Ekonomi

Özgener’den ‘İmamoğlu operasyonu’ için yorum: Kurumlar yıpranırsa hepimiz zarar görürüz!

İZTO YK Başkanı Mahmut Özgener, İBB Başkanı İmamoğlu soruşturması sonrasında ekonomide yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Özgener, “Son günlerde yaşanılan süreçte; adil yargılanma eksiksiz olmalıdır. Kurumları ve kavramları yıpratarak bir yere varamayız. Bunu yaparsak hepimiz bundan büyük zarar görürüz. Önünde sonunda hepimizin sığındığı değerler; adalet ve hukukun üstünlüğü olmalıdır” dedi.

Özgener’den ‘İmamoğlu operasyonu’ için yorum: Kurumlar yıpranırsa hepimiz zarar görürüz!

Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – İzmir Ticaret Odası (İZTO) Mart ayı meclis toplantısı Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde yapıldı. 
Mecliste Mart ayı faaliyet raporunun sinevizyon gösterimi yapıldı.

“AVRUPALININ 10 YILDA YAŞADIĞINI 1 AYDA YAŞIYORUZ”
İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener mecliste yaptığı konuşmada gündeme dair açıklamalarda bulundu. Özgener şunları söyledi:

“Dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde yaşadığımız gibi aynı zamanda en zor topraklarında bulunuyoruz. Nüfusumuz genç ve dinamik... Ekonomimiz de öyle... Ve genelde politik gündemimiz de... Bir Avrupalı'nın ortalama 10 yılda yaşadığı olaylar silsilesini biz 1 ayda tüketebiliyoruz. Bu kadar hareketli bir ülkede yaşarken hep bir güvencemiz de var. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, tarihi boyunca birçok zorluktan geçmiş, ancak her defasında birlik ve beraberlik içinde, sağduyusunu koruyarak yoluna devam etmiş bir ülke. Bu topraklarda belirli bir yaşa gelmiş, okumuş, çalışmış, farklı nedenlerle bir araya gelmiş insanların deneyimleri genelde aynıdır.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK GÜCÜ KRİZLERİ YÖNETME BECERİSİDİR”
Son günlerde yaşanan gelişmeler hepimizi düşündürüyor, bazen kaygılandırıyor. Ancak unutmayalım ki bu ülkenin insanı, olayları doğru değerlendirerek, duygularına teslim olmadan hareket etmeyi de biliyor. Türkiye’nin en büyük gücü, krizleri yönetme becerisi ve toplumun ortak aklıdır. Şimdiye kadar nice badireleri atlattık, bundan sonra da diyalog ve sağduyu ile her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Hepimizin süreç hakkında birbirinden farklı düşünceleri olabilir.
Haberleri, açıklamaları, liderlerin konuşmalarını dinleyerek farklı kanılara varmış olabiliriz. Hukuki ve buna bağlı siyasi süreçler kafamızı karıştırıyor olabilir. Bu çerçevede zaman zaman kendi işlerimiz konusunda doğru kararlar almamız da zorlaşabilir.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ GÜÇLÜDÜR”
Ancak her defasında gördüğümüz bir gerçek var: Türkiye ekonomisi güçlüdür ve yoluna girer. Üreten, çalışan ve birlikte hareket eden bir toplum, en büyük güvencemizdir. Bugün yaşanan zorlukları aşmanın yolu da yine birlikte hareket etmekten, ortak aklı ve doğru politikaları devreye sokmaktan geçiyor.”

“GENÇLERİN TALEPLERİ SADECE GÜNCEL SİYASET İLE İLGİLİ DEĞİL”
Özgener, gençlerin problemlerinin farkında olmadıklarına değinerek, kuşaklararası iletişim eksikliklerinin olduğuna dair özeleştiri yaptı. Özgener, gençlerin talepleri hakkında “Taleplerine baktığımızda sadece güncel siyaset konuları ile ilgili değil, birçok konuda mutsuzluklarını ve gelecekle ilgili beklentilerini dile getiriyorlar. Hem bireysel hem de kurumsal olarak onları daha çok önemsememiz, daha yakından takip etmemiz ve daha çok dinlememiz gerektiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım” ifadelerini kullandı.

“ADİL YARGILANMA EKSİKSİZ OLMALIDIR”
İBB Başkanı Erkem İmamoğlu’nun tutuklanması ile ilgili hukuki sürece dair görüşlerini paylaşan Özgener,  “Toplumsal ve bireysel olarak haklarımızın bir bütünü olan “hukuk”, adaletin tecelli etmesini sağlayan bir araçtır. Hepsinin üzerinde bir kavram olarak “hukukun üstünlüğü”, ülkeler için toplum düzeni ve devlete güveni sağlamlaştıran vazgeçilmez bir norm oluşturmaktadır. Son günlerde yaşanılan süreçte; adil yargılanma eksiksiz olmalıdır. Kurumları ve kavramları yıpratarak bir yere varamayız. Bunu yaparsak hepimiz bundan büyük zarar görürüz. Önünde sonunda hepimizin sığındığı değerler; adalet ve hukukun üstünlüğü olmalıdır” dedi.

“SİYASİ OLAYLAR ‘ÖLÇÜLEBİLİR RİSK’ SEVİYESİNDE KALMALI”
Özgener, siyasetin ekonomiye etkisine değinerek “Ekonomide oluşan dalgalanmalar özelinde konuyu değerlendirdiğimizde, siyasi akıştaki olayların, “belirsizlik” değil, “ölçülebilir risk” seviyesinde kalması gerekir.  Finansal piyasaların seyri ve ekonomik aktivitenin sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, riskleri yönetebilir ve bir bedel ödesek de sonuçta aşabiliriz. Ancak; belirsizliğin getireceği bilinmezlerin bedeli çoktur. Öngörülebilirlik kavramını bu nedenle sıklıkla konuşmalarımda kullanıyorum. 20 aydır toplumunun her kesiminin büyük çabası ve özverisiyle uygulanan Ekonomik Program kapsamında, dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını bekliyoruz. Enflasyonla mücadelenin çok hassas dengeler üzerinde devam ettiği bu süreçte, hep birlikte çalışarak bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları riske atmamamız gerektiğini vurguluyoruz. Siyaset kaynaklı olayların, ekonomide bugüne kadar ödenen maliyetleri artırmaması ve ekonomik programın devamlılığı ile ilgili soru işaretleri yaratmaması gerekir. Bunu sağlarken; tüm tarafların sorumluluk bilinciyle, verilecek kararların özellikle ülke ekonomimiz üzerinde etkilerinin etraflıca istişare edilerek alınmasının, hayati öneme sahip olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum” şeklinde konuştu.

Özgener, 1 haftada yaşanan ekonomik gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“Geçtiğimiz hafta içinde; uzun süredir stabil olan döviz kurları ciddi oranlarda değerlendi. Borsa sert bir şekilde geriledi. Ülkemizin 5 yıllık kredi risk primi CDS, 74 puan artarak, son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ülkemizin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28 seviyelerinden yüzde 33’e yükseldi. Bu oranı, kurlardaki değişim kadar kritik olarak değerlendiriyoruz. Geçmişte yaşanan büyük dalgalanmalar gibi panik ortamına izin vermek istemeyen Merkez Bankası’nın piyasaya ilk andan itibaren etkin müdahalesini önemli buluyoruz. Merkez Bankası; geçen hafta yaklaşık 25 milyar dolarlık rezerv satış yaparak, Türk Lirası’ndaki değer kaybını  yüzde 3-4 arasında tutmaya çalıştı.  Gecelik vadede borç verme faiz oranını 200 baz puan artırarak yüzde 44’den yüzde 46’ya yükseltti. Piyasadaki hem Türk Lirası, hem de döviz likiditesine yönelik müdahaleleri de devam ediyor.  Bu müdahalelerle, hafta başı itibariyle bankaların Türk Lirası mevduat faizlerinin, geçen haftaya göre arttığını gözlemliyoruz. Bunlardan hareketle; Merkez Bankası’nın Türk Lirası’ndaki değer kaybını belirli bir oranda tutmak amacıyla, rezerv satışlarına devam edeceği ve Türk Lirası likiditesini kısma yolunu tercih edeceği anlaşılıyor.  Yapılan açıklamalar bize, asıl amacın, mevcut yıl sonu makroekonomik tahminlerinde kalıcı bir bozulmanın engellenmesini amaçlandığını gösteriyor.

SİYASİ BELİRSİZLİK KRİTİK ÖNEMDE
Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme, ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Yaşanan son gelişmelerden sonra; yıl sonu makroekonomik tahminlerinin nasıl etkileneceği, mevcut siyasi gelişmelerle ilgili risklerin piyasalar tarafından nasıl algılanacağıyla ilişkili.  Her halükarda, siyaset kaynaklı olarak oluşabilecek belirsizliğin azaltılmasının, ekonomik programla ilgili olarak maliyetlerin düşürülmesi ve programın başarılı olması için kritik bir önemde olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

“İHRACATA ÖZEL ÖNEM VERİLMESİ GEREKİYOR”
Son olarak Özgener, “Tüm bu yaşananlar, bizim ana gündemimizin ekonomi olması ve ekonominin lokomotifi ihracata özel önem verilmesi gerektiğini gösteriyor.  Piyasa yönündeki kararsızlığı gidermek için Merkez Bankası’nın etkili bir para politikası aracı olan likidite senedi ihracına karar vermesini ve ihracatçının kur riskini bir ölçüde gidermek amacıyla açıkladığı ileri tarihli döviz sözleşmesi uygulamasını olumlu değerlendiriyoruz. Maliye politikası ile para politikasının koordinasyonun sağlanmasının ne derece önem taşıdığını bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu koordinasyonun artırılmasıyla, “Orta Vadeli  Ekonomik Programı”nın başarıyla devam etme şansının yükseleceğine inanıyorum” dedi.