğu arasında devreler vardır. Dürtüleri erteleyebilme, plan yapabilme, iş yapma, yardım etme, sınır tanıma, kurallara uyma gibi eylemlerin yerine getirebilme bu devreler sayesindedir. Psikopatların beyninde çukurlar yok, ama bu devrede sorunlar var. Kısa devre yapıyor!
Kısa devrenin boyutuna göre psikopatlık şiddeti değişiyor. Kimileri sadece yalan söylüyor, hikayeler uyduruyor; bunlara mitoman (Türkçesi yalancı) diyoruz.
Kimileri bu hikayelerle insanları kandırıyor; bunlara ’“dolandırıcı’” diyoruz.
Kimileri dürtülerini erteleyemediği için otobüste ya da sokakta kadınlara dokunabiliyor; bunlara ’“fetişist’” diyoruz.
Kimileri başkalarının eşyalarını ve paralarını çalabiliyor; bunlara ’“hırsız’” diyoruz.
Kimilerinin öfkesi saldırganlığa dönüşüyor; başkalarını hırpalayıp öldürebiliyorlar: Bunlara ’“katil’” diyoruz.
Ülkemizde ’“İhtiyarlara yer yok’” (No country for old men) adı ile gösterilen filmdeki ana karakter (kahraman sözcüğünü kullanamayacağım) psikopatinin en şiddetlisini göstermekteydi. En son sahnelerin birinde kadın adama ’“beni neden öldürmek istiyorsun, ben sana ne yaptın’” diye soruyordu. Adamda kadına sürekli ’“yazı mı tura mı’” diyordu. Kadını öldürüp öldürmeyeceği şansa bağlıydı, kadının ne yapıp ne yapmadığına değil. Kadının tek suçu yaşamında bir anın bu adamla kesişmesi idi!
Antisosyallerin sorunu sadece beyinlerindeki çukurlar ya da devrelerde değildir. Yetiştirilmenin de çok önemli rolü vardır.
Çocukları doğdukları andan itibaren tutarlı şekilde koruyup kollayabilirsek, sevgiyi gösterebilirsek, sınırları ve özgürlükleri öğretebilirsek, beyinde çukurları da olsa, kısa devre yapsa da toplumla çok çatışmadan kanunlarla başı derde girmeden yaşayabilirler. Yani çocuklara ’“ilkel beynin üzerinde bizleri insan yapan bir kabuğun olduğunu’” göstermeli, öğretmeli ve anımsatmalıyız.
Beyninde dur emri olmayanlar ya da emir geldiği halde freni tutmayanlarla yaşamlarınızın kesişmeden bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Sağlıcakla kalın’…