Ölü Meryem’’den bir mektup var’…

Adım Meryem’’di benim. Ölmesem 12’’ime girecektim.
’‘Onun gibi olacağım’’ dediğim öğretmenim ’‘katilim’’ oldu.’¶
Nasıl olduğunu anlatayım. (Çünkü sizler o sıralar Ağca’’nın tahliyesi, Sarıgül’’ün sarıya boyanan güvercinleriyle fazlasıyla meşguldünüz.)
***
’‘Seni seviyorum’’ yazdığım kağıdı hoşlandığım çocuğa verecekken yakaladı öğretmen beni. ’“Babam duymasın. Öldürür beni’” diye yalvardım. Dinlemedi.
Töre vardı bizim buralarda.
Aşk yasaklanmıştı yüzyıllardır ve yasak aşkın cezası ölümdü.
Cezamı ben kestim kendime’…
Korucu babamın otomatik silahı ile canıma kıydım. (Benden önce ablam 8 yaşındayken intihar etmişti.)
Ardımdan iki satırlık mektup bırakmaya bile vakit yoktu. O yüzden şimdi yazıyorum.
***
Dünyada ’‘bir gün öleceğini’’ bilen tek canlı insandı. Fakat aşık olabilen tek canlı da insandı.
Bunu niçin anlamazlardı büyükler?
Şimdi buradan sesleniyorum.
Suçum neydi benim?
Böylesi masum ve sevgi içeren iki kelime nasıl ölüm fermanım olabildi?
***
Aşk üzerine değil miydi şarkıların, şiirlerin birçoğu?
Bu şarkı sözlerini, şiirleri yazanlar nerelerdeler?
Neden ardımdan ’“Bu kızcağız niye öldü?’” diye sormadılar?
***
Gazeteler, televizyonlar pek bahsetmedi benden. Köşe yazarları da’…
Televizyonlarda tartışma konusu yapılmadı ölümüm.
Her konuda ahkam kesmeye bayılan politikacılar, dernek başkanları, sanatçılar da dert edinmedi.
Ben de bir güvercindim oysa’…
Üstelik beni kırmızıya boyadılar, kimsecikler oralı olmadı.
***
O günlerde veryansın etmişti Bülent Arınç Amcam’…
Suikast planına ve bulunan krokiye inanmayanlara ’‘ahmak’’ diyordu.
Ölüm çok kötü be Bülent Amca ve ben senin başına böyle bir olay gelmediğine çok seviniyorum.
Keşke sen de çıkıp bu töre saçmalığının bitmesi, başka Meryemlerin ölmemesi için bir iki cümle laf söyleseydin. (Ben de bir parça kağıda kurban gittim.)
***
İnanç adı altında aşkı yasaklayanlara kızgın, bu yanlışa karşı durmayanlara da kırgınım.
Başa türban bağlatan zihniyetle mücadele önemli ama başın içine takılmış türbanlar ne olacak?
Asıl başların içine bağlanan türbanlara karşı savaş vermeniz gerekmez mi?
***
Sarıya boyanan güvercinler için bas bas bağıran amcalar, teyzeler; ’‘Meryemleri Koruma Derneği’’ kurup başkan olmanız mı gerekirdi beni fark etmeniz için?
Ya siz habercilere ne demeli?
Gazeteci katili adamın giydiği elbiseden kaldığı otele, ne yediğinden ne içtiğine hepsini araştırıp yazdınız. Öğrenebilseniz, o katilin donunun rengini bile eminim yazardınız. Meryem’’e birkaç sütun yazıyı çok gördünüz.
***
Aşk-ı Memnu ile yatıp, Yaprak Dökümü ile kalkan, şaka olsun diye yazılmış ’‘Domuz Gribi Ol İnşallah’’ şarkısını ezbere bilip, duyduğu yerde gerdan kıran vatandaşlara söyleyecek sözüm yok.
Onlara; yaşasaydı benim için de bir şiir yazacağını tahmin ettiğim Nazım Hikmet’’ten şu dörtlüğü gönderiyorum:
’‘Kapıları çalan benim,
Kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem,
Göze görünmez ölüler.’’
***
Son sözüm, babam olacak adama:
Gazetede fotoğrafını gördüm. Tarlada öküzün ölse; bana üzüldüğünden fazla üzülürdün.
Sana nasıl baba diyeyim?