Profesyonel tetikçiler

Bunlar 3 kişiydiler. Mümtazer Türköne, Hüseyin Kocabıyık, Şükrü Karaca.
Önce bir hedefi seçerler, sonra biri bu hedefe yerleştirilir, daha sonra diğerlerini yanlarına çekerlerdi.’¶ 1993 yılında Sn. Çiller Başbakan oldu. Çiller bunlar tarafından hedef seçildi. Araya eski Adalet ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar konuldu. Bu üçlünün ortak meziyetlerinden biri, eski ülkücü olmalarıydı. (Nedense ülkücü camia bunlardan hala nefret etmektedir)
Çiller de hem ülke gerçeklerinden, hem de tarihimiz ve milli değerlerimizden habersizdi. (Şehir isimlerini karıştırması, partisinin amblemine ’“beyaz at’” demesi mizah konusudur)
Sonuçta önce Mümtazer Türköne, Çiller’’in danışmanı oldu. Özer Çiller’’le birlikte çalışmaya başladı. Sonra Bakü’’de bulunan Şükrü Karaca’’yı, daha sonra’’da Hüseyin Kocabıyık’’ı danışman olarak yanına aldırdı. Artık bu üç profesyonel, Başbakanlığa ait bir binada, altlarında devletin arabaları ve devlet olanaklarıyla çalışıyorlardı. Tansu Hanımın konuşmalarını bu üçlü yazmaya başladı. Hatta siyasi literatüre geçen ’“Bu ülke için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir’” sözünü bunlar söyletti.
Siyaset arkadaşları, Çiller’’i çok ikaz ettiler, fakat dinletemediler. Sonuç, Çiller yüzde 27,5 oy oranıyla aldığı partisini baraj altına düşürerek siyasetten çekilme kararı aldı.
Keşke arkadaşlarını dinleyip bu tetikçileri kovalayıp, Erbakan’’ı Başbakan yapma gibi bir yanlışın içine, aydın bir Türk kadını olarak düşmeseydi.
Çiller’’den sonra bu üçlünün kısa süren bir ANAP denemesi oldu.
Fakat siyasi geleceği iyi okuyan bu üçlü derhal siyasetin parlayan yıldızı AKP’’ye kapağı attılar. Şükrü Karaca AKP Tokat Adayı oldu, fakat seçilemedi.
Mümtazer Bey, ikinci eşi Özlem Hanımı AKP’’den İstanbul Milletvekili seçtirdi. Kendisi de Fethullah Gülen’’in Zaman Gazetesi'nde yazmaya başladı.
Hüseyin Kocabıyık ise, başında Damat Beyin olduğu, Çalık grubuna ait İzmir Yeni Asır Gazetesi'ndeyazmaya başladı. Aynı zamanda İ. Melih Gökçek’’e danışman oldu.
Artık gidecekleri yer kalmadığından, Zaman ve Yeni Asır da tutunmak zorundaydılar.
Dünyada denenerek kesinleşmiş bir kural vardır; ’“En fazla saldırgan olanlar döneklerdir’”.
Tarikatın da emri ile Türköne ve Kocabıyık en acımasız şekilde saldırmaya başladılar. Nereye mi?Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve onun şerefli komutanlarına.
Türköne, Apo’’yu Paşa yapmaktan, Türk Silahlı Kuvvetlerini sadece Nato’’nun ordusu saymaktan, TSK’’nin dağıtılıp yeni bir ordu kurulmasına kadar son derece çirkin makaleler yazıp, tarikatta yerini sağlama almaya çalışıyor.
Kocabıyık da, çağdaş İzmir’’in eski aydınlık yüzü Yeni Asır’’da Ordu’’ya hakaretlerine devam ediyor. Çok sayıda dostum Yeni Asır okumaya sırf bu Ordu düşmanı yüzünden ara verdi.
Diğerleri de cenaze ilanları yüzünden almaya devam ediyorlar.
Türkiye demokratik bir ülke, herkes her konuda istediğini yazar. Hakaret olmamak şartı ile. Herkes de cevabını alır, hele ordumuza, komutanlara hakaret ederlerse.
Bu kişiler sözüm ona demokrat oldukları için bu şekilde yazdıklarını söylerler. İşte beni esas kahreden de budur.
Askeri darbelere bunlar muhatap olmadı, bizler olduk.
Cezaevlerinde bunlar yatmadı bizler yattık, bunlar işkence görmedi, biz maddi- manevi işkence gördük.
Bunlar para kazandılar, biz servet kaybettik.
Askeri darbeler oldu bizler ertesi gün meydanlarda idik, bu yalancı demokratlar sokağa bile çıkamadılar.
Yine de Ordumuza laf söylemeyiz, söyletmeyiz. Varsın tanklar üstümüzden geçsin, o tanklar bizim tankımız.
Her kurumun kendini yenilediği gibi ordumuz da kendini yeniledi ve artık darbeler dönemi kapandı.
Demokratlığın ardına sığınıp, Orduya küfreden bu ikiliye şunları soralım;
*Almanya’’nın ’“Yüz Yılın Yolsuzluğu’” dediği Deniz Feneri davasını bir kez yazar mısınız?
* Patronunuz damadın medya grubu ile ilgili banka kredilerini bize anlatır mısınız?
* Başbakan’’ın TBMM’’de bulunan yolsuzluk dosyalarını kamuoyu ile paylaşır mısınız?
* Başbakan’’ın ve Bakanların çocuklarının ticari işlerini bize anlatır mısınız?
* F.Gülen’’in, Bağ-Kur emekli maaşıyla, ABD Utah’’ta 100 dönüm yerde onlarca müridiyle yıllarca nasıl yaşadığını ve neden Türkiye’’ye gelmediğini bizlere anlatır mısınız?
Yazamazlar, hem yürekleri yetmez, hem de bırakın yazmayı, düşünseler dahi hemen kapının önüne bırakılırlar.
Önümüzde yapılacak ilk genel seçimden hemen sonra, tarikat Türköne’’yi, Çalık da Kocabıyık’’ı azad edecek. İşte o zaman bir de, Seferberlik Deneme Tatbikatı sebebiyle ikinci kez askere davet edilirlerse, olacakları bilemem. Bunlar mı Ordu’’yu değiştirir, Ordu mu bunları değiştirir, Apo için istedikleri PAŞA madalyasını bunlara mı takar, yaşarsak göreceğiz.