Zaman Gazetesinin yazdığına göre 28 Şubat Post-Modern(!) darbesiyle ilgili olarak, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili soruşturma başlatmış. Kendisine kolaylıklar diliyor ve yardımcı olmak için bazı önerilerimi Sayın Savcıya iletmek istiyorum;
1)Sayın Savcının kafası şu iki konuda net olmalıdır ve bu düşüncesini kamuoyu ile paylaşmalıdır; Sayın Savcıya göre; Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulunda, 28 Şubat 1997 tarihinde alınan ve 13 Mart 1997'da Başbakan Erbakan başkanlığındaki Bakanlar Kurulunda tüm Bakanların imzalarıyla onaylanan ve yürürlüğe konulan kararlar, Anayasaya-yasalarımıza, Cumhuriyetimizin temel değerlerine aykırı mıdırlar?
2) 28 Şubat Kararlarından tam 8 ay önce iktidar olan ve 28 Şubat Kararlarından sonra da yaklaşık 4 ay daha ülkeyi yöneten 54. Erbakan-Çiller Hükümetinin bu süreçteki sorumluluğu nedir?...
2) 28 Şubat Kararlarından tam 8 ay önce iktidar olan ve 28 Şubat Kararlarından sonra da yaklaşık 4 ay daha ülkeyi yöneten 54. Erbakan-Çiller Hükümetinin bu süreçteki sorumluluğu nedir?...
Eğer Sayın Savcı bu iki soruda net cevaplara sahipse işi çok kolaylaşır. Beraberce olasılıkları değerlendirelim:
*Birinci soruya cevap; 'Evet bu kararlar Anayasa'ya, yasalara ve Devletimizin kuruluş değerlerine uygundur' ise, problem kalmamış demektir. Yok; cevap, 'Bu kararlar Anayasa-yasa ve T.C Devletinin kuruluş değerlerine uygun değildir' ise, o zaman Sayın Savcının Anayasamızın ilk dört maddesi hakkındaki düşüncelerini kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir.
*İkinci sorunun da iki cevabı vardır;
Ya Erbakan-Çiller Hükümeti, bugün ülkenin 'Post-Modern' denilen darbeye getirilmesinden sorumludur, ya da sorumlu değildir. Acaba bu kararlar, Askerler tarafından Erbakan-Çiller Hükümetine zorla mı aldırılmıştır?...
Fakat, zamanın Başbakan'ı Erbakan, Başbakan Yardımcısı Çiller ve
54. Hükümetin sözcüsü ve Devlet Bakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı Gül; 'Bize bu kararları zorla imzalattılar, bizim rızamız yoktur, imzalamıyoruz ve Bakanlar Kurulunda onaylamıyoruz' diye bir açıklamada bulunmadılar.
İstifa edip, emaneti TBMM'ye yani Türk Milletine iade de etmediler, aksine kararları Bakanlar Kurulunda 'oybirliği' ile onayladılar. Demek ki bir zorlama ve kandırma olmamıştır.
Anayasanın 112. Maddesine göre; 'Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur…'
Ülkenin genel siyasetinden- iç ve dış güvenliğinden- gelişmesinden kısacası her şeyinden sorumlu olan bir Cumhuriyet Hükümetini 'kafasına vurularak' iş yaptırılan bir organ gibi göstermek ne derece doğrudur?...
*Birinci soruya cevap; 'Evet bu kararlar Anayasa'ya, yasalara ve Devletimizin kuruluş değerlerine uygundur' ise, problem kalmamış demektir. Yok; cevap, 'Bu kararlar Anayasa-yasa ve T.C Devletinin kuruluş değerlerine uygun değildir' ise, o zaman Sayın Savcının Anayasamızın ilk dört maddesi hakkındaki düşüncelerini kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir.
*İkinci sorunun da iki cevabı vardır;
Ya Erbakan-Çiller Hükümeti, bugün ülkenin 'Post-Modern' denilen darbeye getirilmesinden sorumludur, ya da sorumlu değildir. Acaba bu kararlar, Askerler tarafından Erbakan-Çiller Hükümetine zorla mı aldırılmıştır?...
Fakat, zamanın Başbakan'ı Erbakan, Başbakan Yardımcısı Çiller ve
54. Hükümetin sözcüsü ve Devlet Bakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı Gül; 'Bize bu kararları zorla imzalattılar, bizim rızamız yoktur, imzalamıyoruz ve Bakanlar Kurulunda onaylamıyoruz' diye bir açıklamada bulunmadılar.
İstifa edip, emaneti TBMM'ye yani Türk Milletine iade de etmediler, aksine kararları Bakanlar Kurulunda 'oybirliği' ile onayladılar. Demek ki bir zorlama ve kandırma olmamıştır.
Anayasanın 112. Maddesine göre; 'Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur…'
Ülkenin genel siyasetinden- iç ve dış güvenliğinden- gelişmesinden kısacası her şeyinden sorumlu olan bir Cumhuriyet Hükümetini 'kafasına vurularak' iş yaptırılan bir organ gibi göstermek ne derece doğrudur?...
Bu değerlendirmelerden sonra Savcılarımıza yardımcı olmak için şu önerilerimi iletmek isterim.
*Zamanın Milli Güvenlik Kurulunda not tutan 4 memurun ifadesinin alınmasından sonra;
Bugünün Cumhurbaşkanı Gül'den, 28 Şubat Kararlarının alındığı toplantının tüm ses ve görüntü kayıtlarının istenmesi gerekir. Sayın Gül, bu süreci birebir Hükümet Sözcüsü Bakan olarak yaşamış ve bu kararlarda imzası bulunan en yetkili kişidir. Devletin kozmik odalarına giren Türk Adaletinin bu zabıtları alması, onun için çocuk oyuncağı olmalıdır.
*YÖK'teki aramadan sonra, 28 Şubat kararlarının alınması sırasında Milli Eğitim Bakını olan, şimdi de AKP Milletvekili ve AKP'nin seçtiği TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam'ın görüşlerine başvurulması faydalı olacaktır. Kendisinin eski YÖK Başkanı ve Milli Eğitim Bakanı olarak anlatacakları çok ilginç olacaktır!.
*Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Ocak 1998 tarihinde 'Laik Cumhuriyet İlkesine Aykırı' eylemler sebebiyle kapatılan, Erbakan'ın Genel Başkanı olduğu Refah Partisi davasının tüm dosyası incelenmelidir. Bu dosya ile birlikte, AKP'nin de 'Laik Cumhuriyet İlkesine karşı eylemlerin odağı' olduğu için mahkum edilen Anayasa Mahkemesi kararı da incelemeye alınmalıdır.
* 28 Şubat öncesi Başbakanlık Konutunda ağırlanan Tarikat ve Cemaat önderlerinin de ifadelerine başvurulup, bu kişilerin 'Demokrasi' anlayışları ve örgütlerinin Türkiye Demokrasisinde ki yerleri belirlenmelidir.
*28 Şubat 1997 tarihindeki MGK Toplantısında, Türkiye'de ki irtica faaliyetleriyle ilgili rapor veren MİT eski Başkanı Sönmez Köksal'ın da ifadesi alınmalıdır.
*1997 tarihinde Türkiye'de faaliyette bulunan tarikatlar tarafından yönetilen 'Kaçak Kur-an Kursları' sayısının, 2012 yılında yani AKP'nin 10. Yılında kaç kat arttığı da araştırılmalıdır.
*Zamanın Milli Güvenlik Kurulunda not tutan 4 memurun ifadesinin alınmasından sonra;
Bugünün Cumhurbaşkanı Gül'den, 28 Şubat Kararlarının alındığı toplantının tüm ses ve görüntü kayıtlarının istenmesi gerekir. Sayın Gül, bu süreci birebir Hükümet Sözcüsü Bakan olarak yaşamış ve bu kararlarda imzası bulunan en yetkili kişidir. Devletin kozmik odalarına giren Türk Adaletinin bu zabıtları alması, onun için çocuk oyuncağı olmalıdır.
*YÖK'teki aramadan sonra, 28 Şubat kararlarının alınması sırasında Milli Eğitim Bakını olan, şimdi de AKP Milletvekili ve AKP'nin seçtiği TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam'ın görüşlerine başvurulması faydalı olacaktır. Kendisinin eski YÖK Başkanı ve Milli Eğitim Bakanı olarak anlatacakları çok ilginç olacaktır!.
*Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Ocak 1998 tarihinde 'Laik Cumhuriyet İlkesine Aykırı' eylemler sebebiyle kapatılan, Erbakan'ın Genel Başkanı olduğu Refah Partisi davasının tüm dosyası incelenmelidir. Bu dosya ile birlikte, AKP'nin de 'Laik Cumhuriyet İlkesine karşı eylemlerin odağı' olduğu için mahkum edilen Anayasa Mahkemesi kararı da incelemeye alınmalıdır.
* 28 Şubat öncesi Başbakanlık Konutunda ağırlanan Tarikat ve Cemaat önderlerinin de ifadelerine başvurulup, bu kişilerin 'Demokrasi' anlayışları ve örgütlerinin Türkiye Demokrasisinde ki yerleri belirlenmelidir.
*28 Şubat 1997 tarihindeki MGK Toplantısında, Türkiye'de ki irtica faaliyetleriyle ilgili rapor veren MİT eski Başkanı Sönmez Köksal'ın da ifadesi alınmalıdır.
*1997 tarihinde Türkiye'de faaliyette bulunan tarikatlar tarafından yönetilen 'Kaçak Kur-an Kursları' sayısının, 2012 yılında yani AKP'nin 10. Yılında kaç kat arttığı da araştırılmalıdır.
Sonuç olarak;
Özel Yetkili Savcıdan; Anayasamızın 2-3-9-14-24-22-42-129-174 sayılı maddelerinin ihlal edilip edilmediğinin de araştırmasını saygıyla rica ediyorum.
Özel Yetkili Savcıdan; Anayasamızın 2-3-9-14-24-22-42-129-174 sayılı maddelerinin ihlal edilip edilmediğinin de araştırmasını saygıyla rica ediyorum.