Bugün Pazar...
Bu güzel tatil gününde, 'N'olacak bu memleketin hali?' gibi bayat kıraathane sorularından uzaklaşalım ve izninizle 150 yıl öncesine dönelim...
Yıldız tarihi, 1839... Osmanlı İmparatorluğu'nun çökme dönemi... 2. Mahmut'un henüz bıyıkları bile terlememiş 17 yaşındaki oğlu Abdülmecit, 31. Osmanlı Padişahı olarak tahta çıkıyor... Abdülmecit, Tanzimat'ın mimarlarından ve şaşırtıcı biçimde Türkiye'deki tüm refomların öncülerinden...
Ancak, biraz 'şehvet' düşkünü...
Belki, 'biraz' tanımlaması hafif bile kalabilir...
Çünkü 22 sene saltanat süren Abdülmecit, o 'hızlı' hayata dayanamamış ve inanmayacaksınız belki 39 yaşında hayata gözlerini yummuştu... Bu dünyadan göçtüğünde 25 karısı ve 43 çocuğu vardı... Tarihçi Murat Bardakçı'ya göre, Abdülmecit'in ölüm döşeğindeki son sözleri, 'Beni karılarımla kızlarım bitirdi...' olmuştu...
Üstat Hıfzı Topuz, 'Abdülmecit' adlı kitabında devlet işleriyle 'Harem Programı'nı şöyle anlatıyor:
'Devlet işlerindeki gelişmeler sırasında Abdülmecit özel yaşamına fazla zaman (!) ayırıyor, genelde yorgun ve gergin olarak saraya dönüyordu... Kızlarağası, 'Hünkarım bu akşam kimi emredersiniz?' diye sorduğu zaman da, 'Beni yormayacak biri olsun' demekle yetiniyordu...
Tahmin edemeyeceğiniz kadar ağır(!) böylesi bir hayat akışı ve israf devlet işlerini acayip aksatıyordu... Nitekim 28 Haziran 1855'te Avrupa ülkelerinden borç almak zorunda kaldık... Böylece halen devam eden 'dış borç' meselemiz doğdu...
Ne yazık ki, memleket meseleleri 'zevk-i safa' ile birlikte yürümüyordu...
Tabii ki, Osmanlı'nın tüm padişahları Abdülmecit gibi değildi ama...
Kabul edelim ki, 39 yaşında 'hızlı hayat'a kalbi dayanamayan Abdülmecit, aradan bir 150 yıl daha geçse...
Eminim, konuşulmaya devam edecek...
Sonsöz: Bu minik yazı, 'Osmanlı nasıl çöktü?' diye soranlara ithaf olunur...