CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Rumeli ve Balkan Türkleri ile İstanbul'un Bakırköy ilçesindeki bir otelde düzenlenen iftar programında bir araya geldi.

Özel, burada yaptığı konuşmada; kendisinin de Balkan Türkü olduğunu belirterek şunları söyledi:

'Genel Başkan seçildikten sonra ilk ziyareti KKTC'ye yaptım. Ardından ikinci ziyaretimde Bosna Hersek'te idim. Orada kıymetli temaslarımız oldu. Bundan sonraki süreçle ilgili kendileri ile yaptığımız tüm değerlendirmelerde CHP'nin Balkanlarla ilgili faaliyetlerinin, temaslarının hem anlamlı günlerde, tarihi günlerde hem onun dışında mümkün olduğunca sık ve etkin geliştirilmesi ile ilgili fikir birliğine vardık. Aliya İzzetbegoviç'in mezarının başında şunu hatırladık. Unutturulan, unutulan katliamlar tekrarlanır. Çok büyük acılar çektik. Çok büyük haksızlıklara uğradık. Soykırımlara uğradık ama orada çektiğimiz acıları unutmadığımız ve unutturmadığımız sürece bir daha öyle acılar yaşamayacağız. Soykırımlarda devletlerin uyguladıkları baskılarda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, o günden bugüne bizleri taşıyan büyüklerimize de minnet duygularımızı ifade etmek isterim.

'BEKA SORUNU YAŞANDIĞINDA KİMİN NASIL DAVRANDIĞINI BİLİYORUZ'
Çokça konuşulan bir mesele var. Türkiye siyasetine son dönemlerde istikamet vermeye çalışan, seçmen davranışlarını etkilemeye yönelik bir beka sorunu tartışması var. Bu topraklar, beka sorununu yaşadı ve o günlerde kim, nasıl davrandı, hepimiz biliyoruz. Yükseliş döneminin aksine 200 yıl matbaayı bu topraklardan uzak tutanlar, 33 yıl boyunca Meclisi Mebusanı kapalı tutanlar, 30 yıl boyunca donanmamızı Haliç'te çürümeye bırakanlar, bu ülkenin yükseliş döneminin aksine en büyük sıkıntıları yaşattılar. Devrin ülkeleri matbaa ile, bilim ile, fen ile, teknoloji, mühendislik ile gelişirken biz bambaşka yerlere savrulmuştuk. En nihayetinde beka sorunu ortaya çıktı, bu toprakları işgal etmeye kalktılar. O işgal donanması, önce Çanakkale'den geçmeye kalktığında bir büyük anti-emperyalist mücadele ilk kez Çanakkale'de tanınan, devleşen ve daha sonra da Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal de İstanbul'daydı. İşgal donanmaları geldiğinde birileri o donanmaya kırmızı halı sererken bizimki Kartal istimbotunun ucuna çıkmış, yanındaki yaverine ufuktaki gökyüzü renkli gözleri ile şöyle sesleniyordu, 'Üzülme evlat, geldikleri gibi gidecekler'. Birileri Yıldız Sarayı'nın arka iskelesinden İngiliz zırhlısına binerken Selanikli Bandırma vapuruna binip Samsun'a çıkıyor, önce kurtuluşu, sonra kuruluşu örgütlüyordu.

'DEDELERİ KEFENSİZ YATANLAR BEKA SORUNUNU HALLEDER'
Bir beka sorunu olduğunda kimin nasıl davrandığı ortada iken bugün beka sorunu söylemleri üzerinden dışlayıcı bir milliyetçilikle kendilerini milli, kendilerinden olmayan herkesi gayri milli görenlere şunu söylemek gerekir. Bir gün öyle bir şey olur da atalarımız gibi biz de sınanacak olursak o gün, siz çağırdığınızda havaalanına lüks ciplerle gelenler, kot üstüne perdelik kumaştan kefen çekenler senin için ölmeye geldik diyenler değil; dedeleri Çanakkale'de, Dumlupınar'da kefensiz yatanların torunları o beka sorununu yine halleder.

Erdoğan'ın Özel'e açtığı davada karar! Erdoğan'ın Özel'e açtığı davada karar!

'EKREM BAŞKAN KARNE ALACAK'
Bugün esas beka sorunu, dünyadaki güçlü, gelişmiş ülkelerin Türkiye üzerinde hayal kurması değildir. Bugün esas beka sorunu, bu ülkenin gençlerinin dünyanın başka ülkelerinde hayal kurmasıdır. 4 gencin 3'ünün anketlere göre bavulları zihninde topladığı ve fırsatını bulursam giderim, orada kalırım, yurt dışında yaşarım dediği süreçte üç gün sonraki sayın Ekrem Başkan'ın ifade ettiği o sınavda şunu ifade etmek isterim. Evet, Ekrem Başkan üç gün sonra karne alacak. Ümit ederim, notum iyidir diyor. Ekrem Başkanım, karneden önce bütün öğrenciler heyecanlı olur ve not verecek öğretmenin gözünün içine bakar. Ben hem bu salonda hem de 1,5 gündür ve daha önce geldiğim 4 sefer de size, not verecek öğretmenlerin gözünün içine bakıyorum. Öğretmenlerin gözü gülüyor. Hiç korkmayın başkanım. Üç gün sonrası için gençlerimize şu çağrıyı yapmak isterim. Asla enseyi karartmayalım. Birileri konserleri yasaklıyor, festivalleri yasaklıyor, Boğaziçi'ne kayyum atıyor, üniversitede özgürlükleri sınırlıyor, yediğinize, içtiğinize, giydiğinize, yaşam biçimine karışan rektörleri Anadolu üniversitelerinin başına musallata ediyor diye eğer biz sinersek, yılarsak, hele hele 14-28 Mayıs'ta çok istememize rağmen küçük bir farkla başaramadığımız bu mücadeleyi yarıda bırakırsak, gidersek ya da gitmeyi düşünüp küsersek o zaman işte o zaman kaybetmiş oluruz. Oysa biz bu salonda bulunanlar; dedeleri, nineleri en zor zamanlarda teslim olmak yerine mücadele etmeyi, küsmek yerine gülümsemeyi ve başarıya hep beraber inanmayı başardıkları için biz bugün buradayız.

'ÜLKEYE SAHİP ÇIKMANIN YOLU ATATÜRK'ÜN PARTİSİNE OY VERMEKTİR'
Bu ülkede 5 vakit camilerde ezan okunuyorsa, ay yıldızlı al bayrak özgürce dalgalanıyorsa, herkes istediği gibi ibadet ediyorsa bunların hepsi bu salondakilerin, bu ülkedekilerin dedelerinin, ninelerin, mavi gözlü devin hayaline inandıkları ve onunla birlikte yürüdükleri içindir. Bu yüzden bütün genç arkadaşlarıma şu sorumluluğu hatırlatmak isterim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkeyi CHP genel başkanlarına emanet etmedi. Ne milletvekillerine ne belediye başkanlarına emanet etti. Çok kolaydı, askerdi, orduya emanet edebilirdi. Genelkurmay başkanlarına bile emanet etmedi. 'Bu ülkeyi biz kurduk, onu yükseltecek ve yüceltecek sizlersiniz' derken vasiyeti, emaneti siz gençlerimizeydi. Bu emaneti hatırlatıyorum. Size çok güvendiğimizi, sizinle birlikte olduğumuzu, bu ülkenin yarınlarının bütün umudunun siz gençlerde olduğunu, asla küskünlük, kırgınlık yerine size yakışan enerji ile size yakışan umutla size yakışan şevkle bu ülkeye sahip çıkmanızı bekliyorum. Bu ülkeye sahip çıkmanın en kısa vadeli eylemliliği, pazar günü sandıklara gitmek ve Atatürkçülere, Atatürk'ün partisine oy vermektir.

'İSRAİL İLE TİCARETİ DURDUR'
Bugün Filistin'de İsrail'in aylardır sürdürdüğü saldırılarla 30 binin üzerinde ve yarısı kadın ve çocuklardan oluşan şehitlerimiz vardır. Bir yandan İsrail ile ilgili kalıcı ateşkes çabalarına dünyadaki 140 siyasi akrabamızın genel başkanlarına yazdığım mektupla destek istediğimizi, başkan yardımcılığını üstlendiğim Sosyalist Enternasyonal'de tüm sol, sosyal demokrat, sosyalist yapıların dünya ve Filistin barışını savunmasının en önemli ortak yükümlülük olduğunu hatırlatmakla birlikte ülkeyi yönetenlere de bilhassa en yakınlarının, akrabalarının, çok yakında sözünü dinleyebileceklerin İsrail ile ticaretine sessiz kalmamaları gerektiğini, İsrail'e gübre, silah, mühimmat, bomba olarak kullanılabileceklerin ham maddesidir, başta gübre olmak üzere her türlü kimyasalın İsrail'e Türkiye'den ticaretinin hepimizi üzüntüye boğduğunu, mahcup ettiğini, dünya kamuoyu önünde de Türkiye'ye yakışmayan bir tutum olduğunu ifade ediyorum. İsrail ile ticaretin sürmesinin zulmün devamının teminatı olduğuna ilişkin kanıya iştirakimi ifade ediyorum ve buradan Filistin'deki çocuklar ve kadınlar için kalıcı bir barışı soykırımlardan, saldırılardan çok çekmiş bir coğrafyanın evladı, torunu olarak hepimiz adına bir kez daha haykırıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle bundan sonra da derneklerimizle, federasyonlarımızla, konfederasyonlarımızla birlikte bu güzel ülke için, sizler için, kökleri Balkanlarda, Rumeli'de olan bu güzel ülkenin çağdaş yarınlarını temsil edenlerle birlikte mutlu günlerde bir arada olmayı ümit ediyorum. Son 5 yılı size yakışır, bize yakışır bir kente dönüştürmek için İstanbul'a emek veren sevgili başkanımız Ekrem İmamoğlu'na hepimiz adına bir kez daha teşekkür ediyor, önümüzdeki günlerde bir 5 yıl daha hizmet için ona vereceğiniz oylar, yürekten destek ve bugüne kadar kendisine verdiğiniz emek için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun.'