O ‘yonca’ artık üç yapraklı!

Yeşilçam dedin mi…

Efsane 'Dört Yapraklı Yonca'nın…

Yaşça üçünün de ablası konumundaydı…

İki ay önce…

80 yaşına basmıştı…

Ufak tefek rahatsızlıkları olmasa…

Yürürken sıkıntı çekmese…

Bırakın, büyük anne tiplemelerini filan…

Aslanlar gibi 'Hanım Ağa' rollerinin bile üstesinden gelirdi…

Olmadı…

Dün sabaha karşı 'hayata veda' etti…

Dört yapraklı o güzelim yoncanın boynu bükük kaldı…

Kader işte…

***

Hayatı boyunca…

12 yaşında kamera karşısına geçmenin…

Dayanılmaz cazibesini yaşadı…

Allah vergisi 'yıldız tozu' üstünden hiç ayrılmadı…

***

İstanbul'da açtı boncuk mavisi gözlerini dünyaya…

Babası dalgıç, annesi ev hanımıydı…

Sultanahmet'in en güzel kızlarından biriydi…

Ailenin geçimini sağlamak için…

Ortaokul'da okulu bıraktı; o sırada 12 yaşında ya var ya yoktu…

Akşam babasının karşısına geçti…

Hiç eveleyip, gevelemeden…

'Baba ben artist olmak istiyorum…' dedi…

Babasının cevabını hiç unutmadı:

'Ne b.k olursan ol ama adam gibi ol…'

Annesiyle birlikte figüranlık yapmaya başladı…

Komşularından bazıları…

'Ana-kız filmlere gidiyor, kızını şıllık yapacak!' diye…

Pencereden pencereye laf atmaya başladılar…

Oysa…

O maviş kızın tek derdi eve ekmek götürmekti…

İlk filmde barda oturan kızı oynadı…

Eline 2,5 lira tutuşturdular…

Birkaç yıl sonra figüranlık bitti; artistlik başladı…

Artık film başına 1000 lira alıyordu…

O parayı annesine verdi…

Sadece iki şey istedi anacığından…

Gözlerinin renginde bir bluz ve bir kilo muz…

O güne kadar hiç tatmamıştı…

İlk kez 14 yaşında midesine muz girdi!

***

Kamera O'nu pek sevdi; O da Yeşilçam'ı…

Üstlendiği her rolün hakkını verdi…

Çok güzel bir kızdı ama…

Sert ve mağrur bakışları vardı…

Haksızlıkların hep karşısında oldu…

Sözünü esirgemeyen bir yapısı vardı…

Ne olduysa, 'Belalı Torun' filminde oldu…

Bir erkeği canlandırdığı için…

Hiç yüksünmedi; saçlarını kısacık kestirdi…

Gerçek hayatında olduğu gibi…

Dobra dobraydı…

Sözünün eriydi ve haksızlığa tahammül edemiyordu…

O günden, taaa bugünlere…

O'nu Yeşilçam'da anarken hep 'Erkek Fato' dediler…

***

Taaa, o figüran olduğu günlerde…

Bir futbolcu girdi hayatına…

(50'sini deviren İzmirliler çok iyi hatırlayacaktır…)

Altay'ın efsane kalecisi Varol Ürkmez ile…

Gencecik yaşta fırtınalı bir aşk yaşadı…

***

Gelgelelim, kaderinde…

Bir başka eski futbolcu, yapımcı ve yönetmen vardı…

O'nun adı da Memduh Ün'dü ve…

Aşık olduğu erkek, O'ndan 25 yaş büyüktü…

Üstelik…

O sırada Muhterem Nur'la evliydi…

Esas kadın boşanmaya yanaşmadı…

Bu nedenle…

Nikah defterine imza atamadı ama…

Film gibi bir aşk yaşadı Memduh Ün ile…

Taaa, altı buçuk yıl önce, hayat arkadaşı vefat edinceye kadar…

Hep güzellikleri paylaştı…

Yarım asırdan fazla!

***

Yeşilçam'da 1960'lı yıllarda tutunmak o kadar kolay değildi…

Yönetmen, 'Ağla…' diyecek…

Şıpır şıpır ağlayacaksın…

'Şehvetli öpüş…' diyecek; gözünü kapatıp, dediğini yapacaksın…

İşte, 'Erkek Fatma' o günleri…

Şu sözlerle bugünlere taşıyordu:

'O zamanlar beyaz perdede olmak, sevdiğin biri elinden tutmuş gibi bir his verirdi…'

Oleyyy!

200'den fazla filme imza attı…

Köy temalı eserlerin vazgeçilmez oyuncusu oldu…

'Kanlı Nigar' ve 'Yılanların Öcü' filmlerindeki rollerde…

Resmen efsaneleşti…

Hep 'korkusuz kadın' tipini oynadı…

Milyonlarca hayranı oldu…

Dede… Baba… Oğul…

Tam üç nesil O'nu alkışladı…

***

Birbirine yakın üç ameliyat geçirdi…

Ayağına protez takıldı…

Beyin ameliyatı bile oldu…

***

Yeşilçam'da bir setten diğerine koşarken…

'Siyaset yapacağım…' demeye başladı…

Üstelik, gözünü İstanbul Şişli Belediye Başkanlığı'na dikti…

34 yıl önce…

Sosyal demokrat Halkçı Parti rozetiyle yerel seçimde aday oldu…

Kazandı…

Şişli Belediye Başkanlığı koltuğuna oturdu…

Görev süresi doldu; siyaseti bıraktı…

1994 yılında Şişli'nin Reisliği'ne veda ederken şöyle diyordu:

'Bu görev kadınlara yakışıyor…'

Belediye Başkanı olarak imzaladığı her belgenin…

Tek tek fotokopilerini saklamasıyla tarihe geçti…

***

Dürüst, samimi, fedakar, aşka ve gurura inanan kadın rollerinde…

Eline kimse su dökemedi…

Yıllarca şarkıcılık yaptı; sahnede devleşti…

Hep şunu söyledi, yolundan gelenlere:

'Sinemada şöhret, sahnede para kazandım…'

70'li yıllarda reklam filmlerinde bile oynadı…

İlerleyen yaşına rağmen TV dizilerinde büyük ilgi görüyordu…

***

21 yıl önce…

İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde onur ödülüne layık görüldü…

Her gün, aksatmadan…

Diğer üç yapraklı yonca ile…

(Türkan Şoray… Filiz Akın… Hülya Koçyiğit…)

Sık sık buluşuyorlardı…

***

Bitiriyoruz…

Bu hikayenin kahramanı…

Sinemaya ömrünü adayan Fatma Girik'tir…

1954'te 'İstiklal Uğrunda' filmiyle başladığı sinema kariyerine…

Sekiz yıl önce TV dizisi 'Babalar ve Evlatlar' ile…

Nokta koymuş gibi görünse de…

Hala…

'Kamera' derken, gözleri ışıldıyordu…

Taaa ki, dün sabaha kadar…

Covid 19'a bağlı zatürre tedavisi görüyordu…

Sabaha karşı…

Gözlerini kapattı; bi'daha açamadı…

Çoklu organ yetmezliği sonucu veda etmişti hayata…

Henüz bir ay önce…

79 yaşını geride bırakmıştı…

Bugün öğleden sonra…

Yarım asırlık büyük aşkıyla Bodrum'da yine yan yana olacaklar…

Nokta…

Sonsöz: 'Dediler ki, gözden ırak olan gönülden de ırak olur… Dedim ki, gönüle giren gözden ırak olsa ne olur? / Hz. Mevlana…'